Türkiye'nin siyasi arenası, son aylarda adeta bir fırtına merkezi haline geldi. Meydanlar, sokaklar ve ekranlar, muhalefetin yükselen sesiyle dolup taşıyor. Her miting, her konuşma, sadece bir etkinlik değil, aynı zamanda bir hesaplaşma, bir direniş ve bir umut kıvılcımı olarak yankılanıyor. Özellikle büyük şehirlerdeki bu toplanmalar, binlerce insanı bir araya getirerek, yılların birikmiş öfkesini dışa vuruyor. Soğuk havalar bile bu coşkuyu dindiremiyor; aksine, katılımcıların kararlılığı, havayı daha da ısıtıyor. Peki, bu toplanmaların arkasında yatan motivasyon ne? Neden her hafta bir ilçe, bir meydan dolup taşıyor? Bu sorular, günümüz Türkiye'sinin nabzını tutan en kritik unsurlardan biri. Muhalefet liderlerinin keskin eleştirileri, sadece lafta kalmıyor; belgeler, tanıklıklar ve somut örneklerle desteklenerek, kamuoyunu sarsıyor. Bu ortamda, bir konuşmanın bile dalga dalga yayılması, ülkeyi yeni bir dönemeçten geçiriyor.
Ümraniye'nin kalabalık meydanında, CHP'nin "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" miting serisinin 66'ncısı gerçekleştiğinde, on binlerce vatandaş soğuk havaya rağmen alanları doldurdu. Saat Kulesi önü, polis barikatlarıyla çevrili olsa da, Türk Bayrakları, Atatürk posterleri, Özgür Özel ve CHP flamalarıyla renklendi. Saat 19.30'da başlayan etkinlikte, CHP Genel Başkanı Özgür Özel kürsüye çıktığında, kalabalık adeta bir volkan gibi patladı. Konuşmasını, tutuklu CHP'li isimlerden Aykut Erdoğdu'nun kaleme aldığı duygusal bir notla açan Özel, Erdoğdu'nun Silivri Cezaevi'ndeki hücresinden yazdığı satırları otobüs üzerinden yüksek sesle okudu. Erdoğdu'nun notunda, "Benim Güzel Ümraniyem. İnsan mahpusta en çok sevdiklerini özlermiş. Ben de en çok eşimi, oğlumu bir de güzel Ümraniyemi özlüyorum. Şimdi Silivri'de bir hücrede tecrit altındayım. Ümraniye'yi düşünüyor, Ümraniye'yi özlüyorum. Birlikte az zamanda büyük işler yaptık. O kadar az zamanımız vardı ki kıl payı seçimi kaçırdık. Sağlık olsun diyorum da o kadar hayalimiz vardı, bunlar gerçekleşmedi, ona yanıyorum. Akla hayale gelmeyecek iftiralarla Ekrem Başkanımı ve beni, yol arkadaşlarımızı Silivri'de esir tutuyorlar. Bu esaret bence bir vatan Hizmetidir. Vatan sağ olsun diyor, aslanlar gibi direniyoruz. Elbette buradan çıkacağız, elbette Ümraniye'nin sokaklarında kucaklaşacağız. Sakın üzülmeyin, sakın umudu kaybetmeyin, merak etmeyin her şey çok güzel olacak, gün gelecek herkes Ümraniye'yi kıskanacak. Sizleri çok seviyorum" sözleri, meydandakileri gözyaşlarına boğdu. Özel, bu notu okuduktan sonra sesini yükselterek, "Bugün Aykut 155 gündür Silivri'de siyasi esir olarak tutuluyor. Meclis'te yolsuzlukla mücadele denince ilk akla gelen ismi yolsuzlukla ilişkilendirip içeri koyarak güya partimizi itibarsızlaştırmak, Aykut üzerinden kolumuzu, kanadımızı kırmak istiyorlar. Buradan hepsine sesleniyorum. Ne Aykut, ne Ekrem Başkan ne 16 başkanımızdan bir tanesi bir santim eğilmediler, baş eğmediler, baş eğmeyecekler. Biz kazanacağız, onlar kazanacak, Ümraniye kazanacak" diye haykırdı. Bu anlar, mitingin duygusal zirvesiydi ve kalabalığın alkışları gökyüzünü inletiyordu.
