Türkiye'nin siyasi gündemi son günlerde adeta bir fırtınaya dönüşmüş durumda. Herkesin gözü kulağı Meclis'teki o komisyonun kararında: İmralı'ya heyet gidip gitmeyeceği tartışması tüm ülkeyi kilitlemiş vaziyette. Ancak işin aslı o kadar basit değil. Asıl mesele, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in alacağı karar ve bunun arkasındaki strateji. Ankara kulisleri şu sıralar tam anlamıyla hareketli; herkes Özgür Özel'in cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili planlarını konuşuyor.
Bu komisyon meselesi, Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan'ı "kurucu lider" olarak nitelendirdiği ve İmralı'ya ziyaret önerdiği o ünlü çıkışla başladı. Bahçeli bir zamanlar "çocuk katili" dediği isim için şimdi bambaşka bir yol çiziyor ve Erdoğan'ı da peşinden sürüklüyor. Halk İttifakı içinde, yani Erdoğan ile Bahçeli arasında herkesin kabul ettiği bir gerilim var. Öyle ki, Bahçeli açıkça "Gerekirse üç arkadaşımı alıp giderim" diyor. Bu sözler, koalisyonun fiilen dağılabileceği bir kırılma noktasına işaret ediyor. Gerilim o kadar yüksek ki, sağır sultan bile duymuş durumda.
Recep Tayyip Erdoğan ise yıllardır Türkiye'nin siyasetini tek başına belirleyen isimdi. Ne derse desin, milyonlar peşinden giderdi. Kılıçdaroğlu'nu, Baykal'ı, Özgür Özel'i hedef alır, polemik yaratır ve gündemi o şekillendirirdi. Erdoğan hem yerel hem ulusal ölçekte tek adam profiliydi; Türkiye'nin kimlik kodunu o inşa etmişti. Ama son iki günde AK Parti tabanında öyle bir yer hareketi oldu ki, bu Erdoğan'ın sarsılmaz imajını adeta parçaladı. Komisyon kararını "Onların kararı, saygı duyacağız" diye topu taca atması, aslında kurnazca bir kaçış gibi görünüyor.
Komisyonun yapısına bakalım: 21 üye AK Parti'den, 10 üye CHP'den, 4'er üye DEM Parti ve MHP'den, 3 üye diğer partilerden. Defalarca toplandılar, bürokratlar ve sivil toplum temsilcilerini dinlediler. Ama sonuç? İş tıkandı. İmralı'ya gidip gidilmeyeceği konusunda net bir karar yerine, alternatif maliyetler tartışılıyor. CHP tarafı dün gitmeyeceklerini açıklamış gibi yaptı, sonra bunu yalanladı. Çünkü son sözü Özgür Özel söyleyecek. CHP tabanından gelen yoğun eleştirilere rağmen, Özel daha önce "Komisyona girelim, dinleyelim, ulus adına orada olalım" demişti. Ama İmralı ziyareti kapalı kapılar ardında Öcalan'ın talimatlarını dinlemek olarak yorumlanırsa ne olacak? Peşinden af tartışmaları, anayasa değişiklikleri gelmeyecek mi?
Erdoğan'ı asıl sıkıştıran şey, yıllardır kurduğu "HDP/DEM = CHP = PKK" denklemini kendi elleriyle yıkması. Erdoğan terörist diyerek saldırırdı, şimdi Bahçeli dümeni 180 derece çevirdi ve Erdoğan kuyruk gibi dönmek zorunda kaldı. Bahçeli "Gitmiyor musun kardeşim?" dercesine baskı yapıyor, "Üç arkadaşımı alıp giderim" tehdidiyle karizmayı yerle bir ediyor. Bu süreç, Erdoğan'ın lider karizmasını tabanından çekip aldı. Uzun bir süre sessiz kalıp, gözlem yaparak geçirecek gibi görünüyor.
Bu karizma kaybının üç ayağı var. Birincisi ideolojik temel: AK Parti'yi bir arada tutan muhafazakar demokrasi söylemi, periferi-merkez çatışması üzerine kurulu o retorik şimdi çöktü. "Jakoben, seküler Kemalistler ulusu eziyor, biz halkız" diyen o zemin saldırıya uğradı. İkincisi sosyal ayak: AK Parti Türkiye'nin en yaygın örgütü, en ücra köşede bile teşkilatı var. Ama ekonomik çöküş, emeklilerin hali yetmezmiş gibi, kurucu değerlere yapılan bu saldırı sinir uçlarını kopardı. Parti karargahında telefonlar susmuyor, kapılar çalınıyor ama kimse açmıyor; çünkü lanet yemekten korkuyorlar.
Üçüncü ayak ise devlet mekanizması. 15 Temmuz sonrası tarikatlar aracılığıyla yerleştirilen kadrolar bile çöküşü görüyor. Memur, polis, yargı içindeki insanlar "Ay sonunu getiremiyoruz, bunlar gitmeyecek mi?" diye fabrika ayarlarına dönüyor. Bu fotoğraf, İmralı'ya gidildi gitti, esasen rejimin çöküş kaydı. Erdoğan anayasa değişikliğiyle süreyi uzatmak istiyor ama tablo ortada.
Ve işte en kritik nokta: Özgür Özel'in adaylığı. Ekrem İmamoğlu göreve döndüğünden beri Mansur Yavaş'ı "Cumhurbaşkanı adayımız" diye öne çıkarıyor. Fotoğraflar, mitingler, milliyetçi dalga... Ama Özgür Özel ne yapıyor? "Çocuklarına dokunmayacağım" diyor, kendini öne çıkarmıyor. Sanki bir oyun kurulmuş, bir oyuncu çıkarılmış, yenisi sahneye sürülüyor. Eğer CHP birkaç saat içinde İmralı'ya gitme kararı verirse, bunun imzası Özgür Özel'de olacak. O zaman diyebiliriz ki, Özel bu sahnelenmiş oyunun, bu maskaralığın bir parçası.
Fethi Yıldız "Kimse gelmezse parti üyeleriyle yine gideriz" diyor. Hedef zaten ulaştı mı? Evet, ulaştı. Ama sonrası? Siyasi deprem kapıda. Özgür Özel'in asıl planı ne? CHP tabanı bu karara nasıl tepki verecek? Erdoğan'ın sessizliği ne kadar sürecek? Kulisler kaynıyor, Ankara'da fırtına öncesi sessizlik hakim. Bu kararlar sadece bir ziyaret değil, Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek adımlar. Her an yeni bir gelişme bekleniyor, siyasi arena hiç bu kadar kırılgan olmamıştı.




