Türkiye, her yıl 10 Kasım'da olduğu gibi bu sene de Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 87'nci yıldönümünü derin bir hüzün ve saygıyla andı. Saat tam 09.05'i gösterdiğinde sirenler çınladı, trafik durdu, okullar, iş yerleri, sokaklar bir anda sessizliğe gömüldü. Milyonlarca vatandaş, ellerinde bayraklar, gözlerinde yaşlarla anıtlara akın etti; törenler düzenlendi, şiirler okundu, nutuklar atıldı. Bu matem günü, ulusun ortak acısı olarak yürekleri sızlattı, milli birlik ve beraberlik duygusunu pekiştirdi. Ancak tam bu sırada, devletin sesi olarak bilinen TRT1 ekranlarında yaşananlar, tüm bu hüznü bir anda öfkeye dönüştürdü ve sosyal medyada fırtına kopardı.

Devlet televizyonu TRT1'in sabah kuşağı programı "Alişan ile Hayata Gülümse", saat 10.30 civarında yayınlanırken, stüdyoda adeta bir Karadeniz şenliği havası esti. Sunucu Alişan, konuklarıyla birlikte neşeli bir şekilde horon tepmeye başladı. Ekranlara yansıyan görüntülerde, katılımcılar kol kola girip ritmik adımlar atıyor, kahkahalar atılıyor ve türküler söyleniyordu. Alt bantta "Stüdyomuzda Rize rüzgarları" yazısı geçerken, programın eğlence dolu havası izleyicileri şaşkına çevirdi. Bu sahneler, tam da Atatürk'ün naaşının Ankara'ya getirildiği ve ulusun yasa boğulduğu saate denk gelmişti. Üstelik program, vergi mükelleflerinin ödediği paralarla finanse edilen bir kamu yayın organında gerçekleşiyordu. Horonun coşkulu figürleri, türkülerin içten nağmeleri, matem havasının tam ortasında birer tokat gibi çarptı yüzlere.

Sosyal medya platformları, dakikalar içinde bu görüntülerle dolup taştı. Binlerce kullanıcı, #TRTHoron etiketi altında paylaşımlar yaptı; ekran görüntüleri, videolar paylaşıldı ve öfke sel oldu. "10 Kasım'da horon mu olur? Bu ne cüret!" diye başlayan yorumlar, hızla yayıldı. Bazıları "Devlet kanalı bu mu olmalı? Atatürk'ün izinde miyiz yoksa horon pistinde mi?" diye sordu. Diğerleri ise "Vergilerimizle eğlence partisi mi düzenliyorlar? Utanç verici!" diyerek tepkilerini dile getirdi. Hashtag'ler trendlere girdi, tartışmalar saatlerce sürdü. Bu olay, sadece bir yayın hatası olarak kalmadı; milli değerlere saygısızlık olarak damgalandı ve geniş kesimlerde derin bir hayal kırıklığı yarattı. Özellikle genç nesil, bu tür olayların ulusal kimliğin erozyona uğramasına yol açtığını vurgulayan paylaşımlarla seslerini yükseltti.

Tepkilerin en sertlerinden biri, CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut'tan geldi. Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, olayı kınadı ve şu sözlerle kamuoyuna seslendi: * "TRT’de rezillik diz boyu! 86 milyonun vergileriyle yayın yapan TRT’nin, 10 Kasım gibi bir milletin yas gününde horon ve türkü yayınlaması sadece saygısızlık değil, ahlaksızlıktır. Bu kamu yayıncılığı değil, milletin ortak değerleriyle alay etmek, Atatürk'ün aziz hatırasına bilinçli bir şekilde saldırmaktır. Yazıklar olsun!" * Bulut'un bu ifadesi, binlerce beğeni ve retweet aldı; birçok takipçi, "Haklısınız, bu bir provokasyon" diye yanıt verdi. Siyasi kulislerde de konu gündeme oturdu; muhalefet partileri, TRT'nin yayın politikalarını sorgulayan açıklamalar yaptı. Bazıları, bu olayın tesadüf olmadığını, sistematik bir duyarsızlığın sonucu olduğunu savundu.

