Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, eylül ayı olağanüstü toplantısında aldığı kararla tüm dikkatleri üzerine çekti. Ekonomik dengelerin hassas bir dönemden geçtiği bu günlerde, Merkez Bankası'nın faiz oranlarında gerçekleştirdiği indirim, piyasaların nefesini tutmasına neden oldu. Ancak asıl heyecan ve merak uyandıran gelişme, karar metninden çıkarılan kritik bir ifade oldu. Bu tek cümlenin ortadan kalkması, uzmanlara göre geleceğe dair çok önemli ipuçları taşıyor ve ekonomi yönetiminin önümüzdeki süreçte atacağı adımların sinyallerini veriyor. Bu hamlenin ardında yatan gerçekler ve piyasalarda yaratabileceği potansiyel değişimler, tüm kesimler tarafından büyük bir merakla bekleniyor.
11 Eylül 2025 tarihli Para Politikası Kurulu toplantısında alınan karara göre, politika faizi 250 baz puanlık bir indirimle yüzde 43'ten yüzde 40,5 seviyesine çekildi. Bu karar, ekonomistlerin genel beklentileri doğrultusunda gerçekleşse de, piyasalarda derinlemesine incelenen asıl nokta, Merkez Bankası'nın iletişim stratejisinde yaptığı ince ayardı. Yılın altıncı toplantısında alınan bu kararla birlikte, gecelik borç verme faiz oranı yüzde 46'dan yüzde 43,5'e, gecelik borçlanma faiz oranı ise yüzde 41,5'ten yüzde 39'a düşürüldü. Faiz indirimlerinin reel sektör üzerindeki etkileri ve bireylerin borçluluk durumu düşünüldüğünde, bu hamlenin özellikle kredi kanallarını yeniden açma amacı taşıdığı yorumları yapılıyor.
Ancak kararın en çarpıcı yanı, önceki metinlerde yer alan "TL’nin reel olarak değerlenmesi" ifadesinin bu kez kullanılmaması oldu. Bu ifade, enflasyondan arındırılmış Türk Lirası'nın güçlenmesinin fiyat istikrarı için önemini vurguluyordu. Bu kritik ifadenin metinden çıkarılması, ekonomistler arasında geniş yankı buldu ve gelecekteki kur politikalarına ilişkin spekülasyonları beraberinde getirdi. Ekonomist Emre Şirin, bu durumu değerlendirirken, ifadenin çıkarılmasının doğrudan kurla ilgili olduğunu ve bundan sonraki süreçte yukarı yönlü bir hareket olasılığını artırdığını belirtti. Şirin, Mehmet Şimşek'in ortaya koyduğu ekonomik programın temelinde kurun baskılanması olduğunu hatırlatarak, ekonomi yönetiminin bu tutumdan nasıl vazgeçeceğinin dikkatle izlenmesi gerektiğini vurguladı.
Emre Şirin'e göre, mevcut politikalarla enflasyonla mücadelede henüz başarı elde edilemediği ortada. Turizmin, üretimin, yatırımın ve beklentilerin daha sağlıklı yönetilebilmesi için kurun serbest bırakılmasının zorunlu olduğunu dile getiren Şirin, bunun normal koşullar altında çok zor bir adım olduğunu ancak küresel veya yurtiçi siyasi gelişmelerin bahane edilerek böyle bir tablonun ortaya konabileceğini ifade etti. Türkiye'nin şu anda "adı sıkı ama kendisi gevşek" bir para politikası uyguladığının altını çizen Şirin, faiz indirimlerinin asıl nedenlerinin reel sektörün içinde bulunduğu zorlu durum, işsizlik ve bireylerin yüksek borçluluğu olduğunu söyledi. Bu adımlarla kredi kanallarının yeniden açılmasının hedeflendiğini belirtti.
Türkiye ekonomisinin önünde doğal olarak daha enflasyonist bir süreç olduğunu öngören Emre Şirin, bunun aynı zamanda uygulanan programın iflası anlamına geldiğini söyledi. Dolar meselesine tekrar değinen Şirin, ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası'nın bir yandan kuru serbest bırakmaları gerektiğini bildiğini, diğer yandan ise bunun maliyetinden çekindiğini ifade etti. Bu durumun, zamanında atılması gereken adımların atılamamasından kaynaklanan ciddi sıkıntılara yol açtığını ve bu uğurda birçok maliyete katlanılmasına rağmen başarısız olunduğunu belirtti. Şirin, bu bedeli yine vatandaşın ödeyeceğini dile getirirken, dışarıdan anlamlı bir sıcak para girişi isteniyorsa doların serbest bırakılması gerektiğini vurguladı. Aksi takdirde, sürekli geçici giriş çıkışlarla karşılaşılabileceğini ve bedel ödenmeye devam edileceğini ekledi. Ekonomist Şirin, asıl problemin para politikası değil, siyaset olduğu yönündeki çarpıcı yorumuyla değerlendirmesini tamamladı.
Merkez Bankası'nın bu kararı sonrasında piyasalar genel olarak sakin bir tepki verdi. Karardan önce 41,29 seviyesinde olan Dolar/TL kuru, karar sonrasında da bu seviyede seyrini sürdürdü. Benzer şekilde, Euro/TL kuru da karardan önce 48,36 seviyesinde bulunurken, kararın hemen ardından 48,36 seviyesi civarında hareket etti. Borsa İstanbul ise faiz kararı öncesinde 10 bin 691 puandayken, kararın ardından 10 bin 684 puanda hafif bir düşüşle hareketlendi. Gram altın da karardan önce 4 bin 808 lirada hareketlenirken, karar sonrasında 4 bin 807 lirada bir miktar gerileme yaşadı. Piyasaların bu sakin tepkisi, kararın genel beklentiler dahilinde olmasından ve asıl etkilerin gelecekte ortaya çıkacağı düşüncesinden kaynaklanıyor olabilir. Merkez Bankası'nın yılın sonuna kadar 23 Ekim 2025 ve 11 Aralık 2025 tarihlerinde iki Para Politikası Kurulu toplantısı daha yapacağı göz önüne alındığında, ekonomi üzerindeki belirsizliklerin ve beklentilerin önümüzdeki aylarda şekillenmeye devam edeceği aşikar.