Türkiye'de dini söylem ve İslami değerlerin yaygınlaştırılması konusunda süregelen tartışmalar, son günlerde yeni bir boyut kazandı. "Pınar'ın Kaynağından" adlı program serisinin 310. bölümünde yapılan açıklamalar, İslam dünyasının uzun süredir ihmal ettiği temel bir görev üzerine dikkat çekici değerlendirmeler içeriyor.
Program sunucusu, açılış konuşmasında şu ifadeleri kullandı: "Değerli izleyicilerim, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Allah'ın izniyle yine Pınar'ın kaynağında sohbetimize devam ediyoruz. Bu sohbet 310. sohbetimiz olacak inşallah." Bu sohbette özellikle vurgulandığı üzere, Müslümanların "Allah'ın kesin olarak verdiği emirlerden bir tanesinden" bahsedilecek ve bu konunun tüm İslam dünyası için hayati önem taşıdığı belirtildi.
İhmal Edilen Büyük Sorumluluk
Konuşmacı, günümüz İslam dünyasının durumuna ilişkin çarpıcı tespitler yaparak, "Çok önemli bir görevimiz olmasına rağmen maalesef tüm Müslüman geçinen ülkelerdeki Müslümanların durumuna, vaziyetine baktığımız zaman bu görevle ilgili herhangi bir adımın atılmadığını görüyoruz" dedi. Bu görevin ne olduğunu açıklarken, "uluslararası ilişkiler" ve "beşeri ilişkiler" kavramlarına değinen konuşmacı, asıl meselenin "dünyadaki tüm insanlara İslam dinini, Kur'an'ı tanıtma görevimizin ihmali" olduğunu vurguladı.
Bu tespit, Türkiye'nin son yıllarda İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bünyesindeki faaliyetleri ve dinler arası diyalog çalışmalarıyla paralellik gösteriyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2025 yılı programları arasında yer alan "Kur'an'ın evrensel mesajını her kesime ulaştırma" hedefi de bu bağlamda önem kazanıyor.
Kur'an'ın Evrensel Karakteri
Program boyunca en çok vurgulanan konulardan biri, Kur'an'ın sadece Müslümanlara değil, tüm insanlığa hitap eden evrensel bir kitap olduğu gerçeği oldu. Konuşmacı bu konuda şöyle dedi: "Kur'an-ı Kerim'i bir okuyacak olursanız Kur'an'ımızda var olan surelerin çoğunun içerisindeki bazı ayetler direk olarak İsrailoğullarını muhatap alır. Yani Kur'an sadece Müslümanlar ve Müslümanlara gelmediği, yani şöyle özetleyeyim. Resulullah Muhammed'i takip edenlere, onu kabul edenlere inmedi."
Bu açıklamalar, Bakara Suresi'nin 45-46. ayetlerinden yapılan alıntılarla desteklendi. "Ey İsrailoğulları! Size nimet olarak verdiğim nimeti, nimetimi hatırlayın. Benim ahdime, yani bana verdiğiniz söze vefa gösterin ki ben de sizin ahdinize vefa göstereyim" ifadeleriyle başlayan ayetlerin detaylı açıklaması yapıldı.
Dinlerin Ortak Kökenine Vurgu
Programda dikkat çeken bir başka nokta ise dinlerin ortak kökeni konusunda yapılan açıklamalar oldu. "Biliyorsunuz Allah'ın indirdiği dinin adı İslam'dır. Yani Yahudilik, Hristiyanlık diye bir din yok. Bunlar da İslam" diyen konuşmacı, bu yaklaşımın teolojik temellerini Kur'an ayetleriyle açıkladı. "Yahudilik yani ırkçılığı temsil eden, Hristiyanlık da kişiliği yani İsa'ya bağlılığı ifade eden bir şey. İsa'cı demek, Yahudacı demek. Ama genel adı Allah'ın indirdiği dinlerin hepsinin adı İslam'dır" ifadeleri kullanıldı.
Bu değerlendirmelere göre, "İlk peygambere gönderdiği dinin adı da İslam. Son peygambere gönderdiği dinin adı da yine İslam" vurgusu yapılarak, dinlerin özünde birlik olduğu mesajı verildi.
Kitap Ehline Özel Yaklaşım
Ali İmran Suresi'nin 113-114. ayetlerinden yapılan alıntılarla, Kitap Ehli içinde "doğruluk üzere bulunan bir önderli topluluk" olduğu vurgulandı. "Onların hepsi bir değildir. Yani Yahudiler var ya, İsrailoğulları hepsi bir değildir" diyen konuşmacı, bu konuda Musa toplumu örneğini de verdi: "Musa'nın toplumundan da hakkı gösteren ve hak ile adaleti uygulayan bir liderli liderleri olan bir topluluk vardır."
Bu yaklaşım, günümüz dinler arası diyalog çalışmalarıyla da örtüşüyor. 2025 yılında İstanbul'da düzenlenecek olan dinler arası diyalog sempozyumu ve Türkiye'nin bu alandaki öncü rolü, programda dile getirilen evrensel yaklaşımla paralellik gösteriyor.
