MHP'nin sert eleştirileriyle sarsılan Ankara kulisleri, bugün Şırnak'taki bir etkinlik üzerinden alevlendi. 7 Aralık 2025 Pazar günü, yani saat 17:08'de güncellenen haberlere göre, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, IKBY eski Başkanı Mesud Barzani'nin Şırnak'taki sempozyuma bordo bereli peşmergeler ve uzun namlulu silahlarla katılmasına yönelik "tek kelimeyle rezalet" çıkışı, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'yı doğrudan hedef tahtasına oturttu. Bu olay, sadece bir yerel etkinlik değil; vatan toprağında yabancı üniformaların dolaşmasının egemenlik ihlali olarak nitelendirilmesiyle, Cumhur İttifakı içinde derin bir krize dönüştü. Saray, AKP ve MHP cephelerinden peş peşe tepkiler yağarken, İçişleri Bakanlığı iki müfettiş görevlendirerek soruşturma başlattı. Bahçeli'nin başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy'un "Süreci yönetemeyenler" ifadesiyle Yerlikaya'yı işaret etmesi, gerilimi zirveye taşıdı. Peki, bu krizin kökeni ne, MHP'nin bakanı hedef almasının ardında hangi hesaplar yatıyor ve 15 Temmuz'un gölgesinde atamalar nasıl rol oynuyor? Bu iç hesaplaşmanın tüm katmanlarını, alıntılar ve perde arkasıyla birlikte derinlemesine inceleyelim, çünkü bu sadece bir eleştiri değil; ittifakın geleceğini sorgulatan bir deprem.

Olayın fitili, Barzani'nin Şırnak'taki etkinliğe katılımıyla ateşlendi. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen sempozyum, Barzani'nin bordo bereli peşmergeler eşliğinde, uzun namlulu silahlarla korunarak katılmasıyla şova dönüştü. Bu görüntü, MHP'de infial yarattı; zira vatan toprağında yabancı askerlerin dolaşması, egemenlik haklarının çiğnenmesi olarak yorumlandı. Bahçeli, bu duruma sert çıkarak, "Vatan topraklarımızda yabancı üniformalı askerlerin uzun namlulu silahla ortalıkta dolaşmaları tek kelimeyle rezalettir. Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hak ve hukuku çiğnenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarına taammüden saldırıdır" dedi. Bu sözler, sadece bir uyarı değil; Bahçeli'nin milli hassasiyetleri koruma iradesini ortaya koyan bir manifesto gibi. Etkinliğin Şırnak gibi hassas bir bölgede gerçekleşmesi, PKK ve terörle mücadele bağlamında ekstra duyarlılık yarattı; peşmergelerin varlığı, MHP'nin "terörle aramıza mesafe koyun" mesajını güçlendirdi. Saray'dan gelen sessiz onay, AKP içindeki milliyetçi kanadı rahatsız etti; ittifak ortağı olarak MHP, bu tür olaylarda sesini yükseltme hakkını kullandı. İçişleri Bakanlığı'nın hızlı hamlesi –iki müfettişin soruşturma için görevlendirilmesi– ise, krizin boyutunu küçümsememek için atılmış bir adım; ancak MHP cephesi, bu soruşturmanın yüzeysel kalacağından şüphe duyuyor.
Bahçeli'nin çıkışı, MHP'nin Yerlikaya'ya yönelik eleştirilerini tetikleyen bir domino etkisi yarattı. Parti, bakanı "süreci yönetememekle" suçlarken, başdanışman Ruhi Ersoy'un sözleri en keskin ok oldu. Ersoy, "Son günlerdeki asayiş sorunları başta olmak üzere Şırnak’taki sempozyum vesilesiyle kamuoyuna yansıyan ve milli vicdanı rahatsız eden görüntülerin ortaya çıkmasındaki süreç yönetimi ve buna benzer pek çok tartışmalarda da yine olayların nesnesi görüntüsü verilmiştir. Süreci yönetemeyenler alt düzeyde bir kabahatli bulup konuyu kapatsalar da hakikat ortada durmaya devam edecektir!" diye veryansın etti. Bu ifade, Yerlikaya'yı doğrudan "olayların nesnesi" olarak konumlandırıyor; zira bakanın Şırnak'taki etkinlik için izin sürecini yönetemediği ima ediliyor. Ersoy'un eleştirisi, sadece bu olayla sınırlı kalmadı; genel bir yönetim zaafiyetini işaret etti. MHP'nin bu çıkışı, ittifak içinde bir uyarı niteliğinde: "Bizim kırmızı çizgilerimizi unutmayın." Yerlikaya, AKP kökenli bir isim olarak, MHP'nin milliyetçi damarını yatıştırma baskısı altında; bu kriz, onun bakanlık koltuğunu sarsabilir mi? Kulislerde, Bahçeli'nin Saray'la birebir görüşme talebi konuşuluyor; zira bu tür gerilimler, ittifakın 2028 seçim stratejisini etkileyebilir.