Özel'in konuşması, demokrasi ve halk iradesi üzerine kurulu bir manifesto gibiydi. "67 kez ya Anadolu'da ya da Çarşamba akşamı bir meydanda olduk. İktidara giden yol sizin rızanızı almaktan geçer. Siz kim yönetsin derseniz o yönetir. Seçilen gelir, seçilmeyen gider, demokrasi bunu gerektirir. Ancak şimdi seçimle gelip seçimle gitmek istemeyenler var. Artık geldikleri demokrasi treninden 31 Mart'taki mağlubiyetten sonra inmek isteyenler var. Kadın Kollarına, Gençlik Kollarına, ana kademesine güvenmeyen, Yargı Kolları kuran yargıçlar eliyle siyasete müdahale edenler var. Ümraniye'nin rızasını almadan, onların ne dediğine bakmadan bu Ümraniyeli CHP'li de olsa, AK Partili de olsa, DEM'li de olsa MHP'li de olsa, İYİ Partili de olsa, Zafer Partili de olsa bu Ümraniye seçme hakkına, seçtiğine sahip çıkar. Ancak sandıktan umut kesenler gelip de hatrınızı sormuyorlar. Sokağa çıkmıyorlar. Yapacaklarını anlatmak yerine korkuyu büyüterek iktidarda kalmaya çalışıyorlar. Bu böyle olmaz, olmayacağını görecekler. Yaptıklarının da yapmadıklarının da hesabını bu millete verecekler" diyerek, meydandakilere demokrasinin temel taşlarını hatırlattı. Bu sözler, sadece bir eleştiri değil, aynı zamanda bir çağrıydı; iktidarın yargı eliyle siyasete müdahalesine karşı halkın iradesini savunuyordu. Özel, bu noktada kalabalığın nabzını tutarak, "Bu meydanlar elbette adaletsizliğe, seçtiklerinin hapse atılmasına isyan edenlerle dolu. Ama sadece adaletsizliğe değil, işsizliğe itiraz, güvencesizliğe itiraz, yoksulluğa itiraz, emeğin sömürüsüne itiraz bu meydanda, onun için büyüyoruz, güçleniyoruz, hep birlikte mücadele ediyoruz" diye ekledi. Konuşmanın bu kısmı, ekonomik sıkıntılara odaklanarak genişledi.
Ekonomik adaletsizlikler, Özel'in hedef tahtasının bir sonraki durağı oldu. "Bugün Türkiye'de meydanlar emeklilerle dolu. Bugün bu emekliler sadece 16 bin 800 TL maaş alıyorlar. Bu iktidar geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün en düşük emekli maaşı 1,5 çeyrek altın alıyor. Erdoğan geldi, 23 yıl durdu, emekliyi perişan etti. 7 çeyrek altın alan asgari ücret, iki çeyrek altına düşmüş durumda. Geçen sene olduğu gibi enflasyonun altında bir zamla asgari ücretliyi ezmeyi, hepinizin emeğini sömürmeyi kafaya takmış durumdalar. Yüzde 25'lik bir zamdan bahsediyorlar. Asgari ücreti biz geçen sene 30 bin TL yapın dedik, 22 bin TL yaptılar. Bu sene bile 27 bin TL'de bırakmayı, bir sene boyunca bir daha zam vermemeyi hesaplıyorlar. Seçimden önce Ümraniye'ye gelip, 'Asgari ücrete yılda 4 kere zam yapmak lazım' diyen bu iktidardı. Oyu isterken, yüzlerini size döndüler ama şimdi sırtlarını döndüler. Emekliye, asgari ücretliye, emekçiye sırtını dönen bu iktidara sandıkta gücünüzü gösterecek misiniz?" sorusuyla, emeklilerin ve asgari ücretlilerin sesi oldu. Bu eleştiriler, somut rakamlarla desteklenerek, dinleyicilerin günlük hayatındaki acıları yansıtıyordu. Özel, iktidarın seçim öncesi vaatlerini unuttuğunu ima ederek, kalabalığı motive etti ve meydandan yükselen "Evet!" haykırışları, birliği pekiştirdi.
