SGK, Diyarbakır'da kanser hastasının eşinden akıllı ilaç için 81 bin TL istedi ve LÖSEV 'Borcunuzu biz öderiz' dedi
SGK, Diyarbakır'da kanser hastasının eşinden akıllı ilaç için 81 bin TL istedi ve LÖSEV 'Borcunuzu biz öderiz' dedi
İçeriği Görüntüle

Sağlık dünyasından gelen en çarpıcı uyarılar, modern yaşam tarzımızın bizi adım adım sona yaklaştırdığını gösteriyor. Doç. Dr. Muhammed Keskin, kliniğinde karşılaştığı inanılmaz vakaları ve toplum sağlığını tehdit eden dev riskleri Özlem Gürses'e anlattı. Dr. Keskin’in itirafları ve bilimsel verileri, geçmişte belki de sadece genetik yatkınlığımızın olduğu topraklarda, bugün hareketsizlik, kötü beslenme ve akıl sağlığımızı hedef alan yeni tehditlerle nasıl mücadele ettiğimizi gözler önüne seriyor. Bu korkutucu tablo, artık sadece yaşlıları değil, 30’lu yaşlardaki gençleri bile kapalı kapılar ardında bekleyen büyük bir tehlikenin habercisi. Dr. Keskin, insan hayatının ideal olmadığını ve kusurlu olduğunu vurgularken, bu kusurların kalp sağlığımız üzerindeki yıkıcı etkilerini tek tek açıkladı.

Doç. Dr. Muhammed Keskin'in açıklamalarına göre, Kalp Damar Hastalıkları hala dünyada en yoğun görülen ve ne yazık ki ölüme kadar götürebilen bir numaralı hastalıktır. Dr. Keskin, Türkiye'nin kardiyovasküler hastalıklar açısından çok riskli bir ülke olduğunu belirterek, bunun birden fazla nedeni olduğunu ifade etti.

Genetik Kodlarımızdaki Gizli Tehlike ve Kökenlerimiz:

Dr. Keskin, Türk toplumunun genetik olarak riskli olduğunu vurgulayarak, bu durumun moral bozucu gibi görünse de bir gerçek olduğunu belirtti. Toplumun yaklaşık %30’unda Lipoprotein A (Lp(a)) denilen kötü bir kolesterol türü yüksektir. İnsanlar genellikle LDL’yi ("Lanetli Kolesterol" diye adlandırılan kötü yağı) bilse de, Lp(a) genetik bir durumdur ve maalesef çaresi bulunmamaktadır. Dr. Keskin, bu genetik riskin, atalarımızdan kalan ve hala devam eden akraba evliliklerinin fazla olmasından kaynaklandığını dile getirdi. Bu durum, sadece kalp hastalıklarını değil, aynı zamanda Akdeniz Anemisi ve Ailesel Akdeniz Ateşi gibi hastalıkları da artırmaktadır.

Stres ve Duygusal Açlığın Yıkımı:

Dr. Keskin ve Özlem Gürses, Türk toplumunun stresini yemekle yöneten bir ülke haline geldiğini, duygusal bozukluğu gidermek için "Tıkınırcasına yeme" (Bin eating) eyleminin çok yaygınlaştığını vurguladı. İnsanların gün boyu işlemeyip, akşam eve geldiklerinde yüksek kortizol (stres hormonu) ve düzensiz nabızla yemek yemeğe yöneldiğini belirten Dr. Keskin, yatmadan önceki 4-5 saat içinde kesinlikle bir şey tüketilmemesi gerektiğini savundu.

