Şırnak'ın sakin ilçelerinden birinde, tarihi bir anma etkinliğinin gölgesinde patlak veren tartışma, Türkiye'nin diplomatik protokollerini bir kez daha gündeme taşıdı. Kuzey Irak'ın önde gelen figürlerinden Mesud Barzani, resmi bir görevi olmamasına rağmen, ağır güvenlik önlemleri altında Türk topraklarına adım attı. Habur Sınır Kapısı'ndan giriş yapan Barzani'nin konvoyu, mavi bere ve uzun namlulu silahlarla donanmış Peşmerge personeliyle çevriliydi. Bu görüntüler, sosyal medyada hızla yayılırken, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki üst düzey danışmanları adeta çileden çıkardı. Olay, sadece bir misafirperverlik jesti miydi, yoksa devlet ciddiyetini zedeleyen bir skandal mı? Detaylar, Türkiye'nin misafir ağırlama geleneğini ve güvenlik hassasiyetlerini sorgulatıyor.

Olayın kökeni, 1 Aralık 2025 sabahı Şırnak Üniversitesi ve Cizre Kaymakamlığı iş birliğiyle düzenlenen 17. Molla Ahmed-i Cezirî Sempozyumu'na dayanıyor. 17. yüzyılda yaşamış önemli bir şair ve âlim olan Molla Ahmed-i Cezirî'nin anısına tertip edilen bu etkinlik, Şırnak Valiliği'nin de desteğiyle gerçekleşti. Barzani, sempozyuma konuşmacı olarak davet edilmiş ve Şırnak'a varışında yerel yetkililer tarafından coşkuyla karşılanmıştı. Konvoy, Habur'dan Şırnak merkeze uzanan rota boyunca sıkı güvenlik kuşağı altında ilerledi. Ancak asıl tartışma, Barzani'nin yanında beliren Peşmerge ekibinden kaynaklandı. Mavi bereli, üniformalı ve ellerinde uzun namlulu tüfekler taşıyan bu korumalar, etkinliğe katılırken kameralara yansıdı. Görüntülerde, Barzani'nin Peşmerge'lerle yan yana yürüdüğü, sanki bir askeri tören havasında ilerlediği net bir şekilde görülüyordu. Bu sahneler, Türk kamuoyunda "Yabancı silahlı güçler neden kendi topraklarımızda özgürce dolaşıyor?" sorusunu akıllara getirdi.

Barzani'nin bu ziyareti, aslında yıllardır süren diplomatik ilişkilerin bir uzantısı gibi görünüyordu. Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin eski lideri olarak tanınan Barzani, Irak Merkezi Hükümeti'nde de herhangi bir aktif rol üstlenmemiş olsa da, Türkiye ile kültürel ve ekonomik bağları güçlü bir figür. Şırnak gibi sınır kenti, bu tür etkinlikler için sıkça tercih ediliyor; zira bölge, Mezopotamya'nın zengin mirasını yansıtan bir mozaik. Sempozyum, Cezirî'nin şiirlerini ve felsefesini ele alan oturumlarla doluydu; akademisyenler, Barzani'nin katılımıyla etkinliğin uluslararası boyut kazandığını savunuyordu. Ancak Peşmerge'lerin varlığı, bu kültürel kutlamayı gölgede bıraktı. Konvoyun Habur'dan geçişi sırasında, sınır güvenliği yetkilileri standart prosedürleri uygulamış gibi görünse de, uzun namlulu silahların taşınması diplomatik kanallardan önceden bildirilmemiş olabileceği şüphesini doğurdu. Yerel kaynaklar, Barzani'nin girişinde özel bir protokol yapıldığını, ancak Peşmerge ekibinin boyutunun beklenenden fazla olduğunu fısıldıyordu. Bu detay, olayın planlama aşamasındaki bir ihmalkarlık mı yoksa kasıtlı bir jest mi olduğunu belirsiz kılıyordu.

