Türkiye ekonomisi, küresel rüzgarlarla birlikte nefes almaya devam ediyor. Fed'in beklenen 0.25 puanlık faiz indiriminin ardından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), politika faizini 1.5 puanlık kesintiyle %38 seviyesine çekti. Bu hamle, yıl içinde toplam 9.5 puanlık indirim anlamına geliyor ve piyasalarda dalgalanmalara yol açarken, yatırımcıların gözünü 2026'ya dikmesine neden oldu. Stratejist Fatih Keresteci'nin detaylı yorumlarıyla, bu kararın enflasyon trendi, büyüme dinamikleri, dolarizasyon baskısı ve borsa hareketleri üzerindeki etkilerini masaya yatırıyoruz. Peki, bu indirim gerçekten bir rahatlama mı getiriyor, yoksa yeni belirsizliklerin habercisi mi? Ekonomik göstergeler, risk primleri ve diplomatik ilişkiler üzerinden adım adım inceleyelim; çünkü bu karar, sadece bugünü değil, önümüzdeki yılın ekonomik yol haritasını da şekillendiriyor.
Merkez Bankası'nın bu son adımı, aslında aylardır beklenen bir gelişmeydi. Piyasa beklentileri, 100 ila 150 baz puan arasında bir indirim üzerine yoğunlaşmıştı ve gerçekleşen 150 baz puanlık kesinti, sürpriz yaratmadı. Ancak, asıl dikkat çeken nokta, faiz koridorunun genişliğinin korunması oldu. Üst sınır 300 baz puan, alt sınır ise 150 baz puan olarak sabit kaldı; bu asimetrik yapı, TCMB'nin temkinli bir yaklaşım sergilediğinin açık göstergesi. Koridorun bu şekilde tutulması, enflasyonist baskılara karşı hızlı manevra kabiliyetini korurken, aynı zamanda piyasalara "Henüz tam gaz değiliz" mesajı veriyor. Keresteci, bu yapıyı yorumlarken, * "Bu, merkez bankasının ihtiyatlı ilerleyişini yansıtıyor. Ani şoklara karşı esneklik şart." * diyor ve ekliyor ki, koridor değişiklikleri yapılmadan indirimlerin devam etmesi, güven verici bir sinyal.
Metin açıklamasına göz attığımızda, TCMB'nin makroekonomik değerlendirmesi oldukça dengeli bir tablo çiziyor. Kasım ayı enflasyonunun gıda fiyatlarındaki artışa rağmen beklentilerin altında kalması, Eylül ve Ekim'deki sapmalardan sonra olumlu bir düzelme olarak nitelendiriliyor. Bu, disinflasyon sürecinin rayına oturduğuna dair umut verici bir işaret. Keresteci, bu kısmı vurgularken, * "Enflasyon trendi, bir virüs gibi dirençli; ama bağışıklık sistemi güçleniyor ve virüsün etkisi azalıyor." * metaforunu kullanıyor. Gerçekten de, merkez bankası metninde enflasyonun "beklenmedik" düşük seviyesi, hanehalkı ve firma enflasyon beklentilerindeki kısmi iyileşmeyle birleşince, iyimser bir hava yaratıyor. Ancak, bu beklentilerin hâlâ risk faktörü olarak görülmesi, tam bir zafer ilanı yapılmamasını sağlıyor. Toplumun geniş kesimleri, enflasyonun kalıcı düşüşüne henüz ikna olmamış; bu da TCMB'nin elini bağlayan bir unsur.
Büyüme tarafında ise üçüncü çeyrek verileri, TCMB'yi biraz şaşırtmış görünüyor. Güçlü bir büyüme kaydedilmesi, metinde karışık bir tonda ele alınıyor; zira bu büyümenin ana motoru yatırımlar. Keresteci, burada deprem sonrası teşviklerin rolünü öne çıkarıyor: * "Yatırımlar dediğimiz şey, aslında inşaat şirketlerinin yurtdışından makine ithalatı. Bu, gerçek bir yatırım dalgası değil; ama büyüme rakamlarını şişiriyor." * İnşaat sektörünün bu geçici canlanması, iç talebin disinflasyon sürecini desteklediğini gösterse de, sürdürülebilirlik sorusu işaretleri bırakıyor. Merkez bankası, iç talebin enflasyonu frenlemedeki katkısını olumlu not düşerken, büyümenin kalitesini sorguluyor. Bu denge, 2026 için kritik: Eğer yatırımlar gerçek bir toparlanmaya evrilmezse, büyüme enflasyonist baskıları tetikleyebilir.