Ersoy'un sözleri, Yerlikaya'ya yönelik daha geniş bir eleştiri kampanyasının parçası. Bakanın sosyal medya paylaşımlarını "anlık beğeni düzeyine göre gündem belirleme" olarak nitelendiren Ersoy, "Sosyal medyanın anlık beğeni düzeyine göre gündem belirleyen bir zihniyet, kaçınılmaz olarak olayların öznesi değil nesnesi haline gelir. Bu yaklaşım, toplumsal reflekslerin, kitle kültürünün eğilimlerine göre hareket eder, meselelerin altındaki sebeplere inemez aksine meselelerin görünürlüğünü kaybetmesine sebep olur. Oysa; devlet makamlarındaki karar vericilerin, sosyal medyanın geçici dalgalarına göre hareket etmelerinden ziyade; sağduyulu analiz, stratejik öngörü ve değerlendirmeye dayanan bir yaklaşım benimsemesi şarttır. Olayların yönetildiği değil olayların millet ve devlet için yönetildiği bir yaklaşıma ihtiyaç vardır" dedi. Bu alıntı, Yerlikaya'nın X hesabındaki istatistik paylaşımlarını tiye alıyor; bakan, asayiş raporlarını sıkça paylaşırken, MHP bunu "yüzeysel" buluyor. Ersoy'un vurgusu, stratejik yönetim eksikliğine işaret ediyor; zira Şırnak olayı gibi krizler, sosyal medya refleksleriyle değil, öngörüyle önlenmeli. Bu eleştiri, MHP'nin bakanı "teknokrat" olarak gördüğünü ima ediyor; milliyetçi bir figürden ziyade, veri odaklı bir yönetici.
Yerlikaya'ya yönelik MHP eleştirileri, Şırnak kriziyle sınırlı değil; geçmiş olaylar zincirini oluşturuyor. 14 Eylül 2025'te MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, X hesabından "İstatistik veriler paylaşmayı sözümona vazife gören anlayış yerine, KAHRAMAN’lara sahip çıkan ve zaafiyet oluşturmayan iradeye sahip olmak lazımdır" diye paylaştı. Bu, doğrudan Yerlikaya'ya gönderme; bakanın istatistik odaklı paylaşımlarını eleştirerek, "kahramanlara sahip çıkma"yı vurguluyor. Perde arkasında ise, 11 Eylül 2025 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan emniyet kararnamesi yatıyor: Eski Özel Harekât Daire Başkanı Süleyman Karadeniz'in Muğla İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanması. Karadeniz, 15 Temmuz darbe girişiminin 8. yıldönümünde, Bahçeli'nin Gölbaşı'ndaki Özel Harekât Başkanlığı ziyaretinde elini öpmüştü; o gece 51 polis şehit olmuştu. Bu atama, MHP'de "paralel yapı" şüphesi yarattı; zira Karadeniz'in kritik pozisyondan alınması, FETÖ bağlantılı bir tasfiye olarak yorumlandı. Özdemir'in çıkışı, bu atamaya tepki; Yerlikaya'nın emniyet kadrolarındaki değişiklikleri, "istatistik paylaşmakla" örtbas etmeye çalıştığını ima ediyor. Bu bağlantı, krizin derinliğini artırıyor; 15 Temmuz'un yaraları hala taze, MHP ise "milli irade"yi koruma misyonunu sürdürüyor.
MHP'nin eleştirileri, Bahçeli'nin başdanışmanı Yıldıray Çiçek'le daha da keskinleşti. Türkgün gazetesindeki "Yeni bir paralel yapının izleri" başlıklı yazısında Çiçek, "Türkiye’yi içten, asayişsizlik üzerinden bir kaosa sürüklemeye çalışan bir sistemin kurulmakta olduğu yönünde ciddi izlenimler mevcuttur. (…) Aksi hâlde, devletin en hassas hücrelerine başka ülkelerin hesabına çalışanlar ya da terör örgütleriyle bağlantılı kişiler sızarsa, 15 Temmuz benzeri darbe girişimleri ve toplumun huzurunu, güvenliğini tehdit eden kaos senaryoları kaçınılmaz olur. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Devlet Bahçeli’nin 15 Temmuz sonrası oluşturduğu milli güç birliğini bozma üzerine hesaplar yapılıyor, oyunlar kuruluyor. Bu aynı zamanda Türkiye üzerinde oyun oynama hevesidir. Oyun oynayanlara ve hücresel hesap yapanlara dikkat edilim. Ne demişler; dikkat etmeyen, görmeyen gibidir..." diye yazdı. Bu yazı, Bahçeli'nin "yeni paralel yapı" uyarısını hatırlatarak, emniyet içindeki atamaları hedef alıyor. Çiçek'in "hücresel hesaplar" ifadesi, FETÖ benzeri bir yapılanmayı ima ediyor; Yerlikaya'nın yönetimini, "asayişsizlik üzerinden kaos" yaratmakla suçluyor. Bu, MHP'nin ittifak ortağına rağmen, iç güvenlikte söz hakkı talep etmesinin bir örneği; zira Bahçeli-Erdoğan ikilisi, 15 Temmuz sonrası milli güç birliğini simgeliyor, ama MHP bu birliği "bozma hesaplarına" karşı gardını alıyor.
