Orta Doğu'nun o kanlı satırlarında, her anlaşma bir umut gibi doğar ama çoğu zaman yeni fırtınaların habercisi olur. Gazze Şeridi, yıllardır enkaz altında inleyen bir yara gibi, dünyanın gözü önünde kanıyor; ateşkesler gelir gider, ama acılar birikmeye devam eder. ABD Başkanı Donald Trump'ın son açıklamaları ise, bu karmaşanın tam ortasında bir bomba gibi patladı. Sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar, sadece bir diplomatik not değil, adeta bir ültimatom gibi yankılandı. Peki, bu sözler ne anlama geliyor? Gazze'deki esir takası süreci, ilk bakışta bir zafer gibi görünse de, arkasında yatan gerilimler her an patlayabilir. Trump'ın sesi, hem rahatlama hem de korku taşıyor; ama asıl hikayenin detayları, bu satırların ötesinde gizli.

Trump'ın açıklaması, İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının ilk aşamasını kısmen kutlarken, ikinci aşamanın kapıda olduğunu haykırıyor. Dün, Hamas'ın Gazze Şeridi'nden serbest bıraktığı 20 İsrailli esir, Kızılhaç aracılığıyla İsrail'e teslim edildi. Bu esirlerin durumlarının gayet iyi olduğu doğrulandı ve Trump, bunu "Büyük bir yük ortadan kalktı" diye nitelendirdi. Ancak bu rahatlama, kısa sürdü; zira anlaşmanın en hassas kısmı, hayatını kaybeden esirlerin naaşlarının iadesiydi. Hamas, İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda ölen 28 esirden 4'ünün cenazesini dün sabah saatlerinde Kızılhaç'a teslim etti. Akşam saatlerinde ise 4 esirin naaşının daha iadesi planlanıyor. Trump, bu gelişmeyi sosyal medyada şöyle duyurdu: "20 esir geri döndü ve durumları gayet iyi. Büyük bir yük ortadan kalktı, ancak işimiz henüz bitmedi. Hayatını kaybeden esirler, söz verildiği gibi iade edilmedi. İkinci aşama şimdi başlıyor."

Bu ikinci aşama, anlaşmanın en kritik ve en riskli bölümü; Trump'ın sözleriyle, Hamas'ın silahsızlanmasını merkeze alıyor. Başkan, net bir şekilde vurguluyor: "Hamas silah bırakacak, öyle söyledi." Ama iş burada bitmiyor; eğer Hamas sözünü tutmazsa, ABD'nin devreye gireceğini ima eden sert bir uyarı var: "Hamas silahsızlanacak. Çünkü silahsızlanacaklarını söylediler. Eğer silahsızlanmazlarsa, biz onları silahsızlandıracağız. Hem de çabuk ve şiddet kullanarak." Bu ifade, sosyal medyada anında yankı buldu; Trump, Hamas'ın vaat ettiği ölü rehine sayısındaki tutarsızlığı da eleştiriyor. Anlaşmada 26 ya da 24 ölü esirin iadesi öngörülmüş, ama gerçek sayı çok daha az. Trump öfkeyle devam ediyor: "Hamas bize yanlış şekilde anlattı. 26 ya da 24 ölü rehine vereceklerini söylediler ve görünüyor ki ellerinde öyle bir sayı yok. Konuştuğumuz sayı çok daha az. Bunları geri istiyorum." Bu sözler, ateşkesin kırılganlığını gözler önüne seriyor; bir yanda esirlerin dönüş sevinci, diğer yanda naaşların eksikliğiyle dolu bir belirsizlik.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), bu sürecin en zorlu yanını aydınlatıyor. ICRC Sözcüsü Christian Cardon, cenazelerin Gazze Şeridi'ndeki enkaz yığınlarından çıkarılmasının "çok büyük bir zorluk" olduğunu belirtiyor. Bombardımanların ardından kalan harabeler arasında arama yapmak, hem tehlikeli hem de zaman alıcı; bu da iade sürecini geciktiriyor. Hamas'ın dün teslim ettiği 4 naaş, bu zorlukların üstesinden gelmenin ilk adımı olsa da, kalan 4 naaşın akşam teslimi bile vaat edilen toplam sayıya ulaşmıyor. Cardon'un ifadesi, sahada yaşanan insani dramı yansıtıyor: Enkaz altında kalan bedenleri bulmak, sadece lojistik bir mesele değil, aynı zamanda Gazze'nin yıkılmış ruhunu temsil ediyor. Trump'ın açıklaması, bu insani boyutu göz ardı etmeden, siyasi baskıyı artırıyor; ABD'nin ateşkesin garantörü olarak konumlanması, Orta Doğu dengelerini yeniden şekillendirebilir.

