Ortadoğu'nun tozlu yollarında, yıllardır süren bir dans gibi, güç oyunları hiç bitmiyor. Filistin topraklarında yankılanan patlamalar, Beyaz Saray'dan gelen telefonlar ve Knesset'in gergin oturumları arasında, dünya nefesini tutmuş izliyor. Ama bu sefer, sahnenin ortasında eski bir ikili var: Donald Trump ve Binyamin Netanyahu. Bir zamanlar omuz omuza duran bu iki adam, şimdi aynı masada otururken bile birbirlerine yan gözle bakıyor. Gazze'nin kaderi, esirlerin gölgesinde sallanan bir barış teklifiyle, her şeyi değiştirebilir mi? Kim bilir, belki de bu, yılların birikmiş öfkesinin patlama noktası.
İşte tam burada, işler kızışmaya başlıyor. Trump'ın masaya koyduğu o cesur Gazze planı –ki detayları hâlâ gizemle örtülü– birdenbire İsrail'in iç politikasında bir deprem etkisi yarattı. Aşırı sağcı koalisyon ortakları, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Şabat'ın huzurlu sonundan hemen sonra Netanyahu'nun ofisinin kapısını çaldı. Ellerinde istifa tehditleri, gözlerinde öfke dolu bakışlar. "Bu plana razı olmayız," diyorlardı sessizce ama kararlılıkla. Trump'ın önerisi, Hamas'ın esir değişimini kabul etmesiyle hız kazandı, ama bu kabul, Tel Aviv'de bir ihanet gibi yankılandı. Ben-Gvir, yazılı açıklamasında netti: "Esirler serbest bırakıldıktan sonra Hamas hâlâ ayaktaysa, hükümette kalmayız." Hamas'ın yok edilmesi gerektiğine inanan bu adam, planın Hamas'ı yeniden doğuracağını söylüyor. Smotrich ise sessizce onaylıyor, "Birinci aşamayı bekleyeceğiz, sonra karar veririz," diye ekliyor. Netanyahu'nun ofisi ise temkinli: "İlk adımları atmaya hazırız, esirler için."
Bu çatlak, öyle birdenbire oluşmadı tabii. Hatırlayın, 2023 Ekim'inde Hamas'ın İsrail'e düzenlediği o kanlı saldırıyı – yüzlerce masumun hayatını kaybettiği, esirlerin zincirlendiği o korkunç günü. Netanyahu o zamandan beri iktidarda, koalisyonu aşırı sağcılarla dolu bir kale gibi. Trump ise Beyaz Saray'a döndüğünde, eski dostuna sırtını yaslamıştı. Ama 2025'e gelindiğinde, işler değişti. Trump, Gazze bombardımanlarının derhal durmasını istiyor, "Hamas kalıcı barışa hazır," diyor açıklamasında. "İsrail, bombalamayı bırakmalı ki esirler güvenli çıksın." Bu sözler, Netanyahu için bir tokat gibi. Çünkü o, yıllardır "Hamas'ı kökünden kazımak" diye haykırıyor. Şimdi ise koalisyonu sallanıyor, Smotrich ve Ben-Gvir gibi figürler, "Biz bu oyunda yokuz," diye rest çekiyor. Hamas ise planın esir kısmını kabul etmiş, ama diğer maddeleri müzakere etmek istiyor. Bu, bir satranç hamlesi mi, yoksa gerçek bir umut mu?
Düşünün bir: Netanyahu, yıllardır yargı reformlarıyla, Gazze operasyonlarıyla koltuğunu koruyor. Ama bu sefer, Trump'ın baskısı altında eziliyor. Beyaz Saray'dan gelen telefonlar, artık dostça sohbetler değil; sert uyarılar. Trump, "Bibi, bu senin zaferin olabilir," demiş bir keresinde, ama şimdi o zafer, Netanyahu'yu köşeye sıkıştırıyor. Koalisyon ortakları, Şabat sonrası ofise koştuklarında, Netanyahu'nun yüzündeki o tedirgin ifadeyi hayal edebiliyor musunuz? Ben-Gvir, Hamas'ı "İsrail'e en büyük felaketi yaşatan" diye lanetlerken, Smotrich bütçeyi bile tehdit unsuru olarak kullanıyor. Eğer istifa ederlerse, Netanyahu'nun hükümeti dağılır – ve o, muhtemelen hapse giden yolda yalnız kalır. Yargıdaki davaları, rüşvet iddiaları, hepsi birikmiş. Bu plan, belki de son damla.
Günler geçtikçe, gerilim artıyor. Trump'ın planı, evet, esirleri kurtarmayı vaat ediyor – belki de Sukkot bayramı sırasında, yani önümüzdeki bir hafta içinde. Netanyahu bile umutlu görünüyor: "Tüm esirlerin dönmesini umuyorum," diyor son açıklamasında. Ama bu umut, kırılgan. Hamas, esir değişimini kabul etti diye, İsrail bombardımanlarını durdurmadı – tam tersine, son saatlerde onlarca saldırı daha düzenlendi. Trump'ın "Bombalamayı derhal durdurun" çağrısına rağmen, Gazze'de 70'ten fazla can gitti son üç günde. Bu, bir meydan okuma mı? Netanyahu, Trump'a karşı mı koyuyor? Yoksa koalisyonu yatıştırmak için mi? Dünya izliyor: Çin bile planı destekliyor, Erdoğan gibi isimler arabuluculuk yapıyor. Ama Tel Aviv'de, hava elektrik yüklü.
