Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, Silivri Cezaevi'nde geçirdiği 327. günde, hakkında dolaşan "itirafçı oldu" iddialarına karşı güçlü bir mektupla sesini duyurdu. Bu mektup, sadece bir savunma değil, aynı zamanda partisi CHP içindeki büyük değişimlerin yarattığı fırtınanın en net yansıması olarak öne çıkıyor. Akpolat, mahkeme sürecinde her türlü yalana karşı dimdik duracaklarını vurgularken, Ekrem İmamoğlu'na ve tüm belediye başkanlarına selam göndererek umut ve dayanışma mesajı verdi. Bu olay, Türkiye'de belediye başkanlarının karşılaştığı siyasi baskıların en somut örneklerinden biri haline geldi, zira Akpolat'ın durumu, sadece bireysel bir dava olmanın ötesinde, ülke genelinde muhalif seslerin susturulma girişimlerini simgeliyor.

Mektubunda, sevgili komşularına hitap eden Akpolat, Silivri Zindanı'ndan ailesi, partisi ve milleti için duyduğu özlemi içtenlikle dile getiriyor. "Sevgili komşularım, hepinize Silivri Zindanı'ndan ben ve tüm belediye başkanları adına, özellikle Ekrem İmamoğlu'na hasretle, sevgiyle, saygıyla selamlarımızı gönderiyoruz," diye başlayan satırlar, okuyan herkesi duygulandıracak kadar samimi. Akpolat, cezaevi koşullarının zorluğuna rağmen, geleceğe olan inancının onu ayakta tuttuğunu belirtiyor. Bu inanç, sadece kişisel bir direniş değil; aynı zamanda, sembolik bir mücadele olarak, tüm muhalif kesimlere ilham kaynağı oluyor. Zira, Akpolat'ın sözleri, baskı altında ezilmek yerine, daha fazla üretme ve dayanışma kurma çağrısıyla dolu. Bu çağrı, özellikle son dönemde artan siyasi gerilimler karşısında, toplumun farklı kesimlerini birleştirme potansiyeli taşıyor.

Akpolat, mektubunun devamında, iktidarın güç devralma girişimlerine karşı en etkili silahın ne olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. "Gücü gasp etmek için iftiralar, yalan beyanlar ve irademizi bastırma çabalarıyla yola çıkanlara en güçlü yanıtımız, daha çok çalışmak, daha çok üretmek ve daha çok dayanışma kurmaktır," ifadesi, onun felsefesini özetliyor. Cezaevinde bile hücrelerini okula dönüştürdüklerini, gece gündüz demeden çalıştıklarını anlatan Akpolat, bu süreçte edindikleri bilgilerin, dışarıdaki mücadelelerine güç katacağını ima ediyor. Bu detay, sadece bir direniş hikayesi değil; aynı zamanda, eğitim ve üretimin baskılara karşı en güçlü kalkan olduğunu gösteren bir örnek. Öte yandan, "Bizim yolculuğumuz yeni başlıyor, onlar yolun sonuna geldiler," diyerek rakiplerine gönderme yapan Akpolat, umutsuzluğa yer bırakmıyor. Bu cümle, CHP'nin son kongrelerdeki değişim dalgasını çağrıştırıyor; zira, Akpolat'ın kendisi de bu değişimin ön saflarında yer alan isimlerden biri.

İddialara karşı savunma kısmında, Akpolat'ın ifadeleri daha da keskinleşiyor. Her türlü iftiraya karşı eğilmeden, bükülmeden ve şikayet etmeden cevap vereceklerini söyleyen başkan, sabırla o günün geleceğini beklediklerini vurguluyor. "Her türlü iftiraya karşı eğilmeden, bükülmeden, şikayet etmeden cevap vereceğiz, sabırla o günün geleceğini bekliyoruz," diye ekliyor. Bu sabır, sadece hukuki bir duruş değil; aynı zamanda, stratejik bir hamle olarak değerlendirilebilir, çünkü Akpolat, mahkeme sürecinin tüm yalanları ortaya dökeceğini öngörüyor. Ana taleplerinden biri olan mahkeme duruşmalarının TRT'de canlı yayınlanması ise, Türkiye'deki adalet sistemine dair en acil tartışmalardan birini tetikliyor. Parti olarak parlamentoda sundukları teklifin reddedildiğini, ancak mücadelenin devam ettiğini belirten Akpolat, bu talebin arkasındaki gerekçeyi şöyle açıklıyor: Kamuoyunun şeffaflık hakkı. Bu talep, son aylarda benzer davalarda sıkça dile getirilen bir konu; örneğin, diğer CHP'li belediye başkanlarının davalarında da benzer çağrılar yapılmıştı. Akpolat'ın bu vurgusu, sadece kendi davasını değil, tüm siyasi tutukluların durumunu kapsayan bir çığlık niteliğinde.

