Otomotiv sektörü, teknolojik yenilikler ve tüketici alışkanlıklarının evrilmesiyle sürekli bir dönüşüm içinde. Özellikle son yıllarda, elektrikli araçların yükselişi ve hibrit teknolojilerin yaygınlaşması, araç seçimlerini yeniden şekillendiriyor. Türkiye'de de bu global dalga hissediliyor; sürücüler, hem konfor hem de verimlilik arayışıyla yeni tercihlere yöneliyor. Pazar verileri, bu değişimin hızını ve yönünü net bir şekilde ortaya koyarken, eski alışkanlıkların yavaş yavaş geride kaldığını gösteriyor. Peki, bu eğilimler günlük sürüş deneyimini nasıl etkiliyor ve gelecekte ne gibi yenilikler bekleniyor?

2025 yılının Ocak-Kasım dönemine ait otomobil ve hafif ticari araç satış verileri, sektördeki büyümenin yüzde 10,16 oranında gerçekleştiğini ve toplamda 1 milyon 176 bin 780 adede ulaşıldığını ortaya koyuyor. Bu büyüme, sadece sayılara değil, tercihlerdeki köklü bir değişime de işaret ediyor. Otomatik şanzımanlı araçların pazar payı yüzde 94,6'ya yükselirken, manuel vitesli modeller yalnızca yüzde 5,4'lük bir dilimi oluşturuyor. Bu oran, manuel vitesin eskisi gibi bir seçenek olmaktan çıkıp, neredeyse bir istisna haline geldiğini vurguluyor. Tüketicilerin büyük çoğunluğu, vites değiştirme zahmetinden kurtulmak ve trafikte daha rahat bir deneyim yaşamak için otomatik sistemlere kayıyor; bu da üreticilerin üretim stratejilerini doğrudan etkiliyor.

Uzmanlar, bu dönüşümü birden fazla faktörün tetiklediğini belirtiyor. Elektrikli ve hibrit motorların hızla yaygınlaşması, manuel şanzımanları teknik olarak gereksiz kılıyor; zira bu araçlarda geleneksel vites kutuları verimsiz ve karmaşık hale geliyor. Üreticiler, manuel modellerin talebinin azalmasıyla birlikte üretim maliyetlerinin yükseldiğini ve sürdürülebilir olmadığını ifade ediyor. Bir otomotiv analisti, "Manuel vites, artık nostaljik bir unsur; modern araçlarda otomatik sistemler hem yakıt tasarrufu sağlıyor hem de emisyon standartlarına uyumda avantajlı" diyor. Bu yorum, Avrupa Birliği'nin sıkılaştırdığı çevre regülasyonlarının da etkisiyle, manuel seçeneklerin pazardan çekilme sürecini hızlandırdığını ekliyor. Türkiye'de ise, kentleşmenin artması ve yoğun trafik koşulları, sürücüleri konfor odaklı tercihlere itiyor.

Motor tiplerindeki dağılım da manuel vitesin gerilemesini pekiştiren bir tablo çiziyor. Benzinli araçlar yüzde 47,2 payla hâlâ lider konumda olsa da, hibrit modeller yüzde 26,9'luk oranla güçlü bir yükselişte. Elektrikli araçlar ise yüzde 17,8 ile dikkat çekerken, dizel seçenekler yüzde 7,4'e gerilemiş durumda. Hibrit ve elektrikli araçların bu büyümesi, manuel şanzımanların bu teknolojilere entegrasyonunun zorluğunu öne çıkarıyor; örneğin elektrikli modellerde, tek vitesli sistemler standart hale geliyor ve manuel bir versiyon üretmek mantıksız bulunuyor. Bu eğilim, sürücülerin yakıt maliyetlerini düşürme ve çevre dostu seçeneklere yönelme isteğiyle örtüşüyor. Uzmanlara göre, 2026'da elektrikli payın yüzde 25'i aşması bekleniyor, ki bu da manuel vitesin sonunu daha da hızlandırabilir.