Hastalık Hastalığı ve Boşa Kürek Çekilen Aciller:

Gözlemlenen büyük bir sorun ise insanların kendilerini sürekli hasta hissetmesi, yani kaygı bozukluğu. Dr. Keskin, senede 100 ila 150 defa acile giden hastaların olduğunu belirtti. Bu hastaların birçoğu aslında hasta bile değilken, sürekli doktor gezip, her doktordan bir ilaç alıyor. Özlem Gürses'in karşısında bizzat Dr. Keskin, kliniğine göğüs ağrısı şikayetiyle gelen hastaların %30'unu hasta olmadığı gerekçesiyle geri gönderdiğini açıkladı. Daha da şaşırtıcı olanı ise, bazı hastaların hiçbir kalple ilgili şikayeti olmamasına rağmen, sadece merak ettiği için Anjiyo dahi yaptırdığıdır. Dr. Keskin, hastaların sosyal medyadan ve Google'dan okudukları bilgileri içselleştirerek kendilerini hasta edebileceklerini vurguladı. Bu durum, sürekli kötü haberlere maruz kalmak ve kalp krizi kaygısını birbirine aşılamakla daha da yayılıyor.

Sosyal Medya: Depresyon ve Bağımlılığın Kaynağı:

Dr. Keskin, sosyal medya kullanımının ruh sağlığı üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekti. Sosyal medya hesabını kapatan kişilerin mutluluk seviyesinin %30 arttığını belirten Dr. Keskin, özellikle Twitter gibi platformların insanı anksiyete ve depresyona sürüklediğini ifade etti. Ortalama bir insanın gün içinde yaklaşık 400 metre aşağı kaydırma (scroll down) hareketi yaptığını belirten hekim, bunun boyun ağrısı ve sırt düzleşmesi (Text Neck Sendromu) gibi fiziksel sorunlara yol açtığını söyledi. Sürekli dopamin ihtiyacı ise bir bağımlılıktır ve bu durumun telefon olmaması korkusu (Nomofobya) ile panik atağa neden olduğu kesindir. Dr. Keskin, sosyal medyanın sürekli olarak bireye yetersiz, başarısız veya çirkin olduğu hissini empoze eden görüntülere maruz bıraktığını sözlerine ekledi.

Uyku: Sağlığın Bir Numaralı İlacı:

Uyku, Dr. Keskin’e göre beslenmeden bile önce gelen, metabolizma ve bağışıklık için en önemli faktördür. En az 7 saat uyumak gerektiğini belirten hekim, 5 saat uyuyanların zımba gibi hissettiklerini söyleseler de, aslında erken hasta olduklarını, erken öldüklerini ve duygusal açlık yaşadıklarını dile getirdi. Dr. Keskin, yakın zamanda yapılan bir çalışmaya atıfta bulunarak, 6 saatin altında uyuyan erkeklerde prostat kanseri riskinin %41 arttığını duyurdu.

Geceleri en ufak bir ışığa maruz kalmanın bile diyabet riskini %30’dan fazla artırdığı ortaya çıktı. Bunun nedeni, ışığın melatonin seviyesini düşürmesi ve vücudu savaşa sokmasıdır. Melatonin, sadece uyutan bir hormon değil, kortizol ve açlık hormonu (ghrelin) gibi diğer hormonları düzenleyen sirkadyen döngüyü sağlayan temel düzenleyicidir. Dr. Keskin, sıcakkanlı bir toplum olmamızın da uyumak istemememizin bir handikabı olduğunu, insanların geceyi kendilerine bir ödül olarak atfettiklerini belirtti.

Egzersiz ve Kalbi Terbiye Etmek:

Dr. Keskin, kliniğinde kalp hastalarına sporu ve diyeti reçete ettiklerini ve yüzmenin mükemmel bir egzersiz olduğunu, çünkü denge, nefes ve direnci bir arada barındırdığını söyledi. Hatta kalp hızının arttığı, nefes nefese kalınan kardiyo tarzı egzersizlerin (Zone 2) kalpte yeni damar oluşumunu hızlandırdığını müjdeledi. Dr. Keskin, kalbin muazzam bir organ ve özelleşmiş bir damar dokusu olduğunu, eğitilebileceğini ve terbiye edilebileceğini ifade etti. Koşmaktan çekinen veya nefesi kesilen bireylere doğru tekniklerle, aralıklı egzersizlerle (intervalleriyle) iki ay içinde koşma seviyesine gelebilecekleri garantisini verdi.

