Türkiye, son günlerde adeta bir deprem gibi sarsılıyor. Aralık ayının bu soğuk günlerinde, 5 Aralık 2025'te yayınlanan bir analiz videosu, ülkeyi yönetenlerin perde arkasındaki hamlelerini tek bir karede özetliyor. Bu kare, sadece bir fotoğraf değil; yılların birikmiş skandallarının, ekonomik çöküşün ve jeopolitik entrikaların bir yansıması. Videoda, sunucu Serdar Akinan, izleyicileri "Türkiye gerçeğini tek bir kare üzerinden okumaya cesaretiniz var mı?" diye meydan okuyarak başlıyor. Ve evet, cesaretimiz var. Çünkü bu gerçekler, hepimizin geleceğini doğrudan etkiliyor. Bugünkü tarihe, 6 Aralık 2025'e bakınca, dün yaşanan bu tartışmaların yankıları hâlâ sosyal medyada ve sokaklarda dolaşıyor. Hükümetin sessizliği, muhalefetin öfkesi ve halkın şaşkınlığı arasında, bu olaylar bir zincir gibi birbirine bağlanıyor. Gelin, bu karmaşayı adım adım inceleyelim; hiçbir detayı atlamadan, çünkü her biri bir tuğla gibi ülkeyi şekillendiriyor.

İlk olarak, İmralı Tutanakları Rezaleti'nden bahsetmek şart. Ulusal Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu –evet, bu absürt isimli komisyon– AK Parti, DEM Parti ve HDP milletvekillerinden oluşan üç kişilik bir grupla İmralı Adası'na gitmiş. 24 Kasım'da gerçekleşen bu görüşme, Gülistan Koç Yiğit'in T24'te Cansu Çamlıbel'e verdiği uzun mülakatla detaylıca ortaya dökülmüş. Koç Yiğit, tam 10-15 sayfalık bir röportaj vermiş; ama komisyon, bunu dört sayfalık bir özet haline indirgemiş. Neden? Hangi cümleler kesilmiş? Kim bu özeti yazmış, kim basmış? Videoda Akinan, bu soruları haykırıyor: "Bizi aptal yerine koyuyorlar!" Öcalan'ın görüşmede özerklik ve federasyon vurgusunu reddettiği, üniter devlet yapısını savunduğu belirtiliyor. Ama özet metinde bu detaylar yumuşatılmış; sanki bir tiyatro sahnesi gibi. Akinan, "Öcalan kategorik olarak federasyon ve özerkliği reddetti, Suriye için üniter yapıya vurgu yaptı" diyor ve ekliyor: "Ama pratikte işler böyle yürümüyor." Komisyon üyeleri –Fethi Yıldız, Hüseyin Yayman, Gülistan Koç Yiğit– "Hiçbir siyasi konu gizli kalmayacak" diye söz vermiş, ama muhalefet "Neden ham tutanakları yayınlamıyorsunuz?" diye veryansın ediyor. CHP'li üyeler, "Özeti okursanız barış karşıtlarına koz verirsiniz" derken, AK Partililer "Merak ediyorsanız gelin" diye alay ediyor. Numan Kurtulmuş özeti hızlıca okuyup oturumu kapatmış, Ahmet Çalık ise terk etmiş. DEM Partililer ise "Bu Öcalan'ın dili değil, sizin diliniz" diye veryansın etmiş. Akinan, bu oyunu "Üç kişinin kendi kendine izlediği bir tiyatro" olarak nitelendiriyor. Ve asıl trajedi burada: Komisyonun adı "ulusal birlik" olsa da, Akinan'a göre bu, cumhuriyeti tasfiye operasyonunun ilk adımı. "Türk kimliğini eritmek, çimentoyu çözmek gibi" diyor; duvar gibi görünen yapı, tuğlaları kimliksiz bırakınca dağılıyor. "Türkiye vatandaşlığı" kavramı, bu erozyonun anahtarı. Videoda, Akinan bu metaforu fizik ve kimya yasalarına benzetiyor: "Betondan betonluk giderse, tuğla tuğlalığını korur ama bütün çöker." Bu, sadece bir görüşme değil; Orta Doğu'da Türkiye'nin yönünü belirleyen bir tren. Akinan soruyor: "Bu trene binmek mi istiyoruz, yoksa inmek mi?"

Bu jeopolitik fırtınanın ortasında, Erbil'in yükselişi göz kamaştırıyor –ya da ürkütüyor. ABD'nin Irak Kürdistanı'nda, yaklaşık 50 dönümlük bir alanda, Vatikan'dan bile büyük bir bina inşa ettiği haberi, videonun en çarpıcı noktalarından. Akinan, "Birkaç yıl içinde dünyanın en büyük konsolosluğunu elçilik binası ilan edebilirler" diyor. Neden bu kadar devasa? Ne planlanıyor? Tom Barak'ın –yani muhtemelen bir CIA yetkilisi ya da benzeri bir figür– "Ulus devletlere karşıyız" açıklaması, bu yapbozu tamamlıyor. Akinan, bunu parçaları birleştirerek açıklıyor: "Mesaj net: Ulusal sınırları eritmek." Bu, sadece bir bina değil; Orta Doğu'da yeni bir kale. Erbil, ABD'nin taşınılmaz üssü haline geliyor ve Türkiye'nin güney sınırı, bu kalenin gölgesinde titriyor. Videoda, Akinan bu bağlantıyı kurarken, izleyiciyi "Hayal edin: Bir ulus devlet karşıtı güç, kapınızda dev bir kale kuruyor" diye uyarıyor. Bu, 2025'in jeopolitik haritasını yeniden çiziyor; dün, 5 Aralık'ta bu haber patladığında, sosyal medya alev aldı. Bugün, 6 Aralık'ta, hâlâ tartışılıyor: Türkiye, bu oyunda piyon mu, yoksa satranç ustası mı?

