Türk siyasetinin köklü partilerinden MHP, son dönemde iç dinamikleriyle gündeme geliyor. Liderlik yapısı ve politik misyonlar, hem parti tabanını hem de ittifakları etkilerken, spekülasyonlar artıyor. Bu bağlamda, başarısızlık ihtimalleri, geniş bir tartışma zincirini tetikliyor. Peki, bu rüzgarlar nereye varacak?
MHP içinde, barış sürecinin başarısız olması durumunda Devlet Bahçeli'ye yönelik bir darbe tartışması alevleniyor. Şamil Tayyar'ın iddiaları, Gülistan Kılıç Koçyiğit'in İmralı açıklamalarıyla birleşince, "süreç başarısız olursa darbe yüksek ihtimal" sesleri yükseliyor. Öcalan'ın 2014-2015'teki benzer uyarıları, bu senaryoyu hatırlatıyor. Bahçeli'nin süreci kişisel bir misyon olarak sahiplenmesi, başarısızlıkta "görevini yapamadı, kenara çekil" mantığını devreye sokabilir. Ancak MHP içi darbe gücü sınırlı; asıl tehlike, dışarıdan gelen etkiler.
MHP liderliğinin parti içi dinamiklerden ziyade dış etkenlerle belirlendiği, son kongre örneğinde görülüyor. Devlet Bahçeli'nin getirilişi gibi olaylar, liderliğin "yöneten güçler" tarafından şekillendirildiğini düşündürüyor. Bahçeli'nin 25 yıldır politikaları şekillendirmesi, ama görünmez kalması –evde TV izlemesi, toplantılar dışında pasifliği– ironik bir tablo çiziyor. Bu pasiflik, parti içinde hoşnutsuzluğu artırabilir.
Danışmanların kime şikayet ettiği sorusu, ironiyi derinleştiriyor. Sürecin Bahçeli üzerinden yönetildiği, başarısızlıkta faturanın ona kesileceği algısı hâkim. MHP'nin "liderlik partisi" kimliği, üyelerin lider seçiminde söz hakkı olmadığını gösteriyor. Bu yapı, ittifak politikalarını da etkiliyor; AK Parti'yle uyum, ama iç kırılganlıklar artıyor.
Bu tartışmalar, Türk siyasetinde domino etkisi yaratabilir. Başarısızlık senaryosu, sadece MHP'yi değil, geniş koalisyonu sarsar. Kamuoyunda merak, bu iç hesaplaşmaların ne zaman patlak vereceği. Siyasi analistler, liderlik değişiminin demokrasi ve otokrasi ekseninde yeni ittifaklara yol açabileceğini söylüyor.
