CHP Genel Başkanı Özgür Özel, son dönemde Türkiye'nin en sıcak siyasi gündemlerinden birini domine eden sert çıkışlarıyla bir kez daha manşetleri sürmeye devam ediyor. Özellikle İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'ya yönelik ağır ithamları, hem muhalefet cephesinde yankı buluyor hem de iktidar kanadında tedirginlik yaratıyor. Özel'in bu eleştirileri, sadece bir bakanı değil, tüm hükümetin yönetim anlayışını sorgulayan bir yelpazede uzanıyor. Ekonomik çöküşten güvenlik zafiyetlerine, organize suç örgütlerinin cirit attığı sokaklardan Kürt sorununun derin yaralarına kadar pek çok konuyu masaya yatıran Özel, adeta bir siyasi hesaplaşma manifestosu sunuyor. Bu açıklamalar, 2025 Kasım'ının bu soğuk günlerinde, toplumun nabzını tutan bir fırtına gibi esiyor ve önümüzdeki seçimlere dair ipuçları barındırıyor.
Özel'in Yerlikaya'ya yönelik en çarpıcı suçlamalarından biri, bakanın kendi ekibine karşı yürüttüğü sözde operasyonlar. CHP lideri, Yerlikaya'yı doğrudan hedef alarak, "Kendi bakan yardımcının hakkında operasyon yapmaya, bizim tarafa sözde bilgiler sızdırmaya çalışma ne haliniz varsa görün, yakamızdan düşün. Bir bakan kendi bakan yardımcısıyla kavgasına muhalefet partilerini alet etmeye çalışıyor" diye haykırıyor. Bu ifade, bakanlık koridorlarında dönen entrikaları gün yüzüne çıkarıyor gibi. Özel'e göre, Yerlikaya'nın bu tür hamleleri, sadece iç çekişmelerin bir yansıması değil, aynı zamanda muhalefeti karalamak için tasarlanmış bir strateji. Üstelik, bu iddialar boş laf değil; Özel, polisin bile Yerlikaya'dan nefret ettiğini ima ederek, "Atatürk'ün kurduğu CHP'nin İstanbul İl Başkanlığı'na kayyum sokmak için beş bin polis getiren zavallı" diye nitelendiriyor onu. Beş bin polis detayı, olayın ciddiyetini gözler önüne seriyor – bir il başkanlığına müdahale için seferber edilen bu devasa güç, demokrasinin ne hale geldiğinin bir simgesi olarak duruyor. Özel'in bu sözleri, kolluk kuvvetleri içindeki huzursuzluğu da işaret ediyor; polisin bakanından duyduğu memnuniyetsizlik, sokaklardaki gerilimi daha da artırabilir.
Ekonomik tabloyu ele aldığımızda ise Özel'in eleştirileri, rakamlarla desteklenmiş bir öfke patlamasına dönüşüyor. İstanbul'un Türkiye'nin en büyük gelir kaynağı olduğunu vurgulayan CHP lideri, "Devlete verirken ilk 10’dasınız, devlet size verirken sondan 10’uncu sıradasınız. Sizden alırken kepçeyle alıp, verirken çay kaşığıyla verenlere yazıklar olsun" diyor. Bu metafor, hükümetin adaletsiz kaynak dağılımını öyle net özetliyor ki, okuyanı düşündürmeden edemiyor. İstanbul gibi bir mega şehrin, 81 il arasında yatırımlarda 70. sırada kalması, sadece istatistik değil, milyonlarca İstanbullu'nun günlük hayattaki mağduriyetini yansıtıyor. Özel, bu durumu enflasyon felaketiyle birleştirerek, "Enflasyonda Avrupa birincisiyiz. Hans eti 7 dolara alıyor Hasan aynı et için 21 dolar ödüyor" diye sürdürüyor eleştirilerini. Bu karşılaştırma, Türk lirasının eriyişini somutlaştırıyor; Avrupa'daki Hans'ın ucuz et keyfiyle, bizim Hasan'ımızın pazar yerinde yaşadığı çaresizlik arasındaki uçurum, orta sınıfı yok oluşa sürüklüyor. 2025'in bu döneminde, gıda fiyatlarındaki roketleme hızı zaten tartışılırken, Özel'in bu çıkışı, ekonomik politikaların nasıl bir sosyal patlamaya zemin hazırladığını gözler önüne seriyor. Hükümetin vergi toplama mekanizması kepçe gibi işlerken, sosyal yardımların çay kaşığı kadar küçük kalması, adeta bir kara mizah unsuru – ama milyonlar için trajik bir gerçeklik.
