Kayseri'nin taş döşeli yollarında, akşamüstü gölgeleri uzarken, hayatın akışı bir anda değişebiliyor. O gün, Akın Mahallesi'nde her şey sıradan bir iş gününün sonuna denk gelmişti; arabalar korna çalıyor, çocuklar sokakta top koşturuyor, esnaf dükkanlarını kapatıyordu. Ama bir Porsche'nin parlak gövdesi, o huzurlu manzarayı kana boyayacaktı. İş dünyasının koşturmacasında, lüks bir arabanın konforu, bazen en beklenmedik tuzağa dönüşebiliyor. Bu hikaye, bir müteahhidin direksiyon başındaki son dakikalarını anlatıyor; bir infazın soğuk gerçekliğini, şehrin dört bir yanına yayan bir rüzgar gibi. Neden o an, o yolda? Cevaplar, jandarma defterlerinde gizli, ama izler her yerde.
Mustafa Yerli, Kayseri'nin inşaat sektöründe adını duyurmuş bir isimdi. Yıllarca projeden projeye koşmuş, beton yığınlarını evlere dönüştürmüş, ailesine ve çalışanlarına umut dağıtmıştı. Kocasinan ilçesinin Akın Mahallesi'nde, o Porsche'siyle dolaşırken, kimseciklerin aklına kötü bir şey gelmezdi. Yerli, sadece bir iş insanı değildi; mahallede selamlaşır, kahvehanelerde çay içerdi, belki de yarınki ihaleyi düşünürdü. Ama o gün, 2024'ün sonbahar günlerinden birinde, her şey tersine döndü. Otomobilinin içinde, direksiyona yapışmış halde bulundu; kan lekeleri, camlara sıçramış, motor hala çalışıyordu. Saldırganın kurşunları, lüks koltukları delip geçmiş, Yerli'nin hayallerini sonlandırmıştı. Çevredekiler, ilk silah sesini duyduklarında neye uğradıklarını şaşırmış; biri telefonuna uzanmış, diğeri saklanmıştı. O anın tanıkları, yıllarca unutamayacakları bir sahneyle yüzleşmişti.
Olayın patlak verdiği dakikalar, tam bir kaos fırtınasıydı. Yerli, Porsche'sini sakin bir şekilde sürüyordu; belki eve dönüyor, belki bir toplantıdan çıkıyordu. Aniden, kimliği belirsiz bir gölge yaklaştı – jandarma raporlarına göre, tek bir şahıs, yakın mesafeden ateş açmıştı. Kurşunlar, aracın camlarını tuzla buz etmiş, Yerli'nin göğsüne ve başına isabet etmişti. Araba, yol kenarına savrulmuş, tekerlekler boşta dönmeye devam etmişti. Mahalle sakinleri, patırtıyı duyunca kapılara yığılmıştı; bir kadın çığlık atmış, bir adam koşarak yardım çağırmıştı. İhbar, saniyeler içinde jandarmaya ulaşmış; siren sesleri, ilçenin sessizliğini yırtmıştı. Sağlık ekipleri, ilk müdahaleyi yapmaya çalışsa da, Yerli'nin nabzı çoktan durmuştu. Olay yeri, sarı bantlarla çevrilmiş, inceleme ekipleri her santimetre kareyi taramıştı. Kurşun kovanları, asfaltın üzerinde parıldıyordu; Porsche'nin içindeki kan izleri, adeta bir suç mahalli fotoğrafı gibi donmuştu.
