Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin koridorlarında ve kürsüsünde her zaman sürprizlere gebe olan siyasi dinamikler, 8 Aralık 2025 Pazartesi günü yaşanan bütçe görüşmeleri sırasında bir kez daha kendini gösterdi. 2026 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi'nin ele alındığı Genel Kurul oturumunda, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın yaptığı konuşma, sadece kendi partisinin sıralarını değil, beklenmedik şekilde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de alkışını topladı. Bu an, yıllardır kutuplaşmış görünen iki parti arasında nadir rastlanan bir samimiyet görüntüsü yarattı ve kamuoyunda "Yeni bir diyalog kapısı mı aralanıyor?" sorusunu gündeme getirdi. Bakırhan'ın konuşmasında terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'a yönelik "yaşam ve çalışma şartlarının sağlanması gerektiği" yönündeki savunusu, hassas bir konuya değinirken, Bahçeli'nin tepkisiyle birlikte siyasi arenada yankı buldu. Kuliste devam eden tebrikler ve çay daveti ise, bu olayı daha da renklendirerek, meclis muhabirlerini ve analistleri uzun tartışmalara boğdu. Peki, bu etkileşim ne anlama geliyor, bütçe görüşmelerinin genel havası nasıl ve bu tür jestler Türkiye'nin siyasi geleceğini nasıl etkileyebilir? Tüm bu soruların izini sürerek, olayın perde arkasını detaylı bir şekilde ele alalım, çünkü bu anlar sadece bir çay daveti değil, potansiyel bir dönüm noktasının habercisi olabilir.

Bütçe görüşmeleri, her yıl Türkiye'nin ekonomik ve siyasi önceliklerini belirleyen en kritik meclis süreçlerinden biri olarak öne çıkıyor. 2025'in son günlerinde, enflasyonun hala yüksek seyir izlediği, büyüme hedeflerinin tartışıldığı bir ortamda, 2026 bütçesinin müzakereleri zaten gergin bir atmosferde başlamıştı. Hükümetin sunduğu teklif, sosyal yardımlardan savunma harcamalarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsarken, muhalefet partileri bu harcamaların adil dağılımını sorguluyordu. DEM Parti'nin bu oturumdaki rolü, özellikle Kürt sorunu ve barış süreci gibi kronik meseleleri gündeme getirmesiyle dikkat çekti. Tuncer Bakırhan, kürsüye çıktığında, partisinin klasik çizgisini korudu ve yeni bir "çözüm süreci" ihtiyacını vurguladı. Konuşmasının odak noktası, Abdullah Öcalan'ın İmralı'daki koşullarına dair bir çağrıydı: *“Terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'a yaşam ve çalışma şartları sağlanması gerektiğini”* savundu Bakırhan, bu ifadeleriyle hem kendi tabanına sesleniyor hem de genel kurulda bir tartışma başlatmayı hedefliyordu. Bu sözler, salonda karışık tepkiler uyandırdı; bazı sıralardan itirazlar yükselirken, DEM Parti milletvekilleri coşkuyla alkışladı. Ancak, asıl sürpriz, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin tepkisindeydi. Bahçeli, görüşmeleri izlemek için salona katılmıştı ve Bakırhan'ın konuşmasının sonunda ayağa kalkarak alkışladı. Bu jest, sadece bir nezaket miydi yoksa daha derin bir mesaj mı taşıyordu? MHP'nin milliyetçi çizgisiyle DEM Parti'nin kimlik odaklı politikaları arasında yıllardır süren mesafe düşünüldüğünde, bu alkış siyasi yorumcuları şaşkına çevirdi ve sosyal medyada anında binlerce paylaşım aldı.