Güvenlik ve suç meselesi ise Özel'in en ateşli konuştuğu alanlardan biri. Türkiye'nin dünyanın en çok suç işlenen 10. ülkesi konumunda olduğunu belirten lider, sokakların ne kadar güvensiz hale geldiğini uzun uzun anlatıyor. Kadınların tedirgin adımlarla yüründüğü, çocukların okul yolunda korkuyla baktığı bir ülke tablosu çiziyor. "Uyuşturucunun okul önüne kadar geldi" sözü, özellikle ebeveynleri ürpertiyor; parklar, sokak köşeleri ve hatta eğitim kurumlarının çevresi, zehir tacirlerinin at oynattığı arenalara dönüşmüş. Özel, bu tabloyu Yerlikaya'nın son açıklamalarıyla mukayese ederek iyice kızıştırıyor işi. Bakanın "Suç örgütleriyle etkin mücadelemiz devam edecek" demesinden sadece saatler sonra, Daltonlar çetesinin reisi için Türkiye'nin dört bir yanında makinalı silahlarla havaya ateş açıldığını hatırlatıyor. Bu çelişkiyi alaycı bir dille yansıtıyor: "O gün sabah Ali Yerlikaya, 'Suç örgütleriyle etkin mücadelemiz devam edecek' dedi. Utanmasa Daltonlar'ın başının doğum günü pastasından bir dilim getirip evinin kapsısında servis edecekler. Allah hiçbir İçişleri Bakanı'nı Ali Yerlikaya'nın düştüğü duruma düşürmesin." Bu ironik ifade, bakanlığın çaresizliğini öyle vurucu bir şekilde ortaya koyuyor ki, dinleyen herkesin aklına aynı soru geliyor: Etkin mücadele nerede? Çetelerin doğum günü kutlamaları, polisin gözü önünde gerçekleşirken, vatandaşın can güvenliği nasıl sağlanacak? Özel'in bu eleştirisi, organize suçun devlet mekanizmalarını ne kadar kuşattığını ima ediyor; Daltonlar gibi isimlerin rahatlığı, Yerlikaya'nın koltuğunun sallandığını gösteriyor. 2025'in güvenlik raporları zaten suç oranlarının zirve yaptığını doğrularken, Özel'in çıkışı bu verileri siyasi bir silaha dönüştürüyor.
Siyasi arenadaki hesaplaşma ise Özel'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a uzanan çağrısıyla doruğa çıkıyor. CHP lideri, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi isimlere yönelik iftira kampanyalarına karşı dimdik duruyor. "Buradan Tayyip Bey'e açık çağrımızı tekrarlıyorum. Biz kendimize, Ekrem Başkanımıza arkadaşlarımıza güveniyoruz. Sen de savcılarına güveniyorsan, tel tel dökülen iddianameye güveniyorsan TRT'den canlı yayın istiyoruz. İftiraları milletimiz önünde çürüteceğiz" diye sesleniyor Erdoğan'a. Bu çağrı, muhalefetin şeffaflık talebini simgeliyor; TRT gibi devlet medyasının yayın gücü, adil bir tartışma için kullanılmalı mı? Özel'e göre evet, çünkü iddianamelerin "tel tel dökülmesi", hükümetin zayıflığını ele veriyor. Ankara'da Mansur Yavaş'a kara çalma girişimlerini de ele alan Özel, belediyenin ODTÜ'lü öğrencilere battaniye ve sıcak çorba göndermesini savunuyor: "Belediyenin parasıyla ODTÜ'lü öğrencilere battaniye, sıcak çorba yollamak suçsa Mansur Yavaş'ın suçu olsun bütün CHP'lilerin suçu." Bu cümle, sosyal dayanışmanın suç sayıldığı bir ülkeyi hicvediyor; kışın soğuğunda öğrencilere uzatılan bir elin bile siyasi malzeme yapılması, muhalif belediyelerin ne kadar kuşatıldığını gösteriyor. Özel, geleceğe dair umutlu bir vizyon çizerek bitiriyor: "Günü gelince Erdoğan'ı ama Ekrem Başkan ama Mansur Başkan yenecek bir tane CHP'li kalsak o çıkacak seni yenecek, kurtulamayacaksın." Bu iddialı söz, CHP'nin yükselişini müjdeliyor; 2025'in siyasi ikliminde, Erdoğan'ın rakipsizliği sorgulanıyor ve Özel'in bu çıkışı, olası bir erken seçimin fitilini ateşleyebilir.
Son olarak, Kürt sorunu ve İmralı ziyaretleri gibi hassas bir konuya değinen Özel, CHP'nin tutarlılığını vurguluyor. Hükümetin DEM Parti ile bayramlaşmalarını teröristlik ithamıyla karşılamasına tepki gösteren lider, "Biz DEM Parti ile bayramlaştık, selamlaştık diye bizi terörist ilan edenler bizi bir şeye zorlamaya çalışıyorlar. Biz Kürt sorununun varlığını cesaret söyledik söylemeye devam ederiz" diyor. Ona göre, demokrasilerde sorunlar demokratik yollarla çözülür, zorlamalarla değil. "Demokrasilerde sorunlar demokratikleşerek çözülür. Zorlamalarla bu şekilde çözülmez. Biz Kürt sorunun çözülmesini ve barışın gelmesini engelleyecek tutum takınacak değiliz. CHP ilk gün durduğu yerdedir. Doğrunun, demokrasinin, sorunun çözümünün arkasındadır" diye ekliyor. Bu yaklaşım, CHP'nin Kürt meselesindeki evrimini yansıtıyor; İmralı ziyaretleri tartışılırken, Özel partisinin çözüm odaklı duruşunu savunuyor. Komisyona girerken bile Kürt sorununun varlığını inkar etmeyen bir çizgide olduklarını belirtiyor. 2025'te bu konu hala Türkiye'nin kanayan yarasıyken, Özel'in sözleri barış umudunu diri tutuyor ama aynı zamanda hükümeti köşeye sıkıştırıyor.
Özel'in bu kapsamlı eleştirileri, sadece bir basın açıklaması olmanın ötesinde, Türkiye'nin siyasi geleceğini şekillendirecek bir manifesto niteliğinde. Yerlikaya'nın skandalları, ekonomik uçurumlar, suç dalgası ve Kürt barış süreci gibi unsurlar, hepsi bir arada hükümetin yönetim zaafını işaret ediyor. CHP liderinin sesi, milyonların sessiz çığlığını yükseltiyor; acaba bu fırtına, 2025 sonbaharının siyasetini nasıl dönüştürecek? Vatandaşın merakla beklediği cevaplar, önümüzdeki günlerde daha netleşecek gibi duruyor.





