Türkiye'nin siyasi gündemi, son aylarda barış ve çözüm odaklı tartışmalarla hareketleniyor. Meclis koridorlarından parti grup toplantılarına, sokaklardaki haykırışlardan kürsülerdeki hitaplara kadar uzanan bu dinamikler, muhalefet blokunun geleceğini şekillendirebilecek nitelikte. Özellikle, Kürt meselesi etrafında dönen diyaloglar, hem umut hem de kırılganlık taşıyor. Bu süreçte, her açıklama dikkatle tartılıyor ve bazen beklenmedik bir şekilde yankı buluyor, toplumun nabzını daha da hızlandırıyor.
Son gelişmeler, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Özgür Özel'in süreç komisyonundaki konuşmasında kullandığı ifadelerle ivme kazandı. Özel, kurultay kürsüsünden yaptığı değerlendirmede, "Herkesi Stockholm Sendromu’na kapılmamaya, dün elinden zor kurtulduğumuz celladımıza aşık olmamaya davet ediyorum" demiş ve meydanların sesini yansıtarak, "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz" vurgusu yapmıştı. Bu metaforik çağrı, DEM Parti cephesinden üçüncü kez gelen sert bir yanıtla karşılandı. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Meclis grup toplantısında Özel'e doğrudan seslenerek, bu sözleri eleştirdi ve tartışmayı tarihsel bir boyuta taşıdı.
Bakırhan'ın açıklaması, duygusal ve siyasi bir derinlik taşıyordu. "Sayın Özel, kurultay kürsüsünden bize Stockholm Sendromu teşhisi koyuyor. 'Celladına aşık olma' diyor, biz de soruyoruz: Biz Meclis'te barış için yasa konuşurken, her bir arkadaşımızla birlikte barışı toplumsallaştırmaya çalışırken siz kürsüden neden bir halkı aşağılayıcı sözler söylüyorsunuz Sayın Özel?" diye başlayan hitabı, polemiklerin çözüm arayışını gölgelediğini ima ediyordu. Bakırhan, devamında "Sözü çözüm için kurmak varken, tam da bu süreçte çözümü tartışmak varken ucuz polemiklere başvurmak siyasetsizliktir. Kürt halkına saygı duymak bu mudur Sayın Özel?" sorusunu yönelterek, CHP'nin yaklaşımını sorguladı. Bu ifadeler, sadece bireysel bir eleştiri değil, muhalefet ittifakının kırılganlığını ortaya koyan bir uyarı niteliğindeydi.
Tartışmanın en çarpıcı kısmı, Bakırhan'ın tarihsel hafızaya yaptığı atıftı. DEM Parti lideri, "Biz celladı çok iyi tanırız. Cellatları mezarlıklarımızdan, faili meçhullerimizden, direndiğimiz zindanlarımızdan çok iyi biliyoruz. Kimse bu hafızanın üzerine ucuz metaforlarla yaklaşmasın. Herkes çok iyi bilsin ki; 'cellat defterini' açacaksak hepiniz borçlu çıkacaksınız" diyerek, geçmişteki travmaları gündeme getirdi. Bu sözler, 1990'ların karanlık dönemlerinden günümüze uzanan acıları hatırlatıyor ve siyasi retorikte hassasiyet ihtiyacını vurguluyordu. Bakırhan, CHP'yi "süreç karşıtlarının çekim merkezi" olmaması konusunda uyardı: "Ana muhalefet partisi süreç karşıtlarının çekim merkezi olmaya adaysa büyük yanlış yapar. 'Buradan iktidara yürürüm' stratejisini düşünüyorsa büyük kaybeder." Bu uyarı, muhalefetin stratejik hamlelerini yeniden değerlendirme çağrısı olarak yorumlanabilir.