Konuşmanın en çarpıcı bölümü, 19 Mart olaylarının 230. gününe denk gelmesiydi. Özel, "19 Mart darbesinin üzerinden 230 gün geçti. AK Parti'nin siyasette havlu atmasının, ben bu yarıştan çekiliyorum demesinin üzerinden 230 gün geçti. Güya yenilmez biri vardı, 23 senedir sürekli kazanıyordu. Siyasette ben yenilmem diyordu, 31 Mart seçimine kadar kurduğu partisi hep birinci partiydi, kendisi de girdiği her seçimin kazananıydı. Ama hesaba katmadığı bir şey vardı. Bu milletin tepkisini hesaba katmadı. Millet Hizmet bekliyor, verdiği oyun karşılığını bekliyor. Sadece kendine yakın çevrelere sahip çıkan, onların vergi borçlarını affeden, zenginin dostu olan, garibana dönüp bakmayan Erdoğan sizi hesap edemedi. 31 Mart'ta genç kadrolarımızla, bolca kadın adayımızla, dinamik ekibimizle birlikte Erdoğan'ı ve kurduğu partisini yendik. CHP, Türkiye'nin birinci partisi oldu. Tayyip Erdoğan artık yenilmişti, onu yenen biri vardı. Ama artık Türkiye'nin yeni bir yenilmezi vardı. Önce kendi ilçesinde bir kez, ardından 2019'da iki kez, ardından bu seçimlerde bir daha 4 sefer Erdoğan'ı yenen ve asla yenilmeyen Ekrem İmamoğlu vardı. Bugün, 19 Mart günü Ekrem İmamoğlu'nu gireceği ön seçime 4 gün kala gözaltına alan, 4 gün gözaltında tutan, tam ön seçim günü hapse atan iktidar şunu hesap edemedi. O gün 15,5 milyon kişi, biri elinde iki bastonuyla iki büklüm 90 yaşında, biri evladının koluna girmiş 104 yaşında, biri karnındaki 3 aylık bebesinin geleceği için adayını seçmeye, belirlemeye gitmişti. 23 Mart'ta 15,5 milyon kişinin aday gösterdiği, sizin 3 kez üst üste İstanbul'a seçtiği Ekrem Başkanımız bundan sonra her türlü haksızlığa karşı mücadelesini sürdürüyor ve eninde sonunda onu cumhurbaşkanı yapacağız" diyerek, İmamoğlu'nun yenilmezliğini vurguladı. Bu kısım, mitingin siyasi zirvesiydi ve kalabalık, İmamoğlu lehine sloganlarla karşılık verdi.
Özel, iftira kampanyalarına da sert çıktı. "19 Mart günü iftiralarına başlamışlardı ama hiçbirini ispat edemediler. Geçtiğimiz günlerde ilk iddianame çıktı, bir gecede çöp oldu. 704 yıl ceza istedikleri iftiracı suç örgütü lideri aramızda tutuksuz geziyor, 4 yılla yargılanan belediye başkanlarımız o günden bugüne içeride duruyorlar. Hırsız dediniz inandıramadınız, yolsuz dediniz inandıramadınız, terör dediniz inandıramadınız şimdi casus diyorsunuz ama bu milleti kandıramayacaksınız. Bu milleti aldatamayacaksınız. Birisi gelmiş, 'annemle fotoğraf' demiş, odaya girmiş, fotoğraf çektirmiş. Bu kişi casusmuş, İmamoğlu'ndan veri almış, satmış. Adam casusluğunu itiraf ediyor, AK Parti'nin referansıyla emniyete sunum yapan bu. İngiltere'de Lordlar Kamarası'na AK Partili bakanlarla, milletvekilleriyle giden bu. Ekrem Başkan içeriye konduktan 3 ay sonra devletten siber güvenlik ihalelerini alan bu kişi ve arkadaşının şirketi. Kendi casuslarını bize iftira attırıp, Trabzon'un namuslu, milliyetçi, vatansever evladını kirletmeye çalışanlara yazıklar olsun" sözleriyle, casusluk iddialarını yerle bir etti. Bu eleştiri, somut bağlantılarla desteklenerek, iktidarın kendi çelişkilerini ortaya koyuyordu.