Ağız Hijyeni ve Ani Ölüm Tehlikesi:

Çok az bilinen ama hayati derecede önemli bir bilgi daha ortaya çıktı: En tehlikeli ve ölümcül kalp hastalıklarından biri olan Kalp kapağı enfeksiyonu (Enfektif Endokardit)’in en sık sebebi kötü bir ağız hijyeni ve gece dişleri fırçalamadan yatmaktır. Dr. Keskin, diş ipi kullanmanın dahi kalp krizi riskini %11, ritim bozukluğu riskini ise %13 azalttığını açıkladı.

Beslenmedeki Büyük Hatalar ve Takviye Tuzağı:

Dr. Keskin, Türk toplumunun gereksiz kalori aldığını belirterek, beyaz ekmeğin şekerden bile daha rafine bir gıda olduğunu ve şeker kadar problemli olduğunu net bir şekilde söyledi. Beslenme düzenimizde ise bağışıklık sistemini destekleyen faydalı bileşiklerin hayvansal gıdalardan alındığını ve ciğer gibi sakatatların kırmızı etten daha yoğun vitamin ve mineral içerdiğini vurguladı. Ayrıca, sadece "iyi bir şey" olduğu düşünülerek yüksek doz Omega 3 almanın veya kanı sulandırmak için haftada bir aspirin atmanın saçma sapan uygulamalar olduğunu belirtti.

Dr. Keskin, takviye çaylar konusunda da önemli bir uyarıda bulundu: Yağ yakıcı adı altında satılan, klambiterol ya da sibutramin gibi etken maddeler içeren çayların kalp krizi riskini artırdığını ve bazı bireylerde karaciğer iflasına yol açtığını açıkladı. Çay demleme konusunda ise, faydalı bileşikler (flavonoidler) için çayın 3 ila 5 dakika, en fazla 15 dakika demlikte tutulması ve sonrasında deminin çıkarılması gerektiğini, aksi takdirde çaya kafein geçmeye devam edeceğini söyleyerek önemli bir taktik paylaştı.

Kene ve Ölüme Götüren Lyme Hastalığı:

Dr. Keskin, doğal ortama çıkıldığında artan kene riskine dikkat çekerek, önemli olanın keneye bağlı hastalıklardan korunmak olduğunu belirtti. En büyük tehlikenin kene ısırığından sonra yanlış çıkarma yöntemleri olduğunu söyledi. Keneye kolonya dökmek, duman tutmak ya da sigara külü bastırmak, keneyi rahatsız ederek enfeksiyonu (Borrelia burgorifer) vücuda bulaştırmasına neden olur. Bu enfeksiyon, Kalp kasında zayıflamaya ve ileri derece kalp yetmezliğine neden olabilen Lyme hastalığına yol açmaktadır. Dr. Keskin, geçmişte kene ısırması sonucu tedavi edilemeyen 38 yaşında bir hastanın, bu sebeple kalp yetmezliği yaşadığını bizzat gözlemlediğini aktardı.

Geleceğin Sessiz Tehlikeleri:

Dr. Keskin, modern dünyada hareketsizliğin çok ciddi bir konu olduğunu, özellikle yaşlı kesimin (%30’u) evden hiç çıkmadığını ve bunun depresyon anlamına geldiğini söyledi. İkinci büyük tehlike ise hava kirliliğidir; Dr. Keskin, yeryüzündeki kalp krizlerinin %11'inin tek başına nedeninin hava kirliliği olduğunu belirtti. Son olarak, artan öfke ve düşük tolerans seviyesi ile sürekli uyarana maruz kalma isteği (dopamin arayışı) modern hayatın en önemli tehlikeleri arasındadır. Dr. Keskin, çocukların bile bu durumdan etkilendiğini, işlenmiş gıda yediklerinde aşırı hareketlilik sergilediklerini ve can sıkıntısına izin verilmesi gerektiğini, zira en değerli fikirlerin canımız sıkıldığı zaman geldiğini ekledi.