Türkiye'nin siyasi gündemi, eski AK Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez'in son röportajıyla bir kez daha sarsıldı. Deneyimli siyasetçi, partisinin elindeki devasa güçleri ve bu güçlerin demokrasiye etkisini çarpıcı bir dille ortaya koydu. Çömez'in sözleri, AKP'nin yönetim tarzını sorgulatan bir manifesto niteliğinde. Röportajda, maddi kaynaklardan medyaya, yargıdan orduya kadar uzanan bir kontrol mekanizmasını detaylıca anlattı. Bu açıklamalar, özellikle ekonomik sıkıntılarla boğuşan vatandaşların nabzını tutuyor ve Erdoğan'ın siyasi geleceğini tartışmaya açıyor.
Turhan Çömez, röportajın başında AKP'nin elinde tuttuğu maddi gücü vurgulayarak söze girdi. Partinin yıllardır biriktirdiği kaynakların, siyasi operasyonlarda nasıl kullanıldığını ima etti. Ancak asıl bomba, medya gücü üzerine patladı. Çömez'e göre, Türkiye'deki medyanın yüzde 90 ila 95'i doğrudan veya dolaylı olarak AKP'nin kontrolünde. Bu durumun, haber akışını tek taraflı hale getirdiğini savunan Çömez, devletin resmi yayın organı TRT'yi örnek gösterdi. TRT'nin, AKP iktidarı döneminde 11.5 milyar dolarlık vergi geliriyle genişletildiğini hatırlatan siyasetçi, bu kurumu "vergilerimizle finanse edilen bir propaganda makinesi" olarak nitelendirdi. "TRT'nin haberlerine çıkıp çıkmamak benim için önemli değil, ama bir parti grup başkanvekili olarak milletin vergilerini toplayıp tarafsız davranmamak kabul edilemez," diye ekledi. Bu sözler, TRT'nin tarafsızlığını yitirdiğini düşünen milyonlarca izleyiciyi doğrudan ilgilendiriyor ve kamu yayıncılığının geleceğini sorgulatıyor.
Medya kontrolünün ötesinde, Çömez devletin temel kurumlarının tamamının AKP'nin elinde olduğunu iddia etti. Üniversitelerden sivil toplum örgütlerine, devlet bürokrasisinden yargıya kadar her alanda partinin hakimiyet kurduğunu belirten Çömez, bu yapının Türkiye'yi "tek parti devletine" dönüştürdüğünü söyledi. Ordu, güvenlik ve istihbarat bürokrasisinin de bu zincirin bir parçası olduğunu vurguladı. "Türkiye demokrasinin işlevini yitirmiş bir yapıya evrildi," diyen Çömez, bu kontrolün muhalefeti susturmak için kullanıldığını ima etti. Yargının bağımsızlığını kaybettiğini savunan siyasetçi, mahkemelerin siyasi amaçlarla araçsallaştırıldığını örneklerle anlattı. Bu iddialar, son dönemde artan siyasi davaları akla getiriyor ve hukuk devleti tartışmalarını alevlendiriyor.
Röportajın en duygusal kısmı, Türk milletinin karakterine ayrıldı. Çömez, Türkiye'yi Orta Doğu'nun diğer ülkelerinden ayıran unsurları sıraladı. "Türk milleti asil bir kültüre sahip, Atatürk'ün armağan ettiği Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçek sahibidir," diyerek cumhuriyet değerlerini övdü. Demokrasi, cumhuriyet, laiklik ve hukuk devleti gibi ilkelerin milletin damarlarında aktığını savunan Çömez, bu değerlerin kolay kolay terk edilmeyeceğini belirtti. Bu kısım, röportajı sadece bir eleştiri olmaktan çıkarıp, umut dolu bir çağrıya dönüştürüyor. Çömez'e göre, Türk halkı sandıkta iradesini koruyacak ve baskılara boyun eğmeyecek.
