Türkiye'nin siyasi ufkunda, sonbahar rüzgarları giderek sert esmeye başlıyor. Sokaklardan meydanlara, fabrika kapılarından üniversite avlularına uzanan bir hareketlilik hâkim; pandemi sonrası toparlanan emekçi kitleler, 2025'in ekiminde yeniden sahnede, adeta bir uyanışın provasını yapıyor. Ekonomik çöküşün gölgesinde, yoksulluk ve eşitsizliğin pençesinde kıvranan milyonlar, umudun kıvılcımlarını ararken, solun sesi bu boşluğu doldurmaya hazırlanıyor. Bu kaosun ortasında, bir partinin düzenlediği buluşma bile, toplumun damarlarında yeni bir nabız yaratabiliyor; zira her slogan, her konuşma, yarınların haritasını yeniden çiziyor gibi. Peki, bu coşkunun derinliklerinde yatan strateji, gerici rejimin temellerini mi sarsacak yoksa yeni ittifakların kapısını mı aralayacak? Siyasi nabızlar, sessizce hızlanıyor.

Asıl ateş burada alevleniyor: SOL Parti'nin 3'üncü Olağan Kongresi'nin hemen ardından, Ankara Neşet Ertaş Kongre Merkezi'nde düzenlenen Memleket Buluşması, ülkenin dört bir yanından gelen yurttaşları, kadınları, gençleri ve emekçileri "daha fazla mücadele, daha fazla birlik, daha fazla eşitlik" şiarı altında bir araya getirdi. Kongrenin ikinci gününde gerçekleştirilen kadın ve gençlik forumlarının ardından başlayan bu etkinlik, gerici rejimi değiştirmek için ülke genelinde düzenlenen yürüyüşlerin doğal uzantısı olarak tarihe geçti; forumlarda kadınların güncel sorunları, kadın mücadelesinin geleceği, 19 Mart sonrası gençlik hareketi ve birleşik öğrenci hareketinin zorunluluğu masaya yatırıldı, tartışmalar coşkulu bir konserle taçlandı. Gençlerin, kadınların ve konukların sırayla sahneye çıktığı buluşmada, Türkiye'nin ekonomik çöküşü –yüksek enflasyon, işsizlik, iş güvencesizliği, fahiş konut fiyatları ve yaygın yoksulluk– mercek altına alındı; konuşmacılar, bu karanlık tabloyu direniş inşasıyla aşma çağrısını haykırdı, alternatif bir sistemin tohumlarını ekti.

Avrupa Solu Parti temsilcisi Ismael Gonzales, sahnede Türkiye'nin sol geleneğini överek söze girdi; "SOL Parti, enflasyon ve yoksullukla boğuşan bu ülkede umut ışığıdır, mücadele ve örgütlenme geleneğiniz Avrupa'ya ilham veriyor" diyerek, işsizlik, enflasyon, güvencesizlik, konut krizi ve yoksulluk verilerini sıraladı. Yerel, ulusal ve Avrupa çapında direniş inşasının zorunluluğunu vurgulayan Gonzales, gerici siyasete karşı insan odaklı, kamu hizmetlerini savunan, çevreyi koruyan ve eşitliği teşvik eden bir alternatif sistem önerdi; "Bu alternatif, emekçilerin sokaklardaki örgütlenmesiyle doğuyor, SOL Parti bu yolda vazgeçilmez bir araç" diye ekledi. Avrupa Solu Partisi'nin barışçıl, adil ve birleşik bir Avrupa vizyonuyla görevine adandığını belirten Gonzales, SOL Parti ve Türkiye solunun gericilik ve neoliberalizme karşı müttefik olduğunu haykırdı; bu sözler, salondaki alkış tufanını tetikledi, zira izleyiciler bu uluslararası dayanışmayı, kendi mücadelelerinin aynası gibi gördü.

İmamoğlu'nun Casusluk Kâbusu: Sistemdeki Canavarlaşmaya İsyan
İmamoğlu'nun Casusluk Kâbusu: Sistemdeki Canavarlaşmaya İsyan
İçeriği Görüntüle

Hozat Belediye Başkanı Aydın Kaya, konuşmasını 1980'de Fatsa'da şehit edilen Terzi Fikri Sönmez'i anarak açtı; Sönmez'in toplumsal dayanışma, örgütlülük, bilinç, üretim ve halk bütünleşmesi modelini dünya çapında bir örnek olarak nitelendiren Kaya, bu yolda devam etme iradesini dile getirdi. Özellikle gençlere seslenerek, "Fabrikalarda, sokaklarda, okullarda olun, köylerden kentlere kuşaklara saygıyla ilerleyin" çağrısını yaptı; "Hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten büyükse kaybeden yok yoldaşlar, biz kazanacağız" sözleriyle bitirerek, salondaki duygusal yoğunluğu zirveye taşıdı. Bu anekdot, dinleyicileri geçmişin mücadele ruhuyla bugünün direnişini birleştirdi; Kaya'nın sözleri, SOL Parti'nin köklerini hatırlatarak, yeni nesillere bir manifesto gibi işledi.