Peki, bu indirimlerin 2026'ya yansıması ne olacak? Keresteci, yılı üç aşamalı bir para politikası döngüsüyle özetliyor: Gevşek, sıkı ve tekrar gevşek – ama sonuncusu daha kontrollü. Yıl başında 250 baz puanlık indirimle başlayan süreç, 19 Mart olaylarının gölgesinde faiz artırımıyla kesintiye uğradı. O tarihi hatırlayalım: Piyasaları sarsan gelişmeler, indirim rotasını terk ettirip sıkılaştırmaya zorladı. Ancak, Mart etkisinin dağılmasıyla indirimler yeniden devreye girdi. Toplamda 9.5 puanlık kesinti, yıl sonu için bir rahatlama sağlıyor; ama Keresteci uyarısını yapıyor: * "2026'da benzer bir Mart 19'u yaşamazsak – ki siyasi maliyetler nedeniyle beklemiyoruz – indirimler devam edecek." * Yaklaşan seçimler, ekonomik istikrarı ön plana çıkaracak; bu da radikal sapmalara izin vermeyecek. Merkez bankası, kararlarını toplantı bazında vereceğini vurguluyor: Son toplantıda 100 baz puan, bu sefer 150; yarınki verilere göre 200'e çıkabilir veya 100'e inebilir. Ama genel ton, * "İndirimler sürecek, direksiyondayım, ayarlamaları yapacağım." * şeklinde okunuyor.
Dolarizasyon, borsa ve asgari ücret gibi unsurlar ise 2026'nın en sıcak tartışma konuları. Dolarizasyon baskısı, enflasyon beklentilerinin hâlâ yüksek tutulmasından kaynaklanıyor; hanehalkları ve firmalar, TL'ye tam güven duymuyor. Keresteci, bu konuda iyimser: CDS risk primlerindeki düşüşü, dış politika ve Türk-Amerikan ilişkilerine bağlıyor. * "İlişkiler perspektife göre iyi veya kötü; ama diplomasi piyasaları yatıştırıyor." * Gerçekten de, Tebano tahvil faizleri yavaş ama istikrarlı düşüşte; Eurobond getirileri de geriliyor. Borsa içinse, bu indirimler bir ralli fırsatı yaratabilir – özellikle CDS'lerin azalmasıyla yabancı girişi artarsa. Asgari ücret artışı ise enflasyonla doğrudan bağlantılı: Düşük enflasyon, daha mütevazı zamlara kapı açıyor; ama beklentiler yüksekse, maaşlar baskı altında kalacak. Keresteci, * "2026'ya bu tempoyla girersek, borsa pozitif, dolarizasyon sınırlı; ama enflasyon virüsü tam yenilmezse, sorunlar büyür." * öngörüsünde bulunuyor.
Bu kararın perde arkasında, küresel senkronizasyon da yatıyor. Fed'in indirimi, TCMB'yi rahatlattı; ama Türkiye'nin özgün dinamikleri – deprem teşvikleri, seçim takvimi, diplomatik manevralar – her şeyi şekillendiriyor. Enflasyonun gıda kaynaklı dalgalanmaları, büyümenin "sahte" yatırımlara dayanması, beklentilerin inatçı direnci... Bunlar, 2026'nın ekonomik hikayesini yazacak unsurlar. Piyasalar şimdilik sakin; tahvil faizleri düşüyor, risk primleri geriliyor. Ama Keresteci'nin virüs analojisi akılda: * "Bağışıklık zayıf, virüs dirençli; ama çaba devam ederse, iyileşme gelecek." * Bu indirim, sadece bir adım; asıl maraton, enflasyonu %20'lerin altına çekmek, borsayı canlandırmak ve dolarizasyonu frenlemek. Yatırımcılar için altın kural: Verileri izle, toplantıları takip et; çünkü TCMB, direksiyonda ama yol virajlı.
Sonuç olarak, %38'lik politika faiziyle 2026'ya merhaba diyoruz – indirimlerle dolu bir yıl geride kalırken, umutlu ama temkinli bir giriş. Stratejistlerin bu yorumu, sadece rakamları değil, hikayeyi de anlatıyor: Türkiye ekonomisi, şoklara dirençli; ama kalıcı büyüme için yapısal reformlar şart. Enflasyon düşüşü hızlanırsa, borsa rekorlar kırar; dolarizasyon azalırsa, asgari ücretliler nefes alır. Keresteci'nin sözleriyle bitirelim: * "Piyasalar fiyatladı, ama asıl test 2026'da." * Bu analiz, geleceğin ipuçlarını veriyor; siz de hazırlıklı olun, çünkü ekonomik dalgalar kapıda.