Erdoğan'dan yasa dışı bahis talimatı
Erdoğan'dan yasa dışı bahis talimatı
İçeriği Görüntüle

Son günlerde başkentte yapılan üst düzey toplantıların ardından verilen mesajlar, Türkiye'nin güvenlik stratejisinde yeni bir dönemeçte olduğunu gösteriyor. Tehdit dili kullanan yapılara karşı devletin zirvesinden gelen "Er ya da geç hedeflere ulaşılacak" resti, kararlılığın bir göstergesi olarak yorumlanıyor. Ancak bu kararlılığın ardında, sınır ötesinde yaşanan karmaşık bir denklem ve çözülmesi zor bir düğüm bulunuyor. "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda atılan adımlar, sadece askeri değil, diplomatik ve sosyolojik boyutlarıyla da masaya yatırılıyor.

Gündeme gelen son analizlere ve kulis bilgilerine göre, sürecin kilitlendiği asıl nokta Suriye sahası. İktidar kanadının, uzun yıllardır devam eden sorunu çözmek adına belirli aktörlerden beklentileri olduğu biliniyor. Özellikle İmralı hattından, Suriye'deki silahlı yapıların silah bırakması ve mevcut Suriye yönetimine entegre olması yönünde bir çağrı yapması, hatta bu işi "çözmesi" bekleniyor. Ankara'nın stratejisi, bu çağrının yapılması ve sahadaki silahlı gücün kendini feshederek Şam yönetimiyle bütünleşmesi üzerine kurulu gibi görünüyor.

Ancak sahadaki gerçeklik, masa başındaki planlardan oldukça farklı işliyor. On yıllardır süren çatışmalı ortamın ardından Suriye'nin kuzeyinde oluşan yapı, artık sadece bir örgüt yapılanması olmaktan çıkmış, on binlerce kişilik düzenli bir ordu kapasitesine ve devasa bir mühimmata ulaşmış durumda. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail gibi küresel güçlerin desteğini arkasına alan bu yapının, sadece bir kişinin talimatıyla 40 yıllık kazanımlarından vazgeçip silah bırakması teknik olarak imkansız görülüyor. Bu durum, çözüm beklenen aktörün de elini kolunu bağlıyor; zira yapılacak bir çağrının sahada karşılık bulmama ihtimali, o aktörün de otoritesini sarsacak bir risk taşıyor.

Türkiye'nin bu noktada kendi başına askeri bir adım atması ise küresel dengeler nedeniyle oldukça zorlu görünüyor. Zira bölgeye yapılacak kapsamlı bir müdahale, doğrudan süper güçlerle karşı karşıya gelmek anlamına gelebilir. Bu nedenle Ankara, bir yandan "Öyle ya da böyle çözeceğiz" mesajı verirken, diğer yandan Suriye içindeki müzakerelerin (SDG ile Şam yönetimi arasındaki) sonucunu bekliyor. Ancak küresel sistemin bölgede bir entegrasyondan ziyade, parçalı bir yapıyı ve ayrı bir devletleşmeyi arzuladığı gerçeği, Türkiye'nin beklediği çözümün önünü tıkıyor. Sürecin bu denli sancılı ilerlemesi ve zikzaklar çizmesi, masadaki hesapların sahaya uymamasından kaynaklanıyor.