Jandarma, bu vahşi saldırıyı aydınlatmak için hemen harekete geçmişti. Kocasinan İlçe Jandarma Komutanlığı'ndaki ekipler, delilleri toplarken, şüpheliler listesini taramaya başlamıştı. Saatler içinde, bir isim öne çıkmıştı: E.T. Bu adam, Yerli'nin hayatında bir şekilde yollarının kesiştiği biriydi; belki eski bir iş ortağı, belki alacaklı bir alacaklı, detaylar henüz netleşmemişti. Operasyon, şafak vakti düzenlenmişti; jandarma timleri, E.T.'nin saklandığı eve baskın yapmış, onu yataktan kaldırmıştı. Gözaltı anı, hızlı ve sessiz geçmişti; E.T., kelepçelenerek karakola götürülmüş, sorgu odasında ter dökmeye başlamıştı. Jandarma, Porsche'den alınan parmak izlerini, güvenlik kameralarını ve tanık ifadelerini birleştirerek resmi tamamlamaya çalışıyordu. Saldırganın kullandığı silah, muhtemelen kayıt dışı bir tabancaydı; balistik incelemeler, saatler sürmüştü. Bu infazın arkasında, kişisel bir husumet mi yatıyordu, yoksa organize bir plan mı? Soruşturma, bu soruları yanıtlamak için gece gündüz çalışıyordu.
E.T.'nin yakalanması, Kayseri'nin sokaklarında bir rahatlama dalgası yaratmıştı, ama sorular bitmemişti. Bu adamın geçmişi, Yerli'nin iş hayatıyla nasıl bağlantılıydı? İnşaat sektörünün tozlu defterlerinde, eski bir dava mı yatıyordu, yoksa unutulmuş bir borç mu? Jandarma sorgusu sırasında, E.T.'nin yüzündeki ifade, suçlulukla karışık bir öfke taşıyordu; saatlerce konuşmuş, ama tam itiraf etmemişti. Olay yerindeki deliller, saldırının planlı olduğunu gösteriyordu: Yakın mesafe, kaçış rotası, ve önceden belirlenmiş bir nokta. Porsche'nin lastik izleri, saldırganın aracının modelini işaret ediyordu; jandarma, yakındaki trafiği tarıyordu. Tanıklar, o anı anlatırken titriyordu; bir esnaf, "Sokaklarımızda böyle şeyler olmazdı" diye iç çekmişti. Bu saldırı, sadece Yerli'nin ailesini değil, tüm mahalleyi sarsmıştı; çocuklar o yoldan yürümekten korkar olmuştu.
Kayseri gibi bir şehirde, iş insanları için tehlike her zaman pusuda bekler; rekabet, ihaleler, ve para akışları, bazen gölgelere sığınır. Mustafa Yerli'nin ölümü, benzer vakaları hatırlatıyordu: Geçmişte, inşaat baronlarının hedef olduğu suikastlar, adaletin gecikmesiyle sonuçlanmıştı. Bu sefer, jandarma kararlıydı; E.T.'nin telefon kayıtları inceleniyor, bağlantıları ortaya dökülüyordu. Ailesi, cenaze töreninde gözyaşlarına boğulmuş; Yerli'nin eşi, "Neden o?" diye sormuştu sessizce. Mahalle camisinde kılınan namaz, yüzlerce kişiyi bir araya getirmişti; dua edenler arasında, eski iş arkadaşları da vardı. Porsche, şimdi bir suç mahalli olarak garajda bekliyor; o lüks metal, kan lekeleriyle lekelenmiş bir anıydı. Soruşturma derinleştikçe, belki bir çete izi, belki ailevi bir sır çıkacaktı ortaya.
Bu trajedi, Türkiye'nin her köşesinde yankılanıyor; iş dünyasının kırılganlığını, adaletin hızını sorgulatıyor. Jandarma, E.T.'yi mahkemeye sevk etmeye hazırlanıyor; savcı, iddianameyi şekillendiriyor. Yerli'nin projeleri yarım kalmış, ama mirası devam edecek; çalışanları, onun yolundan yürümeye ant içmiş. Akın Mahallesi'nde, sokak lambaları daha parlak yanıyor artık; güvenlik önlemleri artmış. Ama o Porsche'nin içindeki kan, silinmez bir iz bırakmış; bir infazın hikayesi, dersleriyle kalplerde yaşıyor. Gelecek günler, gerçeğin tüm yüzünü gösterecek; Kayseri, bu yarayı sarmaya çalışırken, umutla bekliyor. Karanlık geceler biter mi? Belki, ama izler sonsuza dek kalır.