Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündemine gelen yeni tezkereler, ülkenin dış politika stratejileri ve güvenlik öncemlikleri hakkında önemli ipuçları veriyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla TBMM Başkanlığı'na sunulan bu belgeler, hem ulusal güvenlik hem de bölgesel istikrar açısından kritik öneme sahip.

İki ayrı tezkere olarak sunulan bu belgelerden ilki, Suriye ve Irak'a yönelik askeri operasyonlarla ilgili. 30 Ekim 2025 tarihinde sona erecek olan mevcut yetki, tam 3 yıl süreyle uzatılmak isteniyor. Bu uzatmanın 30 Ekim 2028 tarihine kadar geçerli olması planlanıyor.

Tezkerenin gerekçe bölümünde dikkat çeken ifadeler yer alıyor. Türkiye'nin güney kara sınırlarına komşu bölgelerdeki terör tehdidinin devam ettiği vurgulanırken, PKK/PYD-YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin yarattığı riskler detaylı bir şekilde açıklanıyor. Bu bölgelerde kalıcı istikrarın sağlanamadığı ve mevcut durumun Türkiye'nin ulusal güvenliği için ciddi tehditler oluşturduğu belirtiliyor.

PKK/PYD-YPG'nin ayrılıkçı gündemini sürdürerek Suriye merkezi hükümeti ile entegre olmayı reddetmesi, istikrar sağlama çabalarını engelleyen faktörler arasında gösteriliyor. Benzer şekilde Irak'ta etnik temelli ayrılıkçılığın varlığı da güvenlik endişelerini artıran unsurlar arasında yer alıyor.

Tezkerenin hukuki dayanağı oldukça güçlü bir zemine oturtulmuş. Anayasa'nın 92'nci maddesi temel alınırken, 02/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı ile 17/10/2023 tarihli ve 1395 sayılı TBMM kararları da referans gösteriliyor. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi'nin 2170, 2178, 2249 ve 2254 sayılı kararları da hukuki çerçevenin bir parçası olarak zikrediliyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyon ve müdahale amacıyla gönderilmesi yanında, yabancı silahlı kuvvetlerin de aynı amaçlarla Türkiye'de bulundurulması yetkisi isteniyor. Bu çift yönlü yetki, operasyonların koordinasyonu ve etkinliği açısından önemli görülüyor.

Mustafa Karataş'ın Sözleri Türkiye'yi Ayağa Kaldırdı: Kadın Dayanışma Komiteleri'nden Tarihi Sertlikte Tepki!
Mustafa Karataş'ın Sözleri Türkiye'yi Ayağa Kaldırdı: Kadın Dayanışma Komiteleri'nden Tarihi Sertlikte Tepki!
İçeriği Görüntüle

İkinci tezkere ise Lübnan'daki BM Geçici Gücü olan UNIFIL'e Türkiye'nin katkısıyla ilgili. 31 Ekim 2025'te sona erecek olan mevcut yetki, 2 yıl süreyle uzatılarak 31 Ekim 2027'ye kadar geçerli olması öngörülüyor. Bu tezkere, Türkiye'nin uluslararası barışı koruma operasyonlarına verdiği desteğin devamını sağlamayı amaçlıyor.

UNIFIL'e katkının gerekçeleri arasında, Türkiye'nin barışı koruma operasyonlarını etkin bir şekilde desteklemesi ve bölgesel ile küresel görünürlüğünü artırması gösteriliyor. Ayrıca barış ve istikrarı koruma politikasını desteklediği de vurgulanıyor.

BM Güvenlik Konseyi'nin 2790 sayılı kararıyla UNIFIL'in görev süresinin 31 Aralık 2026'ya kadar uzatıldığı ve 2027'den itibaren kademeli olarak feshedilmeye başlanacağı bilgisi de tezkerenin önemli ayrıntıları arasında yer alıyor.

Her iki tezkere de TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek ve oylanacak. Meclisin bu konulardaki kararı, Türkiye'nin önümüzdeki dönemdeki dış politika stratejilerini belirleyecek nitelikte olacak.

Tezkerelerde öne çıkan bir diğer husus, uluslararası hukuk çerçevesinde hareket etme vurgusu. Tüm tedbirlerin uluslararası hukuk çerçevesinde alınacağı, terör örgütlerinden gelen saldırıların bertaraf edileceği ve ulusal güvenliğin korunacağı ifade ediliyor.

Bölgesel istikrarın sağlanması, bölücü girişimlere karşı Türkiye'nin çıkarlarının korunması ve kitle göç riskinin en aza indirilmesi de tezkerede belirtilen amaçlar arasında yer alıyor. Bu kapsamlı yaklaşım, Türkiye'nin güvenlik stratejisinin çok boyutlu olduğunu gösteriyor.

Suriye'nin terörle mücadele kapasitesinin geliştirilmesi, mayın temizleme çalışmaları ve kimyasal silahların tespit edilip imha edilmesi gibi uluslararası çabaların desteklenmesi de tezkerenin önemli hedefleri arasında bulunuyor.

DEAŞ ve diğer terör örgütlerine karşı uluslararası koalisyona Türkiye'nin katılımının sürdürülmesi de vurgulanan konular arasında yer alıyor. Bu durum, Türkiye'nin küresel terörle mücadeledeki rolünün devam edeceğini gösteriyor.

Sınır ötesi operasyonların kapsamı, miktarı ve zamanlamasını Cumhurbaşkanı'nın belirleyeceği, yabancı kuvvetlerin Türkiye'de kullanılmasına da yine Cumhurbaşkanı'nın karar vereceği belirtiliyor. Bu düzenleme, operasyonel esneklik sağlaması açısından önemli görülüyor.

Tezkerelerin parlamentoya sunulması, demokratik meşruiyet ilkesinin bir gereği olarak değerlendiriliyor. TBMM'nin bu konulardaki iradesinin alınması, halkın temsilcilerinin ulusal güvenlik politikalarında söz sahibi olmasını sağlıyor.

Bölgesel gelişmeler ve güvenlik tehditleri göz önüne alındığında, bu tezkerelerin önemi daha da artıyor. Özellikle Suriye'deki iç savaşın devam eden etkileri ve Irak'taki istikrarsızlık, Türkiye'nin güvenlik önlemlerini sürdürmesini gerekli kılıyor.

Terör örgütlerinin farklı isimler altında faaliyet göstermesi ve bölgesel güçlerle olan bağlantıları, güvenlik stratejilerinin sürekli güncellenmesini zorunlu hale getiriyor. Bu dinamik süreç, parlamenter onayın önemini daha da artırıyor.

Sonuç olarak, TBMM'ye sunulan bu tezkereler, Türkiye'nin önümüzdeki yıllardaki güvenlik politikalarının çerçevesini çizmesi açısından son derece kritik. Meclisin bu konulardaki kararı, hem ulusal güvenlik hem de bölgesel istikrar açısından belirleyici olacak.