Olayın detaylarına indiğimizde, Bahçeli'nin alkışının salonda yarattığı etkiyi daha iyi anlayabiliyoruz. Bakırhan'ın konuşması, yaklaşık 15 dakika sürmüş ve bütçe kalemlerinin yanı sıra, demokrasi, eşitlik ve barış gibi kavramları da içermişti. Öcalan'a dair kısım, konuşmanın en tartışmalı bölümüydü; çünkü bu tür ifadeler, geçmişte sert siyasi kınamalara yol açmıştı. Yine de, Bahçeli'nin tepkisi, MHP sıralarından da destek gördü – partilileri de alkışa eşlik etti. Bu kolektif hareket, "Acaba MHP, hükümete destek verirken muhalefetle diyalog kurma sinyali mi veriyor?" sorusunu akıllara getirdi. Bütçe görüşmelerinin genelinde, iktidar ve muhalefet arasındaki gerilim zaten yüksekti; örneğin, CHP lideri Özgür Özel'in aynı gün yaptığı eleştiriler, hükümeti köşeye sıkıştırmıştı. Ancak, Bahçeli'nin bu jesti, kutuplaşmanın ortasında bir yumuşama adacığı gibi duruyordu. Analistler, bunun MHP'nin stratejik bir hamlesi olabileceğini söylüyor: Bütçe onayı için geniş koalisyon arayışı veya Kürt seçmenle ilgili iç hesaplaşmalar. Ne olursa olsun, bu an, meclis tutanaklarına geçecek ve gelecekteki siyasi ittifak tartışmalarında referans gösterilecek bir görüntü olarak hafızalara kazındı. Bakırhan ise, alkışı görünce gülümsedi ve konuşmasını "Teşekkür ederim, umarım bu diyaloglar çoğalır" diye bitirdi, ki bu da olayın samimiyetini pekiştirdi.
Kuliste yaşananlar ise, kürsüdeki alkışın ötesine geçen bir sıcaklık kattı olaya. Oturumun ardından, TBMM'nin geniş koridorlarında milletvekilleri sohbetlere dalarken, Bahçeli, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve milletvekili Tülay Hatimoğulları'nın yanına yaklaştı. Tokalaşarak başlayan bu kısa buluşma, Bahçeli'nin *“Yaptıkları konuşmalardan dolayı tebrik”* etmesiyle devam etti. Bu tebrik, sadece Bakırhan'a değil, Hatimoğulları'na da yöneltilmişti; ikili, bütçe konuşmalarında benzer temaları işlemişti. Bakırhan, bu jest karşısında duygusal bir karşılık verdi ve Bahçeli'yi *“Çaya davet etti”*. Bu davet, meclis kulislerinde nadir görülen bir samimiyet unsuru taşıyordu – çay, Türk siyasetinde diyalog ve uzlaşmanın simgesi olarak bilinir. Bahçeli ise, nazik bir şekilde reddetti: *“Estağfurullah, sizi yormayalım. Başarılar, Allah yardımcınız olsun”* diyerek, tebriklerini yineledi ve ayrıldı. Bu diyalog, yaklaşık iki dakika sürmüş olsa da, gazeteciler tarafından anında not edildi ve haber ajanslarına düştü. Kulis muhabirleri, "Bahçeli'nin bu yaklaşımı, MHP'nin sert imajını yumuşatıyor mu?" diye yorumlarken, DEM Parti kaynakları "Diyalog kapılarının açık tutulması önemli" mesajı verdi. Bu etkileşim, sadece bireysel bir nezaket değil, partiler arası ilişkilerin geleceğine dair ipuçları barındırıyordu; özellikle, 2026 bütçesinin onay sürecinde muhalefetin tutumu kritik olacaktı.