Tepkilerin en sert olanı, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mustafa Akış'tan geldi. Akış, sosyal medya hesabından paylaştığı uzun bir açıklamada, görüntülere sert çıkarak devletin protokol kurallarını hatırlattı. "Sayın Mesud Barzani Şırnak’a davet edilmiş ve misafir edilmiş. Misafirperver bir millet olarak bize düşen hoş geldiniz demektir. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin misafirlerine uyguladığı bir takım protokoller var" diye başlayan yazısında, Barzani'nin mevcut pozisyonunu vurguladı. Ona göre, Barzani ne Kuzey Irak yönetiminde ne de Irak Merkezi Hükümeti'nde resmi bir görevdeydi; dolayısıyla, eski cumhurbaşkanları Abdullah Gül, Ahmet Necdet Sezer veya Binali Yıldırım'a yurt dışında uygulanan standart protokolün aynısı geçerli olmalıydı. Akış, konuyu daha da derinleştirerek ekledi: "Ayrıca bırakın eski bir devlet görevlisini ülkemize bir devlet başkanı dahi gelse tören subayı/yaveri dışında korumaları asla askeri üniforma giyemez ve tabanca dışında uzun namlulu silah ile görevini ifa edemez." Bu sözler, Türkiye'nin kendi topraklarında misafirlerini koruma kapasitesini de öne çıkarıyordu. "Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti misafirini Şırnak’ta koruyamayacak zayıf bir devlet değil; bilakis misafirini kendi yaşadığı topraklarda bile koruyabilecek güçte bir ülkedir" diyerek, Peşmerge'lerin varlığını gereksiz ve uygunsuz bulduğunu netleştirdi. Akış'ın ifadesi, "Görüntüler uygun düşmemiş" cümlesiyle son buluyordu ve bu kısa ama vurucu ifade, sosyal medyada binlerce paylaşım aldı.

Başdanışman Oktay Saral da sessiz kalmadı; onun tepkisi, devletin itibarına vurgu yaparak daha da keskin bir tonda yankılandı. Saral, "Şırnak’ta Mesud Barzani’nin misafir edilmesi, kuşkusuz misafirperver milletimizin asaletidir. Biz hoş geldin demeyi biliriz; ama devletimizin çizgisini, protokolünü ve vakarını kimseye çiğnetmeyiz" diyerek, olayın kültürel boyutunu kabul etmekle birlikte sınırlarını çizdi. Barzani'nin resmi olmayan statüsünü tekrarlayan Saral, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin protokol kuralları dün başka, bugün başka değildir" diye uyardı. Görüntülerdeki Peşmerge'lerin askeri üniformaları ve silahlarını "yabancı kişilerin Türk topraklarında dolaşması" olarak nitelendiren Saral, bunun sadece teamüllere değil, devletin köklü itibarına da gölge düşürdüğünü savundu. "Bu tablo devletimizin köklü itibarına da gölge düşürür" ifadesi, onun yazısının en çarpıcı kısmıydı. Saral, Türkiye'nin gücünü bir kez daha tescilledi: "Türkiye Cumhuriyeti, misafirini ister Şırnak’ta olsun, ister Bağdat’ta, ister Erbil’de… Her yerde koruyacak güçte ve kudrettedir. Biz kendi vatanımızda güvenliği başka ellere bırakacak bir devlet değiliz!" Bu sözler, milliyetçi kesimlerden alkış toplarken, diplomatik çevrelerde "aşırı tepki mi?" tartışmasını başlattı.

Siyasi arenada da yankılar büyüktü. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, konuya hızlıca müdahil olarak "skandal" nitelemesinde bulundu. Özdağ, diplomatik kuralları detaylıca açıklayarak, "Yabancı bir ülkenin koruma görevlisi ancak diplomatik yollardan önceden cins, çap ve sayı bilgileriyle deklare edilmesi kaydı ile tabancasını götürebilir. Fakat makinalı tabanca veya uzun namlulu silah getiremezler" dedi. Bu ifade, olayın teknik boyutunu aydınlatırken, Özdağ'ın paylaşımı kısa sürede viral oldu. Özdağ, daha önce de sınır güvenliği ve Kürt meselesi üzerine sert çıkışlarıyla bilinen bir isim; bu kez, Peşmerge görüntülerini "devlet ciddiyetine darbe" olarak yorumladı. Muhalefet kanadından gelen diğer yorumlar da benzer tondaydı; bazı CHP'li vekiller, "Misafirperverlik güzel ama egemenlik ihlal edilemez" diyerek destek verdi. Hükümet cephesi ise şimdilik resmi bir açıklama yapmadı, ancak Akış ve Saral'ın çıkışları, Külliye'nin rahatsızlığını yansıtıyordu.