Bu krizin ittifak dinamiklerindeki yeri, Ankara'yı ikiye böldü. MHP'nin Yerlikaya'yı hedef alması, AKP içinde rahatsızlık yarattı; zira bakan, Erdoğan'ın güvendiği bir isim. Soruşturmanın iki müfettişle sınırlı kalması, MHP'yi tatmin etmedi; Ersoy'un "hakikat ortada durmaya devam edecektir" sözü, konunun kapanmayacağını işaret ediyor. Geçmiş eleştiriler –Özdemir'in istatistik çıkışı, Çiçek'in paralel yapı uyarısı– birikerek, Şırnak olayını patlama noktasına getirdi. 15 Temmuz'un 8. yıldönümü bağlamında Karadeniz'in ataması, MHP'nin hassasiyetini artırdı; o geceki şehit polisler, partinin "kahramanlara sahip çıkma" retoriğini besliyor. Kulislerde, Bahçeli'nin Yerlikaya'yla birebir görüşme talebi dolaşıyor; bu, ittifakı kurtarmak için bir hamle mi, yoksa baskı mı? Uzmanlar, MHP'nin bu çıkışı, 2028 öncesi pozisyon alma olarak görüyor; milliyetçi tabanı konsolide etmek için, iç güvenlikte sesini yükseltiyor.
Krizin toplumsal yansımaları ise milli vicdanı rahatsız ediyor. Şırnak gibi sınır ilinde peşmergelerin dolaşması, terörle mücadelede güvensizlik yarattı; sosyal medyada "Egemenlik ihlali" etiketiyle tartışmalar alevlendi. Yerlikaya'nın istatistik paylaşımları, MHP'ye göre "yüzeysel"; asıl sorun, stratejik öngörü eksikliği. Bu gerilim, Cumhur İttifakı'nı test ediyor; Erdoğan'ın sessizliği, dengeleri koruma çabası olarak yorumlanıyor. Soruşturma sonuçları, bakanın kaderini belirleyebilir; müfettişler, etkinliğin izin sürecini ve güvenlik ihmallerini inceleyecek. MHP'nin "olayların yönetildiği bir yaklaşım" çağrısı, devletin sağduyulu yönetimine işaret ediyor; zira sosyal medya dalgalarına kapılmak, kaos doğuruyor.
Peki, bu krizin perde arkası ne? Karadeniz'in ataması, emniyet içindeki güç dengelerini sarsıyor; MHP, Özel Harekât gibi kritik birimlerde milliyetçi kadroları savunuyor. Çiçek'in "oyun oynayanlara dikkat" uyarısı, dış güçleri –Barzani'nin rolüyle– ima ediyor; zira IKBY ilişkileri, enerji ve sınır güvenliği açısından hassas. Yerlikaya'nın AKP kökeni, MHP'nin "nesne" eleştirisini haklı çıkarıyor; bakan, ittifakın milliyetçi kanadını ikna etmek zorunda. Bu olay, 15 Temmuz'un mirasını yeniden gündeme getiriyor; şehitlerin anıldığı bir yılda, atamalar "paralel yapı" şüphesi uyandırıyor.
Sonuç olarak, MHP'nin Yerlikaya'yı hedef alması, Şırnak krizini ittifakın en sıcak gündemine taşıdı. Bahçeli'nin "rezalet" çıkışı, Ersoy ve Çiçek'in sert sözleri, devletin stratejik yönetimini sorgulatıyor. Soruşturma devam ederken, milli vicdan rahatsız; 15 Temmuz'un dersleri unutulmamalı. Bu iç hesaplaşma, ittifakı güçlendirir mi, yoksa çatlatır mı? Ankara kulisleri, cevabı bekliyor; zira egemenlik, sadece topla tüfekle değil, öngörüyle korunur.