DEM Parti'nin bu eleştirisi, önceki yanıtlarla bir zincir oluşturuyordu. Daha önce Tülay Hatimoğulları, Özel'in metaforlarını "en hafif tabiriyle bir akıl tutulması" olarak nitelendirmişti. Hatimoğulları, "Celladına aşık olmak ya da Stockholm Sendromu metaforunun bizler için kullanılması... Bizler tarih boyunca bıkmadan, usanmadan, yılmadan bütün baskılara rağmen direnen devrimci, sosyalist ve yurtsever bir geleneğin temsilcileriyiz DEM Parti olarak. Celladı da çok iyi tanırız" demişti. Bu açıklama, partinin köklerini ve direniş geleneğini ön plana çıkarıyor, aynı zamanda barış mücadelesinin sürekliliğini vurguluyordu. Hatimoğulları'nın sözleri, sadece savunma değil, aynı zamanda bir manifesto gibi işlev görüyordu; zira DEM Parti'nin kimliğini ve mücadele tarihini net bir şekilde çiziyordu.
Bir başka önemli ses ise DEM Partili Semra Güzel Koçyiğit'ten geldi. Diyarbakır'da düzenlenen bir yemekte konuşan Koçyiğit, "Biz celladımızı iyi tanıyoruz ama buna rağmen herkesin çözüm için, barış için seferber olmasını istiyoruz. Barışı kendi elleriyle AKP-MHP’nin sınırlılığına terk edenlerin siyasetinin de siyaset olmadığını biliyoruz" ifadeleriyle, gerilimi yumuşatmaya yönelik bir çağrı yaptı. Koçyiğit, devamında "Bir kez daha şu çağrıyı yapmak istiyoruz; Kürtleri sadece seçim zamanlarında hatırlamayınız. Kürtleri sadece sıkıştığınız zamanlar hatırlamayın. Kürtleri barış zamanlarında, çözüme ihtiyacı olduğu zamanlarda hatırlayınız" diyerek, süreklilik talebini dile getirdi. Bu sözler, siyasi ittifakların geçici değil, kalıcı bir dayanışmaya evrilmesi gerektiğini ima ediyordu ve Kürt halkının marjinalleştirilmesine karşı bir duruş sergiliyordu.
Bu tartışmalar, Türkiye'deki barış sürecinin ne kadar hassas bir dengede durduğunu bir kez daha gösteriyor. Özgür Özel'in ifadeleri, CHP içinde bazı kesimlerce "gerçekçi bir uyarı" olarak görülürken, DEM Parti tarafından "aşağılayıcı" bulunması, muhalefet blokunun iç dinamiklerini zorluyor. Süreç komisyonundaki çalışmalar, bu gerilimlerin gölgesinde ilerlerken, her iki taraf da "ya hep beraber ya hiçbirimiz" mottosunu farklı yorumluyor. CHP'nin bu eleştirilere nasıl yanıt vereceği, önümüzdeki haftalarda merak konusu; zira Bakırhan'ın "büyük kaybeder" uyarısı, seçim stratejilerinden öte, toplumsal uzlaşıyı etkileyebilir.
Tarihsel bağlamda, bu tür polemikler geçmiş barış girişimlerini hatırlatıyor. 2013-2015 arasındaki çözüm süreci, benzer metaforlar ve suçlamalarla sekteye uğramıştı. DEM Parti'nin hafıza vurgusu, o dönemin yaralarını sarmak için daha kapsayıcı bir dil ihtiyacını öne çıkarıyor. Öte yandan, CHP'nin meydanlardan gelen sesi yansıtma çabası, tabanını konsolide etme amacı taşıyor. Bu ikilem, muhalefetin iktidara karşı birleşik bir cephe oluşturma potansiyelini test ediyor.
Sonuç olarak, 'cellat' metaforu etrafında büyüyen bu çatlağın onarılması, barışın toplumsallaştırılması için kritik. DEM Parti'nin ısrarlı çağrıları, Kürt meselesini sadece seçim aracı olmaktan çıkarıp, kalıcı bir gündem haline getirme yönünde. CHP ise, bu uyarıları dikkate alarak, polemiklerden uzaklaşıp somut adımlar atabilir mi? Gündemdeki bu gerilim, Türkiye'nin siyasi geleceğini şekillendirecek bir dönüm noktası olarak izlenmeye değer. Toplumun her kesimi, bu diyalogların umut mu yoksa ayrılık mı getireceğini merakla bekliyor.




