Bir özel hastanenin yönetimi etrafında dönen tartışmalar, son dönemde Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü. Sağlık sektöründe nadir görülen türden bir anlaşmazlık, taraflar arasında ciddi gerilimlere yol açtı. Hastanenin uzun yıllara dayanan geçmişi ve aile işletmesi yapısı, bu olayları daha da dikkat çekici kılıyor.

Hastane, 1995 yılında bir aile tarafından kurulmuş ve iki yıl sonra resmi ruhsatını alarak hizmet vermeye başlamıştı. Aile üyeleri tarafından yönetilen bu kurum, yıllarca sorunsuz bir şekilde faaliyetlerini sürdürmüştü. 2000'li yılların başında ise kiralama modeli devreye girmiş, belirli süreli anlaşmalarla farklı işletmecilere devredilmişti. Bu süreçte kira süreleri protokollerle uzatılmış ve 2023 yılına kadar devam etmişti.

Kira döneminin sona ermesiyle birlikte, hastanenin geleceği konusunda yeni arayışlar başlamıştı. Öncelikle satın alma teklifleri gündeme gelmiş, ancak fiyat konusunda anlaşmazlıklar nedeniyle bu girişimler sonuçsuz kalmıştı. Bir yatırımcı 27 milyon dolar teklif ederken, talep edilen rakam 35 milyon dolar seviyesindeydi. Satış gerçekleşmeyince, alternatif olarak kiralama yolu tercih edilmişti.

Yeni kiralama anlaşması, detaylı şartlar içermekteydi. On yıllık bir süre için yapılan sözleşmede, tıbbi cihazlar adına 2 milyon dolar teminat ve ruhsat devri için 10 milyon dolar güvence bedeli öngörülmüştü. Taraflar avukatlar eşliğinde imzaları atmış, hatta tadilat çalışmaları gerekçesiyle bazı ödemelerin ertelenmesine izin verilmişti. İşletmeci hastaneyi fiilen devralmış, isim değişikliği yapmış ve faaliyetlere mevcut ruhsat üzerinden devam etmişti.

Ancak süreçte ciddi sorunlar ortaya çıkmıştı. Güvence bedellerinin ödenmemesi üzerine incelemeler yapılmış ve işletmecinin şirket kayıtlarında imza yetkisi bulunmadığı tespit edilmişti. Bu durum, sözleşmenin geçerliliği konusunda şüpheler yaratmış ve noter yoluyla fesih bildirimi gönderilmişti. Hastaneden çıkış talep edilmesine rağmen, bu isteğe uyulmamıştı.

Tehditler bu noktada başlamıştı. Telefon görüşmeleri ve mesajlar yoluyla baskı uygulanmaya çalışılmıştı. Durum daha da kötüleşince, bir grup kişi hastaneyi basmış, hastaları korkutmuş ve sağlık hizmetlerini aksatmıştı. Polis müdahalesi sırasında bazı kişiler kaçmış, yakalananlar hakkında işlem yapılmıştı.

Sakarya'da Feci Trafik Kazası: 70 Yaşındaki Yaya Hayatını Kaybetti!
Sakarya'da Feci Trafik Kazası: 70 Yaşındaki Yaya Hayatını Kaybetti!
İçeriği Görüntüle

Kısa süre sonra ise daha vahim bir olay yaşanmıştı. Sabah erken saatlerde motosikletli iki kişi hastane önüne gelerek ateş açmış, camlar kırılmış ve kurşunlar lobiye isabet etmişti. Bu silahlı saldırı, korku dolu anlar yaşatmıştı. İddialara göre, saldırı talimatı doğrudan ilgili taraflardan gelmişti.

Yargı sürecinde ortaya çıkan deliller ise olayları aydınlatmıştı. Emniyet tarafından hazırlanan fezlekede, WhatsApp yazışmaları dikkat çekiciydi. Bu mesajlarda, silah ve el bombası temini için konuşmalar yer alıyor, hatta teslimat adresi olarak İstanbul'un Bostancı semtindeki bir klinik belirtiliyordu. Tehdit içerikli ifadeler, bomba siparişi iddialarını güçlendiriyordu.

Hastaneye yönelik baskın ve saldırıların yanı sıra, nitelikli yağmaya teşebbüs, mala zarar verme ve örgütlü suç gibi ağır ithamlar gündeme gelmişti. Bir ağır ceza mahkemesinde açılan davada, plastik cerrah olan işletmeci ve beraberindekiler sanık konumundaydı. Silahlı saldırı zanlılarından bazıları tutuklu yargılanıyordu.

Karşı taraftan ise dolandırıcılık iddialarıyla ayrı bir dava açılmıştı. Bu dava da başka bir ağır ceza mahkemesinde devam etmekteydi. Ödenen sınırlı tutarlar –yaklaşık 185 bin dolar teminat ve 505 bin doları aşan inşaat giderleri– anlaşmazlığın derinliğini gösteriyordu.

Sağlık sektöründe böyle bir krizin yaşanması, hem hastane çalışanlarını hem de hastaları derinden etkilemişti. Ruhsat devri eksiklikleri, evrakta sahtecilik şüpheleri ve şiddet olayları zinciri, konuyu daha da karmaşık hale getirmişti. Olayların yargıya intikal etmesiyle birlikte, tüm detaylar mahkeme dosyalarına girmişti.

Bu tür anlaşmazlıkların silahlı tehditlere ve hatta bomba iddialarına dönüşmesi, toplumda büyük yankı uyandırmıştı. Hastanenin aile tarafından yeniden işletilmeye başlanmasıyla birlikte, güvenlik önlemleri artırılmıştı. Yaşananlar, ticari uyuşmazlıkların ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini gözler önüne seriyordu.

Detaylar incelendikçe, tehdit mesajlarının içeriği ve delillerin gücü dikkat çekiyordu. El bombası siparişi gibi iddialar, soruşturmayı derinleştirmişti. Sağlık kurumlarının güvenliği konusunda yeni tartışmalar başlatan bu olay, benzer durumlar için emsal niteliği taşıyordu.

Sonuç olarak, yıllara dayanan bir hastanenin yönetimi için verilen mücadele, beklenmedik şiddet olaylarıyla zirveye ulaşmıştı. Yargı sürecinin devam ettiği bu dava, önümüzdeki dönemde yeni gelişmelere sahne olabilirdi. Sağlık sektöründeki etik ve yasal sınırlar, bir kez daha sorgulanıyordu.