Bu olayın arka planını anlamak için, MHP ve DEM Parti arasındaki tarihsel ilişkiye bakmak gerekiyor. MHP, yıllardır milliyetçi söylemiyle PKK ve ayrılıkçı hareketlere karşı sert bir duruş sergilerken, DEM Parti'nin (eski adıyla HDP) kökleri Kürt siyasi hareketine dayanıyor. Abdullah Öcalan'ın adı geçtiğinde, genellikle kırmızı çizgiler devreye girer ve tartışmalar şiddetlenirdi. Ancak, son dönemde Türkiye'nin iç ve dış politikasında bazı yumuşama sinyalleri var: Ekonomik krizler, bölgesel çatışmalar ve AB ile ilişkilerin yeniden canlanması, diyalog arayışını tetikliyor. Bahçeli'nin alkışı, belki de hükümetin "terörsüz Türkiye" vizyonuyla uyumlu bir adım; zira bütçe görüşmelerinde savunma ve iç güvenlik harcamaları da masadaydı. Bakırhan'ın konuşması, bu bağlamda, "çözüm süreci"nin yeniden gündeme getirilmesi çağrısıydı – 2013-2015 arası süreçte benzer diyaloglar yaşanmıştı. Kulisteki çay daveti ise, bu çağrıya pratik bir yanıt gibiydi; "Estağfurullah" ifadesi, Bahçeli'nin tevazuunu gösterirken, "Başarılar" dileği, siyasi nezaketin zirvesi olarak yorumlandı. Siyasi analistler, bu anın 2026 seçim stratejilerine yansıyabileceğini söylüyor: MHP, tabanını konsolide ederken, DEM Parti ise geniş ittifak arayışında. Bütçe görüşmelerinin devamında, benzer jestler artarsa, meclis atmosferi değişebilir.
Oturumun genel havası, bu dikkat çekici anın ötesinde, bütçe rakamlarının tartışıldığı bir arena gibiydi. Hükümet, 2026 için 15 trilyon liralık bir bütçe öngörürken, muhalefet sosyal harcamaların artırılmasını talep ediyordu. Bakırhan'ın konuşması, bu tartışmalara kimlik ve barış boyutunu ekledi; örneğin, eğitim ve sağlık bütçelerinin Kürt bölgelerine daha adil dağıtılması gerektiğini savundu. Bahçeli'nin alkışı, MHP'nin bütçeye desteğini pekiştirdi – parti, genellikle hükümetle uyumlu hareket ediyor. Kuliste yaşanan tebrik, Tülay Hatimoğulları'nın da dahil olmasıyla daha geniş bir diyalog havası yarattı; Hatimoğulları, konuşmasında çevre ve kadın hakları temalarına değinmişti. Bu etkileşim, meclis çalışanları tarafından "tarihi bir an" olarak nitelendirildi ve sosyal medyada #BahçeliAlkış etiketiyle viral oldu. Vatandaşlar, yorumlarında "Siyasette umut ışığı" derken, bazıları "Taktik mi yoksa samimi mi?" diye sorguladı. Bütçe görüşmelerinin önümüzdeki günlerde devam edeceği biliniyor; 12 Aralık'taki kritik oturumda, bu jestin yankıları duyulabilir.
Sonuç olarak, 8 Aralık 2025'te TBMM'de yaşanan alkış ve çay daveti, Türkiye siyasetinin ne kadar öngörülemez ve zengin olabileceğini bir kez daha kanıtladı. Devlet Bahçeli'nin Tuncer Bakırhan'ı alkışlaması ve kuliste tebrik etmesi, sadece bir anlık görüntü değil, diyalog ve uzlaşma potansiyelinin habercisi. "Estağfurullah, sizi yormayalım" cevabı, nazik bir ret olsa da, "Başarılar" dileğiyle biten bu etkileşim, siyasi kulisleri hareketlendirdi. Bütçe görüşmeleri devam ederken, bu tür jestler artarsa, 2026'nın ekonomik ve sosyal politikaları daha kapsayıcı bir hal alabilir. Türkiye, her zaman olduğu gibi, meclis koridorlarında şekillenen bu anlarla geleceğini yazıyor – ve bu çay daveti, belki de yeni bir sayfanın başlangıcı.