Akpolat'ın mektubunun en çarpıcı bölümü, tutukluluğunun gerçek nedenine dair yaptığı itiraf. Altı yıllık belediye başkanlığı döneminde, tek bir usulsüz işlem imzalamadığını, tüm harcamaların Sayıştay ve sivil denetçiler tarafından yıllarca incelendiğini ve hiçbir usulsüzlük bulunmadığını belirtiyor. "6 yıllık görev süremde tek bir usulsüz işlem imzalamadım; tüm işlemler yıllarca Sayıştay ve sivil müfettişler tarafından denetlenmiş, soruşturma gerektirecek hiçbir usulsüzlük bulunmamıştır," diyerek iddiaları yerle bir ediyor. Bu denetim detayları, Akpolat'ın şeffaflık odaklı yönetim anlayışını somutlaştırıyor ve okuyucuya, belediyecilikte hesap verebilirliğin önemini hatırlatıyor. Gerçek nedenin ise, partisindeki büyük değişimler olduğunu açıkça söylüyor: "Haksız ve hukuksuz tutukluluğumun gerçek nedeni ortadadır: Partimizdeki büyük değişimlere öncülük etmem." Bu değişimler, CHP'nin son dönemde yaşadığı iç dinamikleri bozmuş, iktidarın planlarını altüst etmiş ve Akpolat ile arkadaşlarını milletin umudu haline getirmiş. Bu açıklama, sadece kişisel bir savunma değil; aynı zamanda, siyasi bir manifesto gibi, değişimin kaçınılmazlığını haykırıyor.

Mektubun son kısımlarında, Akpolat'ın onur ve zafer vurgusu, tüm metni taçlandırıyor. Ödedikleri bedelin boyunlarında bir onur madalyası olduğunu söyleyen başkan, yargılanmaktan korkmadıklarını ve haklılıklarının en kısa sürede tescilleneceğini ifade ediyor. "Ödediğimiz bedel boynumuzda bir onur madalyasıdır. Yargılanmaktan korkmuyor, haklılığımızın en kısa sürede tescilleneceğini biliyoruz," diye devam ediyor. Özellikle "itirafçı oldu" yalanının, temelsiz bir iddianame gibi çöktüğünü, kendisi, meslektaşları ve ailesi hakkındaki tüm iftiraların mahkeme sürecinde bir bir dağılacağını öngörüyor. Bu öngörü, Akpolat'ın dava sürecine olan güvenini yansıtıyor ve muhtemelen, savunma stratejisinin bir parçası. Son olarak, "Bu davada beraat edeceğiz ve Allah'ın izniyle daha güçlü, başımız dik, vicdanımız rahat olarak çıkacağız," diyerek umut dolu bir kapanış yapıyor. Bu cümle, sadece Akpolat'ın değil, tüm CHP'li belediye başkanlarının ortak sesi gibi yankılanıyor; zira, benzer davalarla yüzleşen diğer isimler de aynı direnci sergiliyor.

Suriye'de Büyük Askeri Operasyon Başlıyor: Türkiye'nin SDF'ye Son Uyarıları ve Bölgesel Güç Dengesi Değişiyor
Suriye'de Büyük Askeri Operasyon Başlıyor: Türkiye'nin SDF'ye Son Uyarıları ve Bölgesel Güç Dengesi Değişiyor
İçeriği Görüntüle

Bu mektup, Rıza Akpolat'ın Silivri'den yükselen sesi olarak, Türkiye'deki siyasi baskıların boyutunu bir kez daha gözler önüne seriyor. İddiaların çürütülmesiyle birlikte, kamuoyunda "itirafçı oldu" söylentileri hızla sönmeye başlarken, Akpolat'ın dayanışma ve üretim çağrısı, muhalefetin geleceğine dair iyimser bir tablo çiziyor. Ekrem İmamoğlu'nun adı geçtiği her satır, CHP'nin cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecindeki birliği pekiştiriyor. Öte yandan, TRT canlı yayın talebi gibi somut adımlar, adalet reformu tartışmalarını alevlendiriyor. Akpolat'ın hikayesi, sadece bir belediye başkanının mücadelesi değil; demokrasi, şeffaflık ve değişim arayışının simgesi haline geliyor. Bu olay, önümüzdeki günlerde mahkeme gelişmeleriyle daha da büyüyecek gibi görünüyor, zira her yeni detay, iktidar-muhalefet gerilimini derinleştirecek. Akpolat'ın mektubu, okuyan herkeste bir merak uyandırıyor: Bu direniş, Türkiye'nin siyasi manzarasını nasıl değiştirecek?