Kadın forumunun sonuçlarını aktaran SOL Feminist Hareket temsilcisi Emine Ünsal, tartışmaların ana hatlarını paylaştı; kadınların güncel sorunlarının yanı sıra, SOL Feminist Hareket'in gençleşmeye, LGBTİ+ sorunlarına daha fazla odaklanmaya ve kadınların her alanda varolmasına karar verdiğini açıkladı. "Genç kadınlar örgütlenmelerini üniversitelerde buluyor, buna sosyalist perspektif kazandırmak zorunlu; SOL Feminist Hareket, öğrencileri mücadeleye katmakla yükümlü" diyerek, forumun somut çıktılarını sıraladı. Bu kararlar, salondaki kadınların ayağa kalkmasına neden oldu; Ünsal'ın vurgusu, cinsiyet eşitliğinin sol mücadelenin belkemiği olduğunu bir kez daha kanıtladı, zira dinleyiciler bu taahhüdü, günlük hayattaki baskılara karşı bir kalkan olarak gördü.

Gençlik forumundan Güneş Aydoğan, SOL Genç'in önceliklerini netleştirdi; "Çürümüş saray rejimine karşı gençliğin birleşik, demokratik hareketini kurmak en önemli görevimiz" diye haykırdı. Geleceksizlik ve güvencesizliğe karşı geleceği kazanma, AKP'nin kayyım rektörleri ve ÖGB'lerle üniversiteleri arka bahçesine çevirmesine karşı özerk ve demokratik üniversiteler kurma, dinci-gerici ve piyasacı eğitim saldırılarına karşı eşit, parasız, bilimsel eğitim mücadelesi, faşizmin baskılarına karşı onura sahip çıkma ve siyasal İslamcı tek adam rejimine karşı laik, demokratik, özgür bir Türkiye için çağrı yaptı. Aydoğan'ın sözleri, gençlerin coşkusunu doruğa çıkardı; salonda "Birleşik gençlik!" sloganları yükselirken, bu taahhüt, 19 Mart sonrası hareketin devamı olarak algılandı, gelecek nesillerin solun omurgası olacağı mesajını pekiştirdi.

Önceki gün konferans tartışmalarının sonuçlarını İrem Yıldırım aktardı; "Türkiye'nin eşit ve özgür yeniden kuruluşu için gençlerin, kadınların ve emekçi halkın mücadelesi içinde yükselen özlemler doğrultusunda, tüm direnme eğilimlerini birleştirecek birleşik halk muhalefet zeminlerini aşağıdan yukarıya halk inisiyatifine dayanarak yaratmak zorunlu" diyerek, örgütlenme ve birlikte mücadele zamanının geldiğini vurguladı. "Yarının kurucuları, bu karanlık rejime direnen gençler, kadınlar, işçiler ve emekçilerle bu ülkenin yürekli, korkusuz ve onurlu insanları olacaktır" sözleriyle bitiren Yıldırım, salondaki alkışları gökleri deldi; bu sentez, forumların pratik bir yol haritası sunduğunu gösterdi, zira dinleyiciler bu vizyonu, rejim değişikliğinin anahtarı olarak benimsedi.

SOL Parti PM Üyesi Pelin Bektaş, kapanışta memleket meselesini insanlığın iradesine bağladı; "Karanlık, yozluk ve gericilikle mücadele önceliğimizdir, eşitlik, özgürlük, demokrasi, adalet ve dayanışma için konferans bir çağrıdır: Omuz omuza birleşik mücadeleyi örgütleyelim" diye haykırdı. "Çağrıyı duyanlar SOL Parti'yi bilir; dün pes etmeyenler, bugün yılmayanlar, yarın susmayacak ve durmayacak olanlarız. İnatla, umutla, emekle birleşik mücadeleyi büyütelim; toplumsal muhalefetin direnme damarlarıyla umudu buluşturalım" diyerek, "Şimdi daha fazla mücadele, daha fazla dayanışma, daha fazla örgütlenme zamanıdır. Devrim ve sosyalizm zamanıdır. Hepimize kolay gelsin" sözleriyle bitirdi. Bektaş'ın bu finali, buluşmanın zirvesiydi; salondaki coşku, dışarıdaki yürüyüşlere taşarken, SOL Parti'nin manifestosu gibi yankılandı.