Erdoğan'ın kişisel durumuna değinen Çömez, cumhurbaşkanının bu tabloyu fark ettiğini ancak tabanını konsolide edemediğini öne sürdü. Parti seçmeninin büyük kesiminin –kadınlar, emekliler, gençler ve işsizler– ekonomik vaatlerden umudu kestiğini anlattı. Emeklilerin açlık sınırının altında ezildiğini, gençlerin iş bulamayıp yurtdışına kaçma hayallerinden vazgeçtiğini belirten Çömez, "Oy verdikten sonra gelen hayal kırıklığı, AKP'nin en büyük düşmanı," dedi. Bu sözler, enflasyonun pençesinde kıvranan milyonlarca vatandaşı yansıtıyor. Gençlerin umutsuzluğu, kadınların günlük mücadeleleri ve emeklilerin geçim derdi, röportajın en somut örnekleri arasında yer aldı. Çömez, bu kesimlerin sessiz isyanının, önümüzdeki seçimlerde belirleyici olacağını öngördü.
Medya ve muhalefet üzerindeki baskılara da değinen Çömez, Erdoğan'ın operasyonel hamlelerini eleştirdi. Gazetecilerin hedef alındığını, örneğin Fatih Altaylı gibi isimlerin susturulmaya çalışıldığını belirtti. YouTube kanallarının kapatılma girişimleri ve benzeri sansür uygulamalarını "demokrasiye darbe" olarak nitelendirdi. "Yargı bağımsız değil, siyasi talimatlarla hareket ediyor," diyen Çömez, bu baskıların ters tepeceğini savundu. Röportaj, Erdoğan'ın muhalefeti bölme çabalarının başarısız olacağını öngören bir iyimserlikle sonlandı. Türk milletinin demokrasiye sahip çıkacağını tekrarlayan Çömez, sandığın nihai hakem olacağını vurguladı.
Bu röportaj, AKP'nin 20 yılı aşkın iktidarını sorgulatan bir dönüm noktası olarak görülüyor. Turhan Çömez'in içten ve detaylı anlatımı, izleyicileri hem düşündürüyor hem de harekete geçiriyor. Ekonomik krizin gölgesinde, siyasi güç dengelerinin nasıl değişeceği merak konusu. Çömez'in sözleri, sadece bir eleştiri değil; aynı zamanda bir uyarı ve çağrı niteliğinde. Türk halkı, bu güç dengesine karşı ne yapacak? Demokrasinin geleceği, sandıkta mı şekillenecek? Bu sorular, önümüzdeki günlerin en sıcak tartışma konuları arasında yerini aldı. Röportajın yankıları, sosyal medyadan sokak sohbetlerine kadar her yere sıçradı ve siyasi analistleri yeni senaryolar yazmaya itti.
Çömez'in açıklamaları, AKP'nin elindeki güçleri sadece listelemekle kalmadı; bu güçlerin toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini de gözler önüne serdi. Medyanın tekelleşmesi, yargının siyasallaşması ve bürokrasinin partileşmesi, demokrasinin temel taşlarını sarsıyor. Ancak Çömez, umudu millette arıyor. "Atatürk'ün mirası, Türk milletinin elinde güvende," diyerek röportajı taçlandırdı. Bu sözler, cumhuriyet değerlerine bağlı kesimlerde coşku yarattı. Emeklilerin maaşlarıyla ilgili somut örnekler, genç işsizliğinin istatistiksel verilerle desteklenmesi ve kadınların ekonomik bağımsızlık mücadelesi, röportajı salt teorik bir tartışmadan çıkarıp, günlük hayata dokunan bir belge haline getirdi.
Sonuç olarak, Turhan Çömez'in bu şok edici röportajı, Türkiye'nin siyasi haritasını yeniden çizme potansiyeline sahip. AKP ve Erdoğan'ın elindeki güçler, gerçekten de bu kadar mı kapsamlı? Millet, bu güçlere karşı direnecek mi? Cevaplar, önümüzdeki aylarda netleşecek. Şimdilik, Çömez'in sesi, sessiz çoğunluğun feryadı gibi yankılanıyor. Bu açıklama, sadece bir haber değil; tarihe not düşen bir belge.