Tarihe bir göz atalım ki, bu anın ağırlığını anlayalım. Trump ve Netanyahu, 2010'larda Kudüs'ü başkent tanıma, Golan Tepeleri'ni ilhak gibi adımlarla yakınlaşmıştı. Abraham Anlaşmaları, Arap ülkelerini İsrail'le masaya oturtmuştu. Ama 2023 saldırısı her şeyi değiştirdi. Netanyahu'nun sert politikaları, uluslararası desteği eritti – hatta ABD'deki Yahudi topluluğunun yarısı, İsrail'in Gazze'deki eylemlerini savaş suçu olarak görüyor. Şimdi, 2025'te Trump geri döndü ve planı 20 maddelik bir çerçeve: İlk aşama esir takası ve ateşkes, ikincisi Hamas'ın silahsızlanması. Ama Ben-Gvir gibi isimler, "Bu, Hamas'ı kurtarır," diye haykırıyor. Netanyahu, arada sıkışmış: Trump'ı kızdırmak, ABD desteğini kaybetmek demek. Koalisyonu kaybetmek ise sonu.
Bu çatlak, sadece Netanyahu'yu değil, tüm İsrail'i sarsabilir. Eğer Smotrich ve Ben-Gvir istifa ederse, erken seçimler kapıda – ve Netanyahu'nun rakibi, belki de daha ılımlı bir yüz olur. Trump ise zafer peşinde: "Kalıcı barış," diyor, ama eleştirmenler, "Bu, Hamas'ı güçlendirir," diye itiraz ediyor. X'te dönen tartışmalar, öfkeyle dolu: Bazıları Trump'ı "İsrail'i sattı," diye suçluyor; diğerleri Netanyahu'yu "zayıf lider" ilan ediyor. Gazze'de ise umut kıvılcımları: Esirler dönebilir, bombalar susabilir. Ama bu umut, ne kadar gerçek? Netanyahu'nun ofisinden gelen "Hazırız" açıklaması, bir blöf mü?
Derinlere inelim: Ben-Gvir'in geçmişi, aşırı milliyetçilikle dolu – Hamas'ı yok etmeyi vaadiyle bakan oldu. Smotrich ise ekonomiyle siyaseti harmanlıyor, bütçeyi şantaj aracı yapıyor. Birlikte, Netanyahu'nun kalkanıydılar. Şimdi ise kılıç. Trump'ın planı, diplomasi mi yoksa zorlama mı? Beyaz Saray, "Hızlı hareket edin," diyor Hamas'a. Netanyahu, "Stratejik noktaları bırakmayız," diye ekliyor. Bu, bir köprü mü, yoksa uçurum mu? Gelecek günlerde, belki de haftalar içinde belli olacak. Ama bir şey kesin: Bu çatlak, onarılmazsa, Netanyahu'yu devirir.
Sonuçta, Ortadoğu'nun bu karmaşasında, her hamle bir domino. Trump'ın vizyonu, küresel destek buluyor – hatta Arap ülkelerinden bile. Ama Tel Aviv'de, sokaklar fısıldıyor: Değişim geliyor. Netanyahu, yılların yorgunluğunu taşıyor omuzlarında; koalisyonu eriyor, Trump uzaklaşıyor. Esirler için bir umut var, evet – ama bedeli ağır. Hamas'ın müzakere talepleri, İsrail'in bombardımanları, hepsi bir girdap. Dünya, nefesini tutmuş bekliyor: Barış mı, yoksa yeni bir fırtına mı? Bu hikaye, henüz bitmedi – ve sonu, hepimizi şaşırtabilir.
Peki ya sonrası? Eğer plan tutarsa, Gazze yeniden doğar mı? Netanyahu giderse, İsrail'in yüzü değişir mi? Trump, "Zafer," der mi? Sorular çoğalıyor, cevaplar ise gecikiyor. Ama bu gecikme, en tehlikelisi. Koalisyon ortaklarının tehdidi, sadece laf mı? Şabat sonrası o ofis ziyareti, bir uyarı mıydı? Ben-Gvir'in sözleri, ateş gibi yakıyor: "Hamas yeniden doğmasın." Netanyahu, sessizce dinliyor – ama içten içe, koltuğunun sallandığını biliyor. Bu, bir dönemin sonu olabilir; yeni bir sayfanın başlangıcı. İzleyin, okuyun, hissedin – çünkü bu çatlak, hepimizi etkileyecek.
Ve unutmayın, bu sadece başlangıç. Gazze'nin sokaklarında, esir ailelerinin gözyaşlarında, Trump'ın telefonlarında gizli gerçekler var. Netanyahu'nun geleceği, bir ipliğe bağlı. İstifa mı, uzlaşma mı? Barış mı, savaş mı? Cevaplar, önümüzdeki günlerde dökülecek ortaya. Ama şimdilik, hava gergin – ve heyecan dorukta.
            
            
                            
                            
                            