Meral Akşener Bahçeli'yi Devirecek, AKP'ye Katılacak!
Meral Akşener Bahçeli'yi Devirecek, AKP'ye Katılacak!
İçeriği Görüntüle

Bu olay, Türkiye'nin komşu ülkelerle ilişkilerinde hassas dengeleri bir kez daha gözler önüne serdi. Şırnak gibi stratejik bir ilde, kültürel bir etkinliğin güvenlik protokolü üzerinden patlak veren kriz, yıllardır tartışılan "Kürt sorunu"nu da dolaylı yoldan gündeme taşıdı. Barzani'nin ziyareti, aslında Irak'taki istikrarsızlığın bir yansıması mıydı? Peşmerge'ler, Kuzey Irak'ta IŞİD'e karşı mücadelede önemli rol oynamış bir güç; ancak Türk topraklarında bu görüntü, milli güvenlik endişelerini tetikledi. Uzmanlar, diplomatik notaların önemi üzerinde duruyor: Yabancı koruma ekiplerinin silahlı girişi, Viyana Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalarla sıkı sıkıya bağlı. Habur Sınır Kapısı'ndaki prosedürler, genellikle tabanca sınırlamasıyla işliyor; uzun namlulu silahlar için özel izin şart. Bu ihlal iddiası, soruşturma başlatılıp başlatılmayacağını merak ettiriyor. Yerel halkın tepkisi ise ikiye bölünmüş durumda: Bazıları "Barzani dostumuz, sorun yok" derken, diğerleri "Silahlı yabancılar neden?" diye soruyor.

Sosyal medyada fırtına koparken, #PeşmergeSkandalı etiketi trend oldu. Kullanıcılar, Akış'ın "Görüntüler uygun düşmemiş" sözünü meme'lere dönüştürdü; bazıları mizahla, bazıları öfkeyle. Barzani'nin sempozyumdaki konuşması, Cezirî'nin barışçı mirasına odaklanmıştı; ironik şekilde, bu barış mesajı güvenlik tartışmasıyla gölgelendi. Şırnak Valiliği, etkinliğin sorunsuz geçtiğini duyurdu ama protokol detaylarını paylaşmadı. Bu sessizlik, spekülasyonları artırdı: Acaba Peşmerge'ler önceden bildirilmiş miydi? Diplomatik kanallar neden devreye girmedi? Olay, Türkiye'nin misafirperverlik ile egemenlik arasındaki ince çizgiyi nasıl koruduğunu test ediyor.

Sonuç olarak, bu Peşmerge görüntüleri sadece bir fotoğraf karesi değil; devletin onurunu, protokolünü ve gücünü simgeleyen bir ayna. Akış ve Saral gibi isimlerin çileden çıkışı, belki de bir uyarı: Hoş geldin demek güzel, ama vatan toprağında son sözü Türkiye söyler. Şırnak'ın dağları arasında yankılanan bu tartışma, diplomatik ilişkileri şekillendirecek mi? Gelecek günler, resmi açıklamalarla netleşecek. Ancak şu an için, Barzani'nin mavi bereli korumaları, Türk kamuoyunun hafızasında "uygun düşmeyen" bir iz bıraktı. Bu hikaye, sadece Şırnak'la sınırlı kalmayacak; sınır ötesi ilişkilerin nabzını tutmaya devam edecek. Umarız, kültürel köprüler güvenlik duvarlarına takılmadan güçlenir; zira Cezirî'nin dizeleri gibi, barış ancak karşılıklı saygıyla akar.