Olayın perde arkasına baktığımızda, programın konsepti daha da dikkat çekici hale geliyor. "Alişan ile Hayata Gülümse", her sabah izleyicilere pozitif enerji vermeyi hedefleyen bir kuşak programı. Sunucu Alişan, yılların tecrübesiyle konukları ağırlıyor, sohbetler ediyor ve eğlenceli segmentler sunuyor. Bu seferki bölümde, Rize yöresine odaklanılmış; konuklar muhtemelen Karadeniz kültürünü tanıtmak için çağrılmıştı. Horon, Türk folklorunun en canlı unsurlarından biri olarak biliniyor; coşkusuyla insanları bir araya getiriyor, kültürel mirasımızı yansıtıyor. Ancak zamanlama, her şeyi zehirledi. 10 Kasım gibi hassas bir günde, bu geleneksel dansın stüdyoda sergilenmesi, eğlenceyi yasın üstüne örtbas etmek gibi algılandı. Türkülerin sözleri, belki de umut ve direnç temalıydı ama o anki bağlamda, kulaklara küfür gibi geldi. İzleyiciler, "Kültürü yaşatmak güzel ama yeri ve zamanı var" diye yorum yaptı.

TRT yönetimi henüz resmi bir açıklama yapmadı, ancak iç kaynaklardan sızan bilgilere göre, yayın ekibi olayın farkına varır varmaz segmenti kısalttı. Yine de hasar büyüktü; kamu yayıncılığının rolü bir kez daha tartışma konusu oldu. TRT, yıllardır tarafsızlık ve milli değerlere bağlılık ilkesiyle hareket etmesi beklenen bir kurum. Geçmişte benzer yayın hataları yaşanmış olsa da, bu seferki Atatürk anma günüyle çakışması, olayı ulusal bir skandala dönüştürdü. Uzmanlar, kamu yayıncılarının program takvimlerini daha titiz hazırlaması gerektiğini vurguluyor. Örneğin, ulusal yas günlerinde eğlence içerikleri yerine belgesel, anma programı veya eğitici yayınlar tercih edilmeli. Bu olay, yayıncılık etiğinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi.

Sosyal medyanın gücü, burada da kendini belli etti. Kullanıcılar, ekran görüntülerini paylaşarak farkındalık yarattı; bazıları RTÜK'e şikayet dilekçeleri hazırladı. Kısa sürede on binlerce imza toplandı, kurumun kapısına dayandı. Bu tepkiler, sadece öfke değil; aynı zamanda bir uyarı niteliğindeydi. Vatandaşlar, vergilerinin nasıl harcandığını sorguluyor, devletin sesinin milletin sesi olması gerektiğini hatırlatıyordu. Horon tepenlerin neşesi, ülkeyi yas tutanların hüznüyle tezat oluşturdu; bu zıtlık, toplumsal yaraları derinleştirdi. Peki, bundan sonra ne olacak? TRT özür diler mi, yoksa sessizce geçiştirir mi? Siyasi arena, bu soruyu bekliyor.

Erdoğan Sonrası Türkiye’de Başkan Yardımcısı Senaryosu ve Bilal Erdoğan Şoku!
Erdoğan Sonrası Türkiye’de Başkan Yardımcısı Senaryosu ve Bilal Erdoğan Şoku!
İçeriği Görüntüle

Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesiyle kurduğu Cumhuriyet'in 87'nci yılında, bu tür olaylar hepimizi düşündürüyor. Milli değerlerimize sahip çıkmak, sadece törenlerle sınırlı kalmamalı; günlük hayatta, ekranlarda da yansımalı. Horon ve türkü gibi güzel unsurlarımız, doğru zamanda kutlanmalı ki, kültürel zenginliğimizin tadı kaçmasın. Bu skandal, belki de bir dönüm noktası olur; yayıncılara, siyasilere ve hepimize ders verir. Ülke olarak yasımızı tutarken, geleceğe dair umutlarımızı da korumalıyız. 10 Kasım'ın hüznü, bir sonraki yıla kadar silinmeyecek ama tepkilerimiz, benzer hataların önünü keser umarız.