Türkiye'yi Sarsan Makam Aracı Tartışması Zirve Yaptı: Vatandaşın Merak Ettiği Büyük Gerçek Nihayet Ortaya Çıkıyor!

Uzun zamandır ülkenin en çok konuşulan, en çok merak edilen ve siyasetteki hararetli tartışmaların merkezinde yer alan konularından biri de kamuya ait makam araçlarının sayısı. Vatandaşın vergileriyle alınan ve kullanılan bu araçlar, zaman zaman israf eleştirileriyle, zaman zaman ise devletin işleyişi için elzem olduğu vurgularıyla gündeme geliyor. Her yeni açıklama, her yeni iddia, zaten hassas olan kamuoyunu daha da hareketlendiriyor. Son günlerde bu tartışma, farklı kaynaklardan gelen çelişkili rakamlarla adeta bir bilgi kirliliğine dönüştü ve akıllarda büyük bir soru işareti bıraktı: Türkiye'de gerçekten kaç tane makam aracı var ve bu sayılar neden bu kadar farklı gösteriliyor?

Kamuoyuna yansıyan ilk bilgiler, Türkiye'deki makam aracı sayısının dudak uçuklatıcı boyutlarda olduğunu öne sürüyordu. Kısa bir süre önce, ülkemizde tam 130.000 makam aracı bulunduğu iddia edilmişti. Bu iddia, aynı nüfusa sahip Almanya'da 9.000, Fransa'da ise sadece 8.000 makam arabası olduğu bilgileriyle karşılaştırıldığında, durumun vahametini gözler önüne seriyordu. Ünlü köşe yazarları da bu konuyu sıkça köşelerine taşıyarak tartışmayı alevlendirmişti. Ancak bu çarpıcı rakamlar ve karşılaştırmalar üzerine, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesindeki Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) resmi bir düzeltme yayınlayarak kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı hissetti. DMM'nin açıklaması, makam aracı sayısının sanıldığı gibi 130.000 olmadığını, gerçek sayının 119.752 olduğunu belirtti.

Bakan Tekin'den Özel Okul Fiyatlarına Skandal Çıkış
Bakan Tekin'den Özel Okul Fiyatlarına Skandal Çıkış
İçeriği Görüntüle

Peki, DMM'nin açıkladığı bu neredeyse 120.000'e yakın araç ne amaçla kullanılıyordu? Yapılan açıklamaya göre, bu araçların büyük bir çoğunluğu, kritik kamu hizmetleri için ayrılmıştı. Sayılar yuvarlanarak belirtildiğinde, 75.000'i savunma ve güvenlik birimlerinin, 10.000'i sağlık hizmetlerinin, 7.000'i tarım ve ormancılık faaliyetlerinin, 7.500'ü eğitim kurumlarının, 5.000'i adalet sisteminin ve kalan 15.000'i ise diğer hizmet alanlarının kullanımındaydı. Ancak DMM'nin bu detaylı açıklamasında dikkat çeken ve kamuoyunda büyük bir kafa karışıklığına yol açan kritik bir ayrım vardı: "araç" ile "araba" arasındaki fark.

İşte tam da bu noktada, makam aracı tartışmasının en can alıcı detayı ortaya çıktı ve "elma ile elmayı kıyaslamak" ilkesi yeniden gündeme geldi. Zira bir itfaiye arazözü veya bir ambulans, elbette ki birer "araç"tır ancak bir "makam arabası" değildir. Yüksek bir idareciye işe gidip gelmesi için tahsis edilen, şoförlü ve hatta koruma görevlisi olan bir otomobil ise tam anlamıyla bir "makam arabası" tanımına uyar. Ne yazık ki, ne DMM ne de iktidarı "lüks araba sevdalısı" olmakla suçlayan muhalefet, bu ayrımı açıklamalarında net bir şekilde ortaya koymadı. Bu ayrıntının metinlerde yer almaması, yabancı devletlerle yapılan karşılaştırmaları da anlamsız hale getirdi, çünkü karşılaştırılan "makam araçları" tanımı ülkeler arasında farklılık gösterebiliyordu. Eksik bilgi vermenin, bir anlamda yanıltıcılık olduğu gerçeği, bu tartışmada bir kez daha yüzeye çıktı.

Bu karmaşık tablo içinde, ana muhalefet partisinin önde gelen isimlerinden Ali Mahir Başarır, katıldığı bir televizyon programında konuya farklı bir perspektif getirdi. SÖZCÜ TV'de Özlem Gürses ile yaptığı söyleşide, iktidara geldiklerinde kamudaki 190.000 makam aracını 10.000'e düşüreceklerini iddia etti. Bu açıklama, kamuoyunda mevcut sayılarla ilgili zaten var olan belirsizliği daha da artırdı. Eğer DMM'nin açıkladığı gibi 120.000 araçtan sadece belirli bir kısmı "makam arabası" ise, Ali Mahir Başarır'ın bahsettiği 190.000 rakamı nereden geliyordu ve CHP'nin hedeflediği 10.000 sayısının anlamı neydi? Bir yanda muhalif gazetelerin bahsettiği 130.000, bir yanda DMM'nin düzelttiği 119.752, bir yanda ise CHP'nin hedeflediği 190.000 ve 10.000 rakamları... Bu rakam karmaşası, vatandaşın kafasını daha da karıştırıyordu.

İşte tüm bu verilerin ışığında, makam aracı tartışmasındaki asıl büyük gerçek, DMM'nin açıklamalarının satır aralarında gizliydi ve şimdi daha net bir şekilde ortaya çıkıyor: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nin verilerine göre, kamuya ait toplamda yaklaşık 120 bin araç bulunmasına rağmen, bunların sadece 2.000'i yüksek idarecilere tahsis edilmiş şoförlü ve korumalı "makam arabası" kategorisine giriyor. Geri kalan on binlerce araç ise ambulans, itfaiye, polis devriye araçları, tarım hizmetlerinde kullanılan iş makineleri gibi, kritik kamu hizmetleri için elzem olan "hizmet araçları"ndan oluşuyor. Bu ayrım, hem muhalefetin hem de iktidarın kamuoyuna sunduğu rakamların farklı yorumlanmasına neden oluyor. Eğer DMM'nin "makam arabası" tanımına göre bu sayı gerçekten 2.000 ise, Ali Mahir Başarır'ın iktidara geldiklerinde 190.000 aracı 10.000'e düşürme vaadi, aslında gerçek "makam arabası" sayısını artırmak anlamına gelebilir. Bu durum, siyasilerin kamuoyuna bilgi sunarken "araç" ve "araba" ayrımını net bir şekilde yapmalarının ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Türkiye, bu hassas konuda şeffaf ve eksiksiz bir bilgi akışına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Belki de bu tartışmayı sonlandırmanın en doğru yolu, kapsamlı ve dünya çapında bir "kamu aracı" ve "makam arabası" araştırması yapmak, böylece her iki tanımın da netleştiği sağlam bir veri tabanı oluşturmaktır. Çünkü yanıltıcı bilgi vermek, hangi taraftan gelirse gelsin, asla kabul edilemez.