Gazze'deki bu iki aşamalı plan, Trump'ın başkanlık dönemindeki dış politika mirasını da test ediyor. İlk aşama, 20 esirin serbest bırakılmasıyla bir diplomatik zafer gibi sunulsa da, Hamas'ın silahsızlanması vaadi, yıllardır süren çatışmaların dönüm noktası olabilir. Eğer ikinci aşama başarıyla tamamlanırsa, Gazze'de kalıcı bir ateşkes umudu doğabilir; ama Trump'ın "şiddet kullanarak" tehdidi, aksi takdirde yeni bir askeri operasyonun kapısını aralıyor. Hamas cephesi, bu baskıya nasıl yanıt verecek? Silah bırakma sözü, örgüt için bir teslimiyet mi yoksa taktiksel bir geri çekilme mi? Enkaz altındaki naaşlar, sadece sayısal bir sorun değil; her biri, kayıp ailelerin bitmek bilmeyen acısını simgeliyor. Trump'ın sosyal medya paylaşımları, bu duygusal yükü de taşıyor; "Bunları geri istiyorum" derken, hem siyasi hem de insani bir çağrı yapıyor.

Sudan'da Altın Savaşları: İki General Arasındaki Mücadele ve Küresel Vekalet Savaşı
Sudan'da Altın Savaşları: İki General Arasındaki Mücadele ve Küresel Vekalet Savaşı
İçeriği Görüntüle

Bu gelişmeler, İsrail-Hamas çatışmasının küresel yankılarını da büyütüyor. Ateşkes anlaşması, Mısır ve Katar'ın arabuluculuğuyla imzalanmıştı, ama Trump'ın devreye girmesiyle ABD'nin rolü ön plana çıkıyor. İkinci aşamanın gecikmesi, bölgedeki müttefikleri tedirgin ediyor; zira silahsızlanma, Hamas'ın varlığını tehdit ederken, İsrail'in güvenlik taleplerini karşılayabilir. Ancak, Gazze'deki enkaz sorunu, pratikte her şeyi karmaşıklaştırıyor. Kızılhaç'ın rolü burada kritik; aracı olarak hem tarafsız kalmak hem de baskı altında süreci yönetmek zorunda. Trump'ın sert tonu, belki de müzakereleri hızlandırmak için bir taktik, ama aynı zamanda yeni bir gerilimin fitilini ateşleyebilir. Düşünün, 20 esirin sevinciyle başlayan bir hafta, naaşların eksikliğiyle gölgeleniyor – bu, Orta Doğu siyasetinin acımasız döngüsünü özetliyor.

Trump'ın açıklaması, sosyal medyada anında reaksiyon aldı; destekleyenler zaferi kutlarken, eleştirmenler ABD'nin tarafgirliğini sorguluyor. Gazze'deki siviller için ise, ikinci aşama bir umut mu yoksa yeni bir baskı mı? Enkazlardan çıkan her naaş, hikayesi olan bir hayatı geri getiriyor; ama vaat edilen 26-24 sayıya ulaşamamak, güveni sarsıyor. Hamas'ın akşamki teslimatı, bu açığı kapatacak mı? Trump'ın "çabuk ve şiddet kullanarak" sözü, barış masasını masaya yumruk vurmak gibi; ama belki de bu baskı, süreci ilerletecek. Gazze'nin geleceği, bu iki aşamanın dengesine bağlı – bir yanda esirlerin özgürlüğü, diğer yanda silahsız bir yarın. Eğer Hamas sözünde durmazsa, Trump'ın tehdidi gerçek olur mu? Bu sorular, Orta Doğu'nun uykusuz gecelerini uzatıyor.

Sonuçta, Trump'ın Gazze'ye dair 2 aşamalı açıklaması, ateşkesin zaferini gölgeliyor ve yeni bir belirsizliğin kapısını aralıyor. 20 esirin dönüşü bir teselli, ama naaşların eksikliği ve silahsızlanma baskısı, hikayenin devamını tehlikeli kılıyor. Kızılhaç'ın enkaz uyarısı, insani boyutu hatırlatırken, Trump'ın ültimatomu siyasi gerçekleri dayatıyor. Bu süreç, sadece İsrail ve Hamas'ı değil, tüm dünyayı etkiliyor; zira Orta Doğu'da bir kıvılcım, küresel yangına dönüşebilir. Eğer siz de bu karmaşayı takip ediyorsanız, gözünüzü ayırmayın – ikinci aşama, her an yeni bir sayfayı çevirebilir.