Ailelere yönelik baskılar da Özel'in öfkesini kabarttı. "Babalarına saldırıyorlar, evlatlara saldırıyorlar. Türkiye'nin dört bir yanındaki cezaevlerine dağıtıyorlar. Bugün bir başsavcı tutuyor Ekrem Başkan'ın evladını ve 80 yaşında babasını Vatan Emniyet'e çağırıyor. Savcılıkta dahi ifadelerine başvuracak nezaketi göstermiyorlar. Ekrem Başkan'ın babasının aile şirketi, 75 yıllık. Bu şirketin bütün mal varlığına el koydular, şirkete çöktüler. Bütün banka hesaplarına girdiler, bugün gözlerim doldu, emekli maaşını bile bloke etmişler, tedbir koymuşlar. Bir yerde bir yolsuzluktan bir suç varsa, o suçtan elde edilen paraya el koyarsın. 85 yaşında adamın yıllarca ödediği primle hak ettiği emekli maaşına çökecek kadar, ekmek alamayacak, alışveriş yapamayacak duruma getirmeye çalışmana... Bu neyin kini? Ekrem Başkanla uğraşıyorsun yetmedi, 86 yaşındaki Hasan Amcayla uğraşmaya utanmıyor musun? Gücün ona mı yetiyor? Geçen gün öğrendim, deliye döndüm. Yurt dışında Ekrem Başkan'a ödül verdiler, ödülü Berlin Belediye Başkanı, Ekrem Başkan'ın eşine vermek istemiş. Yurt dışına çıkacak, pasaportta sorun var. Büyükşehir Belediye Başkanlarının ailesine yeşil pasaport veriyor bu devlet. Bu kanunu bu iktidar çıkardı. Ekrem Başkanın ailesinin pasaportlarını iptal etmişler. Vicdansızlar, insafsızlar. Ekrem Başkan ceza mı aldı, belediye başkanlığı mı düştü, iftira var iddianame bile yok, olsa ne yazar yargılama bile yok. Olsa ne yazar karar yok. Olsa ne yazar, istinaf yok. Olsa ne yazar, Yargıtay'da kesinleşme yok. Yargıtay'da kesinleşecek ki bunu yapacaksın. Daha bunu iddia ederken eşin, evladın pasaportunu iptal etmek, aileyle uğraşmak ve bunu yargı kararı olmadan yapmak haysiyetsizliktir" diyerek, Hasan İmamoğlu'nun emekli maaşının bloke edilmesini ve pasaport iptallerini ifşa etti. Bu detaylar, dinleyicileri hem şok etti hem de öfkelendirdi.
Konuşmanın zirvesinde, Özel doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslendi. "Birazdan kimin nelere tenezzül ettiğine geleceğim ama Erdoğan'a söylüyorum, sen belediye başkanlığı yaptın, yargılandın. Bir gün senin evinin kapısına gelen, eşinin yanından seni almaya kalkan oldu mu, bir gün emniyette tutuldun mu, bir gün tutuklanıp cezaevine kondun mu. Cezan kesinleşti, telefonla çağrıldın Pınarhisar'a, gittin orada şiir kasedi çıkardın. Sana yapılmayanları, şimdi yapıyorsun. Dünün mazlumuydun, bugünün zalimi oldun, zulmün kurusun, sana yazıklar olsun. Sanıyor ki ben söyleyeceğim, olacak. Ümraniye'de afişlerimizi toplamaya kalkıyorlar, resminden korkuyorlar, sesinden korkuyorlar. O resme efelik yapmakla kahraman olunmaz. Aileye kötülük yapmakla kahraman olunmaz. Bu millete Hizmet etmekle, gönlüne girmekle gerekirse karşında 1 santim eğilmemekle kahraman olunur. Bizim kahramanlarımız namuslarıyla orada yatıyorlar" diye haykırdı. Bu sözler, Erdoğan'ın geçmişini hatırlatarak, bugünkü politikalarını sorguluyordu ve meydandan yükselen tezahüratlar, mesajın gücünü katladı.
Özel, konuşmasını İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e verdiği sürenin dolmasıyla ilgili belgeleri paylaşarak tamamladı. Gürlek'in Lüksemburg'daki Eti Maden Anonim Şirketi yönetim kurulunda görev yaptığını ve maaş aldığını belgeleyerek, "Günler önce işaret etmiştim, şimdi belgelerle ifşa ediyorum" dedi. Bu ifşa, mitingi sadece bir protestodan öteye taşıdı; yargıdaki çelişkileri gün yüzüne çıkardı. Kalabalık, Özel'in bu hamlesini ayakta alkışlarken, konuşma sosyal medyada hızla yayıldı. Ümraniye mitingi, CHP'nin direniş zincirinin bir halkası olarak, muhalefetin gücünü bir kez daha gösterdi. Bu etkinlik, sadece bir konuşma değil, Türkiye'nin siyasi geleceğini şekillendirecek bir dönüm noktasıydı. Gelecek haftalarda, bu ifşaların yankıları nasıl sürecek? Halkın öfkesi, adaleti sağlayacak mı? Bu sorular, Ümraniye'nin soğuk gecesinden doğan sıcak bir umutla cevap bekliyor.





