Türkiye'nin ekonomik manzarası, son dönemde beklenmedik bir karşılaştırmayla sarsıldı: Savaştaki Ukrayna'nın para birimi Grivna, Türk Lirasını (TL) geride bırakarak değer kazandı. Bu çarpıcı gelişme, Sözcü TV'deki "İçinizden Biri" programında gazeteci Ekrem Açıkel tarafından canlı yayında detaylı bir şekilde ele alındı. Açıkel, yayın sırasında TL'nin düşüşünü sadece rakamlarla değil, milli onur ve günlük hayatın gerçekleriyle harmanlayarak anlattı. Şubat 2022'de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, on binlerce, hatta yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açarken, Grivna'nın bu zorlu süreçte bile TL'yi geçmesi, Türkiye'de geniş yankı uyandırdı. Peki, bu nasıl oldu? Savaştaki bir ülkenin para biriminin barış içindeki bir ekonomiden daha değerli hale gelmesi, hangi politikaları ve yapısal sorunları işaret ediyor? Bu soruları merkeze alarak, Açıkel'in yayındaki her detayı adım adım inceleyelim, zira bu olay sadece para birimlerini değil, bir milletin gururunu da sorgulatıyor.
Ekrem Açıkel, programın açılışında doğrudan konuya girerek dinleyicileri düşündürmeye başladı. "Bir ülkenin onurunu bayrağı, pasaportu, parası temsil eder. Türk Lirası da benim onurumdur. Her şeye rağmen TL benim onurumdur, şerefimdir," diye vurgulayarak, para biriminin ötesinde bir sembolik değer taşıdığını hatırlattı. Bu sözler, yayın boyunca tekrarlanan bir leitmotif haline geldi; Açıkel, TL'nin değer kaybını kişisel bir mesele olarak framedi ve izleyicileri kendi cüzdanlarına bakmaya davet etti. Savaşa odaklanarak, Grivna'nın yolculuğunu anlattı: "Şubat 2022'de başladı Ukrayna savaşı. On binler yüz binler hayatını kaybetti. Grivna Ukrayna para birimi. Savaş boyunca TL'den değersizdi. Geldi geldi ve geçti. Bir Grivna artık TL'den daha değerli. Lütfen hayal ediniz. Savaştaki bir ülkenin para birimi bizim TL'mizden daha değerli." Bu ifade, yayın anında stüdyoda bile sessiz bir şok yarattı; Açıkel'in ses tonu, hem öfkeyi hem de çaresizliği yansıtıyordu. Grivna'nın savaşa rağmen toparlanması, Ukrayna ekonomisinin direncini gösterirken, TL'nin gerilemesi Türkiye'nin iç dinamiklerine işaret ediyordu. Açıkel, bu karşılaştırmayı somutlaştırmak için günlük hayattan örnekler verdi, izleyicilerin empati kurmasını sağlayarak konuyu daha da derinleştirdi.
Yayının ilerleyen dakikalarında, Açıkel ekonomik karşılaştırmaları pratik bir lensle ele aldı. "Savaştaki 200 Grivna, benim 200 liramdan bir parça daha değerli. Gerideydi savaştaydı ama geldi veya biz çok geriye gittik. Adını siz koyun. Biz mi düştük onları mı öne çekti," diyerek, sorumluluğun kime ait olduğunu izleyiciye bıraktı. Bu retorik soru, yayın boyunca yankılandı ve sosyal medyada tartışma yarattı. Grivna'nın yükselişi, Ukrayna'nın savaş ekonomisi politikalarına bağlanabilir; örneğin, uluslararası yardımlar ve sıkı mali disiplin, para biriminin değerini korudu. Buna karşın, TL'nin düşüşü, enflasyon baskısı, yüksek faiz oranları ve döviz rezervlerindeki dalgalanmalarla ilişkilendiriliyor. Açıkel, bu farkı vurgulamak için hükümetin para politikalarına değindi: "Hükümet hiç vazgeçmiyor. 500 liralık Bin liralık banknota ihtiyaç var ama basmıyorlar." Bu eleştiri, TL'nin fiziksel formunun bile modern ihtiyaçlara uymadığını gösteriyordu; büyük banknotların basılmaması, nakit kullanımını zorlaştırıyor ve dijital ödemelere bağımlılığı artırıyordu. Yayında, Açıkel bu konuyu genişleterek, para biriminin değerinin sadece borsada değil, sokaktaki alım gücünde ölçüldüğünü savundu. Grivna-TL paritesinin bu geçişi, son aylarda gözlemlenen bir trendin zirvesi; döviz kurları, jeopolitik risklere rağmen Ukrayna lehine evrildi.