Ekonomik çöküşün fotoğrafı ise yürek burkuyor. Merkez Bankası'nın son üç ayda bastığı 900 milyar lira, Akinan'a göre krizin büyüklüğünü anlatıyor. "Bu para, açılan gedikleri kapatmak için basılmış" diyor uzmanlara atıfla. Zenginleri daha zengin, fakirleri daha fakir yapan sistem, sürdürülemez hale gelmiş. Akinan, Erdoğan'ın "Mevcut düzen sürdürülemez" sözünü alaya alıyor: "Zaten sen kurdun bunu, kardeşim!" Bir mizahçıya atıfla, "Baba iktidara gelince düzelir derdi, ama kendi kurduğu düzeni yıkamaz" diye espri yapıyor. Bu, sadece rakamlar değil; dün çocukları et makinesi gibi öğüten sistemin devamı. Akinan, dün bahsettiği gibi, milyonlarca çocuğun apar topar hapsedildiği yargı sürecini hatırlatıyor: "Yargıçlar ve savcılar, kamuoyundan neyi gizliyor?" 900 milyarlık baskı, enflasyonun canavarı; halkın cebini eritiyor. Videoda, bu rakamlar bir domino gibi sıralanıyor: Para basımı, ekonomik uçurum, sosyal patlama. Akinan, "Bu fotoğraf, çöküşün ta kendisi" diyor. 2025'in bu sonbaharında, doların rekorları, TL'nin çöküşüyle birleşince, resim netleşiyor. Halk, balık hafızasıyla mı yaşayacak, yoksa bu şoku mu hatırlayacak?

Kamu Kurumlarında Fırtına: Atamalar ve Görevden Almalar Resmi Gazete'de
Kamu Kurumlarında Fırtına: Atamalar ve Görevden Almalar Resmi Gazete'de
İçeriği Görüntüle

Ama asıl dehşet, Türkiye'nin "dünyanın çöp kutusu"na dönüşmesi. Akinan, bunu mecazi değil, somut verilerle kanıtlıyor: AB, Avrupa Birliği ve Eurostat'ın resmi rakamları, Türkiye'yi Avrupa ve dünyanın en büyük çöp dump'larından biri yapıyor. "Çöküş fotoğrafı bu" diyor; ülke, atıkların gömüldüğü bir bataklık. Videoda, bu analizi "çocukları öğüten sistemin uzantısı" olarak sunuyor. Dün bahsedilen çocuk hapishaneleri, bugün çöp dağları: Her ikisi de aynı ihmalin ürünü. Akinan, "Resmen çöp dump olduk; Amerika ve Avrupa'nın atıklarını yutuyoruz" diye haykırıyor. Bu, sadece çevre felaketi değil; sağlık krizi, toprak zehirlenmesi, gelecek nesillerin mahvolması. Eurostat verileri, tonajları sıralıyor: Yıllık milyonlarca ton atık, Türkiye'ye akıyor. Neden? Ucuz iş gücü, gevşek düzenlemeler. Videoda, bu zincir şöyle bağlanıyor: Ekonomik çöküş, çöp ithalatı, sosyal çürüme. Akinan, izleyiciyi "Bu verilerle yüzleşin; mecaz değil, gerçek" diye zorluyor. 6 Aralık 2025'te, bu tartışma hâlâ sıcak; çevre örgütleri ayağa kalkmış, hükümet suskun.

Tarihsel itiraflar ise tüyler ürpertiyor. CIA ajanlarının Yugoslavya'yı parçalama operasyonunu kendi ağızlarından anlattığı bir belge, videoda spot ışığı altında. Akinan, "Savaş öncesi ne yaptıklarını itiraf ediyorlar" diyor. Bu, Erbil kalesi ve İmralı tutanaklarıyla birleşince, bir pattern ortaya çıkıyor: Ulus devletleri eritme stratejisi. "Yugoslavya nasıl dağıldıysa, Orta Doğu da öyle" uyarısı, Akinan'ın dudaklarından dökülüyor. Bu itiraf, 2025'in bu döneminde, Suriye ve Irak haritalarını yeniden hatırlatıyor. Akinan, "Tom Barak'ın ulus devlet karşıtlığını buraya bağlayın" diyor; puzzle tamamlanıyor.

Son olarak, balık hafızalı topluma küçük şoklar. Akinan, "Kişisel alın" diyor: Birkaç gün önce 20 şehit veren saldırı; hâlâ rapor yok. Uçak kazası; soruşturma sıfır. Hatay depremi: Furkan ve Ezgi Apartmanları'nda katliam gibi kararlar; müteahhitler beraat etmiş. "Hatırlayın" diye yalvarıyor Akinan: "Bu olaylar taze, ama hafızamız balık gibi." Videoda, bu hatırlatmalar bir final gibi: "Ülkeyi mahvettiniz; şimdi çöp dump yaptınız." 5 Aralık 2025'in bu yoğun gündemi –78 madde!– izleyiciyi sarsıyor. Akinan, "Hazır mısınız?" diye başlamış, "Şimdi başlayalım" diye bitirmiş.

Bu kare, Türkiye'nin gerçeği: Skandallar, çöküşler, entrikalar. 6 Aralık 2025'te, bu analiz hâlâ yankılanıyor. Halk ne yapacak? Unutacak mı, yoksa harekete mi geçecek? Cesaretimiz var mı okumaya? Evet, var. Ve bu gerçekler, değişim için bir çağrı.