Tüketici tercihleri açısından, gövde tipleri ve segmentler de manuelin aleyhine işliyor. SUV modelleri yüzde 62,5'lik payla en çok satan kategori olurken, C segmenti araçlar yüzde 55,7 ile liderliği elinde tutuyor. Bu popüler kategorilerde, üreticiler ezici çoğunlukla otomatik şanzıman sunuyor; zira SUV'ların off-road yetenekleri ve C segmentinin aile kullanımına uygunluğu, otomatik sistemlerle daha iyi eşleşiyor. Manuel vitesli SUV bulmak giderek zorlaşıyor ve bu durum, pazarın genel dinamiklerini yansıtıyor. Tüketiciler, özellikle genç nesiller, akıllı telefon entegrasyonu ve adaptif cruise control gibi özelliklerle dolu otomatik araçları tercih ediyor. Bir ankete göre, yüzde 80'lik bir kesim, manuel vitesin "eski moda" kaldığını düşünüyor.

Kasım ayı satışları da bu trendi doğruluyor. Renault 15 bin 583 adet, Volkswagen 11 bin 579 adet, Ford 10 bin 617 adet ve yerli Togg ise 4 bin 235 adet araç satarak zirveyi paylaşmış durumda. Bu markaların yeni modellerinin neredeyse tamamı otomatik şanzımanla geliyor; örneğin Togg'un elektrikli serisi, baştan sona otomatik sistemlere odaklanmış. Global devler gibi Fiat, Hyundai ve Toyota da manuel seçenekleri sınırlı tutuyor, ki bu da ithal araç pazarını otomatik lehine çeviriyor. Türkiye'de üretilen modellerde bile, manuel versiyonlar stok eritme amacıyla indirimle satılıyor. Bu strateji, markaların Ar-Ge yatırımlarını otomatik ve otonom sistemlere kaydırmasını sağlıyor.

Manuel vitesin gerilemesinin arkasında, sadece teknoloji değil, ekonomik faktörler de yatıyor. Otomatik şanzımanlar, başlangıçta daha pahalı olsa da, uzun vadede yakıt tasarrufu ve bakım kolaylığıyla kendini amorti ediyor. Özellikle hibrit modellerde, otomatik sistemler rejeneratif frenleme gibi özelliklerle verimliliği artırıyor. Çevre açısından da, manuelin emisyon avantajı kalmadı; elektrikli araçlarda sıfır emisyon hedefi, şanzıman tipini önemsiz kılıyor. Sürücü eğitimi açısından ise, yeni ehliyet sahipleri otomatik araçlara alışık büyüyor ve manuel öğrenme ihtiyacı azalıyor. Bu kültürel değişim, trafikte daha az hata ve kazaya da katkı sağlıyor.

Sosyal Medyada Yeni Dönem: Kısıtlama Kararı Kapıda
Sosyal Medyada Yeni Dönem: Kısıtlama Kararı Kapıda
İçeriği Görüntüle

Gelecek projeksiyonları, manuel vitesin 2030'a kadar tamamen tarihe karışabileceğini işaret ediyor. Üreticilerin planları, yeni platformlarda manuel seçeneği kaldırmayı içeriyor; örneğin Volkswagen grubu, 2026'dan itibaren manuel üretimi durdurmayı değerlendiriyor. Türkiye'de ise, yerli otomobil projeleri elektrikli odakla manueli bypass ediyor. Bu dönüşüm, ikinci el pazarını da etkiliyor; manuel araçların değeri düşerken, otomatikler prim yapıyor. Tüketiciler için fırsatlar da var: Mevcut manuel stoklar indirimle alınabilirken, geçiş dönemi hibrit otomatik modellerde teşvikler devrede.

Sonuçta, otomotivdeki bu şanzıman devrimi, sürüş keyfini yeniden tanımlıyor. Manuel vitesin nostaljik cazibesi bir yana, otomatik hakimiyeti konfor ve verimliliği ön plana çıkarıyor. Hibrit ve elektrikli dalgayla birlikte, Türkiye pazarı global standartlara ayak uydururken, sürücüler daha akıllı ve çevre dostu seçeneklerle tanışıyor. Bu değişim, sadece araçları değil, ulaşım kültürünü de dönüştürecek bir hikaye olarak devam ediyor.