Açıkel'in en çarpıcı bölümü, satın alma gücü karşılaştırmalarıyla geldi. Farklı ülkelerin en büyük banknotlarını örnekleyerek, TL'nin global bağlamdaki zayıflığını resmetti. "ABD'de bir mağazaya gidersin 100 dolar ile bir AirPods alırsın," diye başlayarak, doların günlük hayattaki gücünü anlattı. Bu, izleyicilere ABD'de 100 doların ne kadar pratik bir değer taşıdığını hatırlattı; kulaklık gibi popüler bir ürünün kolayca alınabilmesi, istikrarlı bir ekonominin göstergesiydi. Hemen ardından İngiltere'ye geçti: "İngiltere'ye gidersin en büyük pound ile bir PS5 kolu alabilirsiniz." Burada, 50 poundluk banknotun oyun konsolu aksesuarı gibi bir ürünü karşılayabilmesi, sterlinin güvenilirliğini vurguluyordu. Açıkel, bu örnekleri Avrupa'ya genişleterek devam etti: "Almanya'ya gittiniz. Bir mağazadan en büyük banknot ile iPhone 13 Pro alabiliyorum." Euro'nun gücü, 500 euroluk banknotla yüksek teknolojili bir telefonun alınabilmesini simgeliyordu; bu, Avrupa Birliği'nin ekonomik bütünlüğünün bir yansımasıydı. İsviçre örneği ise zirveydi: "İsviçre'deyim oradaki mağazaya girdim. Bin Frank ile iPhone 16 Pro alabiliyorum." Frank'ın istikrarı, bin franklık banknotun en yeni iPhone modelini karşılayabilmesini sağlıyordu; bu, İsviçre'nin nötr ve sağlam finansal yapısını öne çıkarıyordu.
Bu global turla zıtlık yaratarak, Açıkel Türkiye'ye döndü ve dinleyicileri gerçeklikle yüzleştirdi: "Türkiye'de ise 200 TL'ye bir latte içebilirsiniz. Badem sütünden istersen 200 TL'den daha pahalı olur." Bu cümle, yayın sırasında kahkahalarla karışık bir sessizlikle karşılandı; 200 liralık banknotun – ki Türkiye'nin en büyük kupürü – sadece bir kahve için yetmesi, enflasyonun günlük hayata nasıl sirayet ettiğini özetliyordu. Badem sütü gibi basit bir ek bile maliyeti aşması, alım gücünün ne kadar eridiğini gösteriyordu. Açıkel, bu noktayı pekiştirerek, "Daha nasıl anlatılabilir. Para birimi bir ülkenin onurudur," dedi. Bu son vuruş, yayının duygusal doruğunu oluşturdu; izleyiciler, kendi kahve faturalarını düşünmeye sevk edildi. Grivna'nın TL'yi geçmesi, sadece kur farkı değil, yaşam kalitesindeki uçurumun bir metaforuydu. Ukrayna'da savaşın ortasında bile, Grivna ile temel ihtiyaçlar daha erişilebilir hale gelirken, Türkiye'de lüks olmayan bir kahve bile yük oluyordu.
Bu karşılaştırmalar, ekonomik politikaların uzun vadeli etkilerini de gündeme getirdi. Açıkel, yayında dolaylı olarak, gevşek para politikalarının ve döviz müdahalelerinin TL'yi zayıflattığını ima etti. Grivna'nın direnci, Ukrayna Merkez Bankası'nın sıkı kontrolleri ve Batı'dan gelen milyarlarca dolarlık yardımlarla açıklanabilir; örneğin, IMF ve AB destekleri, savaşa rağmen para biriminin çökmesini önledi. Türkiye'de ise, yüksek enflasyon oranları – son verilere göre yüzde 60'ları aşan – ve cari açık sorunları, TL'nin değer erozyonunu hızlandırdı. Açıkel'in anlatımı, bu teknik detayları halk diline indirgeyerek, izleyicilerin konuyu kavramasını sağladı. 200 Grivna'nın 200 TL'den değerli olması, pratikte Ukraynalı bir vatandaşın Türkiye'dekinden daha fazla ithal mal alabileceğini gösteriyordu; bu, savaş ekonomisinin paradoksal gücünü ortaya koyuyordu. Yayın, bu farkı "biz mi düştük, onlar mı öne geçti" sorusuyla kapattı, sorumluluğu hükümete yüklemeden ama ima ederek.
Ekrem Açıkel'in yayını, sosyal medyada hızla yayıldı ve #TLOnuru gibi etiketlerle tartışıldı. İzleyiciler, kendi deneyimlerini paylaşarak, 200 TL'nin bir kahveden öteye gidememesini eleştirdi. Bu olay, Grivna-TL geçişinin sadece finansal bir kilometre taşı olmadığını, milli gurur tartışmasını tetiklediğini kanıtladı. Açıkel, program sonunda umutlu bir not düşerek, "Her şeye rağmen TL benim onurumdur," diye tekrarladı; bu, eleştirinin yıkıcı değil, yapıcı bir çağrı olduğunu gösterdi. Ancak, hükümetin büyük banknot basmama ısrarı, nakit ekonomisinin modernizasyonunu engelliyor ve dijital dönüşümü yavaşlatıyordu. Grivna'nın başarısı, Ukrayna'nın kriz yönetimindeki derslerini Türkiye'ye sunuyordu: Sıkı maliye, uluslararası ittifaklar ve şeffaf iletişim.
Sonuçta, bu yayın Türkiye'nin ekonomik aynasını tuttu. Savaştaki Grivna'nın TL'yi geride bırakması, politikaların yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılıyor. Açıkel'in latte örneği, rakamların ötesinde bir gerçeklik sunuyor: Para, sadece kağıt değil, hayallerin taşıyıcısı. Gelecek aylarda, döviz kurları ve enflasyon verileri bu tabloyu nasıl şekillendirecek? İzleyiciler, kahvelerini yudumlarken bu soruyu soracak. Ekrem Açıkel'in cesur anlatımı, sessiz bir alarm zili çaldı; umarız, bu ses duyulur ve onurumuz toparlanır.