Türkiye'de medya ve siyaset camiasında şok etkisi yaratan bir gelişme yaşandı. Gazeteci Merdan Yanardağ, "siyasal casusluk" iddiaları kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma çerçevesinde tutuklandıktan sonra Silivri (Marmara) Cezaevi'ne gönderildi. Bu karar, İstanbul'da devam eden casusluk soruşturmasının gündemdeki en son gelişmesi olarak kayıtlara geçti.
Gazeteci Merdan Yanardağ'ın tutuklanması, yürütülen "siyasal casusluk" soruşturmasının kapsamının genişlediğini gösteriyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 24 Ekim 2025 tarihinde başlattığı bu kapsamlı soruşturma, devam eden süreçte önemli gelişmeler yaşanmasına neden oluyor. Yanardağ'ın Silivri Cezaevi'ne sevk edilmesi, soruşturmanın hukuki sürecinin devam ettiğini açıkça ortaya koyuyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, danışmanı Necati Özkan ve Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ hakkında "siyasal casusluk" iddiaları ortaya atıldı. Bu iddialar, adı geçen kişilerin istihbarat örgütleri ile çalıştığı öne sürülen Hüseyin Gün ile irtibatta bulunduğu yönündeki iddialara dayanıyor. Ancak sürecin başından bu yana İmamoğlu, Özkan ve Yanardağ söz konusu iddiaları kesin dille reddetti ve suçlamaları kabul etmedi.
Hüseyin Gün'ün etkin pişmanlıktan yararlanarak verdiği ifade, soruşturmanın kritik bir noktası olarak öne çıkıyor. İngiliz dış istihbarat servisi MI6'in başında 2020-2025 yılları arasında görev yapan Richard Moore ile aralarında 393 kez görüştüğünü itiraf eden Gün, İstanbul seçimlerine dijital istihbarat operasyonu ile müdahale hazırlıklarının yapıldığını iddia etti. Bu itiraflar, soruşturmanın derinleşmesine yol açtı ve yeni kişilerin sürece dahil edilmesine neden oldu.
26 Ekim 2025 tarihinde gerçekleştirilen adliyeye sevk işlemlerinin ardından Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ tutuklanma istemiyle Sulh Ceza Hakimliği'ne çıkarıldı. Hakimlik, üzerlerine atılı "siyasal casusluk" suçundan tutuklanmalarına karar verdi. Bu karar, İstanbul'daki casusluk soruşturmasının hukuki boyutunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Merdan Yanardağ'ın 27 Ekim 2025 sabahı Silivri (Marmara) Cezaevi'ne sevk edilmesi, tutukluluk sürecinin hukuki boyutunu tamamlıyor. Gazeteci olarak yıllardır medya camiasında faaliyet gösteren Yanardağ'ın bu durum, hem medya kuruluşlarını hem de basın özgürlüğü tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. Cezaevi sürecinde hukuki müdafilerinin gerekli tüm işlemleri takip ettiği belirtiliyor.
Soruşturmanın medya üzerindeki etkileri de önemli boyutlara ulaştı. Tele1 Televizyonu'na İstanbul Sulh Ceza Hakimliği kararıyla kayyum atanması, kanalın yayınlarının durmasına yol açtı. Kanalın başına Yeni Şafak yazarının getirilmesi kararı, medya kuruluşunun yönetim yapısını kökten değiştirdi. Kayyum kararının ardından Tele1'in YouTube kanalına da erişimin engellenmesi, sürecin kapsamını genişlettiriyor.
İmamoğlu, Özkan ve Yanardağ'ın bu soruşturma kapsamında verdiği ifadeler, iddiaları reddettiklerini ve yabancı istihbarat örgütleri ile herhangi bir bağlantılarının bulunmadığını ortaya koyuyor. Hukuki süreç boyunca tüm şüphelilerin savunmaları, iddiaların asılsız olduğu yönünde şekilleniyor. Uzmanlar, bu tür soruşturmaların adli süreç boyunca titizlikle yürütülmesi gerektiğini vurguluyor.
Soruşturmanın hukuki boyutu devam ederken, ilgili kişilerin avukatları sürecin takipçisi olduklarını açıkladı. Casusluk iddialarının ciddi bir konu olduğuna dikkat çeken hukuk çevreleri, adalet sisteminin tüm süreçlerde objektif davranması gerektiğinin altını çiziyor. Bu kapsamda, tüm delillerin titizlikle incelendiği ve hukuki prosedürlerin eksiksiz uygulandığı ifade ediliyor.