Sendika ve oda temsilcilerinin katılımı, buluşmayı daha da güçlendirdi: Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, TMMOB Başkanı Emin Koramaz, Makine Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener, KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, KESK MYK üyeleri Sema Pınar ve Bahadır Berdicioğlu, Tüm Bel-Sen MYK Üyesi Bülent Türkmen, Tüm Emeklilerin Sendikası Genel Başkanı Zeynel Abidin Ergen ve MYK üyeleri, Büro Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Özer Avannaş ile sekreterleri Sedat Suna, Yılmaz Tuluk, Cengiz Yılmaz, Nigar Dinçer, Sağlık Emekçileri Sendikası Eş Genel Başkanı Mehmet Sıddık Akın ve Yapı-Yol Sen Genel Başkanı Gültekin Narinli, emekçi sınıfının sesini yükseltti. Bu temsilciler, ekonomik krizin emekçileri ezdiğini, direnişin sendikalardan sokaklara yayılması gerektiğini vurguladı; Irmak'ın eğitimdeki gericilik eleştirisi, Koramaz'ın mühendislikte piyasalaşma uyarısı, Yılmaz'ın kadın emekçilerin güvencesizliği vurgusu, buluşmayı emek-sol ittifakının manifestosuna dönüştürdü.

Bu Memleket Buluşması, sadece bir etkinlik değil; SOL Parti'nin gerici rejime karşı yeni bir safhasının ilanı gibiydi. Kadın forumlarının LGBTİ+ odaklı gençleşme kararı, gençlik forumlarının özerk üniversite ve parasız eğitim mücadelesi taahhüdü, konferans sonuçlarının birleşik halk muhalefeti zemini yaratma çağrısı, hepsi pratik bir yol haritası çizdi. Gelecek planları net: Direnişin yerel ve ulusal ölçekte inşası, Avrupa Solu'yla koordineli çabalar, alternatif sistemin emekçilerle örgütlenmesi, devrim ve sosyalizm için inatçı mücadele. Sosyal medyada yankılanan paylaşımlar –Instagram'da "Daha fazla mücadele, daha fazla cesaret!" sloganları, X'te faşizme karşı sonsuz inanç vurgusu– buluşmanın ateşini yaydı; 5 Ekim Ankara'sı, solun yeniden doğuşunun simgesi oldu.

Sektördeki yankılar cabası: Evrensel ve Gündem Artvin gibi mecralarda "Birleşik halk mücadelesi çözüm" başlıkları atılırken, SOL Parti'nin Instagram reel'leri binlerce beğeni topladı; "Sokak sokak meydan meydan büyüyerek geldik" videosu, memleketin dört bir yanından gelen inançlı sesleri birleştirdi. Bu buluşma, 19 Mart gençlik hareketinin devamı olarak görüldü; kadınların her alanda varolma kararı, sendikaların emekçi dayanışması, Avrupa Solu'nun müttefikliği, solun genişleme stratejisini güçlendirdi. Peki, bu çağrı rejimi sarsar mı? Forumların somut çıktıları –öğrencileri sosyalist perspektifle kazanma, birleşik muhalefet zeminleri– pratikte nasıl hayat bulacak? Sosyalistlerin "Yarının kurucuları direnenler" sözü, umudu sokaklara taşıyor.

Geleceğe dair fırtına büyüyor: SOL Parti, bu buluşmayla devrim ve sosyalizm zamanını ilan ederken, gericiliğe karşı omuz omuza ittifakı büyütme planı devrede; köylerden kentlere, fabrikalardan üniversitelere yayılacak örgütlenme dalgası, iki yıl içindeki seçimleri etkileyebilir. Düşünün: Bir konserle başlayan coşku, yürüyüşlerle ülke geneline yayılırsa, rejim değişikliği kapıda mı? Bektaş'ın "Hepimize kolay gelsin" emeği, Gonzales'in Avrupa dayanışması, Kaya'nın tarihi anması, hepsi bir mozaik; bu mozaik, eşitlikçi bir Türkiye'yi mi çizecek? Sosyal medyadaki #DahaFazlaMücadele etiketi trend olurken, emekçiler ve gençler sahaya iniyor; belki yarınki bir forum, yeni bir zaferi müjdeler.

Bu Memleket Buluşması, solun kalbindeki ateşi yeniden yaktı; gerici rejimin çöküşünde, SOL Parti'nin rolü büyüyor. Kadınların, gençlerin, emekçilerin birleşik sesi, eşitlik ve özgürlük için inatla yükselecek; bu çağrı, sadece bir slogan değil, bir manifesto. Devrim zamanı mı? Mücadele fırtınası diner mi yoksa büyür mü? Kalplerde yankılanan "Biz kazanacağız", yarınların anahtarı; SOL Parti, bu anahtarı halka uzatıyor. Kim bilir, bir sonraki buluşma tarihi değiştirir; umut, inatla çoğalıyor ve o, durmak bilmiyor.