İlim ve Bilginin Önemi
Program boyunca özellikle vurgulanan konulardan biri de İslam'da ilim ve bilginin önemi oldu. "Yahu cahilden mümin olmaz. Cahilden Müslüman olmaz" diyen konuşmacı, bu konuda Hz. Ali'nin sözlerini de aktardı: "Teallem ya feta fe innel cehle arun la yagda biha illa himarun. Yani ilim öğren, ilim öğren delikanlı, bilgilen. Çünkü bilgisizlik ardır. Ayıptır, noksanlıktır. Çaresizliktir."
Bu vurgu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2025 yılı eğitim programları ve Kur'an kurslarına katılım oranlarının rekor seviyelere ulaşmasıyla da destekleniyor. 2025 yaz Kur'an kurslarına 2 milyon 540 bin öğrencinin katıldığı ve veli memnuniyet oranının yüzde 98,32'ye ulaştığı bilgileri, konuşmacının vurguladığı eğitim ihtiyacının karşılanmasına yönelik çabaları gösteriyor.
Peygamberlik Misyonunun Devamı
Programın en çarpıcı bölümlerinden biri, Hz. Muhammed'in elçilik görevinin sona ermesiyle birlikte bu sorumluluğun Müslüman topluma geçtiği konusundaki açıklamalar oldu. "Biliyorsunuz. Cenabıhak nebiliği sonlandırdı. Artık peygamber yollamıyor, yollamayacak. Bunu Kur'an'ında da dekare etti. Ve ne olunca bu işi kim yürütecek?" sorusunu soran konuşmacı, Ali İmran Suresi'nin 104. ayetine atıfta bulundu.
"Ve içinizden hayra çağıran, herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden maruf, vahiy ile ve ortak akıl ile kötülüğü, çirkinliği kabul eden şeyleri engelleyen, münkeri engelleyen önderli bir toplum bulunsun" ayetini açıklayan konuşmacı, "Allah ben peygamber yollamayacağım ama bu görevi siz yapacaksınız diyor" şeklinde değerlendirdi.
Hesap Verme Sorumluluğu
Bu görevin ihmal edilmesinin sonuçları konusunda da uyarılarda bulunulan programda, "Bunun anlamı ne? Allah bunun hesabını bizden soracakmış. Görev vermiş" denildi. Araf Suresi'nin 164. ayetine yapılan atıfla, bu görevin yerine getirilmesinin hem Allah'a karşı mazeret hem de başkalarının hidayete ermesi için umut olduğu vurgulandı.
"Rabbimize karşı mazeret olsun. Allah bana bu görevi verdi. Ben bu görevi yaparım. Ya Rabbi ben bu görevimi yaptım diyebileyim. Bir de umut. Belki onlar da mümin olur, muttaki olurlar, Allah'ın koruması altına girerler, kendilerini kurtarırlar" ifadeleri kullanıldı.
Hz. Muhammed'in Örneği
Programda Hz. Muhammed'in dünya liderlerine gönderdiği mektuplar da örnek gösterildi. "Resulullah bakın, tüm elçiler biliyorsunuz elçilik görevinden su bile içmezler. Menfaat sağlamazlar. Ecir almazlar, ücret almazlar" diyen konuşmacı, peygamberin bu çabalarının karşılığında istediği tek şeyin insanların hidayete ermesi olduğunu vurguladı.
Günümüzde Örgütlenme İhtiyacı
Konuşmacı, günümüz Müslümanlarının bu görev konusundaki eksikliklerini şu sözlerle dile getirdi: "Allah burada ümmetten bahseder. Böyle bir ümmet, bir topluluk, bir grubunuz olsun diyor. Bizde de öyle ne ümmet var ne grup var. Tamam mı? Öyle bir şey yok." Bu durumu eleştiren konuşmacı, "Biz hepimiz yani din adına konuşan, din anlatan insanlar var ya kabahat tabiri şeylerin aynı bir el mızrakçılar gibiyiz. Hepimiz ayrı bir telden çalar" dedi.
Bu eleştiri, özellikle İslam dünyasının birlik ve beraberlik konusundaki eksikliklerine dikkat çekerken, "Allahsa önderli toplum diyor ya. Önderli toplum dediğin zaman onun birisi önderi olacak. Tek yumruk olarak anlatılacak" vurgusu yapıldı.
Küresel Ulaşım Hedefi
Program boyunca özellikle vurgulanan konulardan biri de İslam'ın evrensel mesajının dünyanın her köşesine ulaştırılması gerektiği oldu. "Oraya Yahudilerin içerisine, üniversitelerine, Hristiyanların içerisine, üniversitelerine ta uzağa, kutuplara vesaire, falan filan, eskimalara falan filan Kur'an götürülecek, götürülmesi lazım" ifadeleri kullanıldı.
Kur'an'ın Etkisinin Gücü
Programın son bölümlerinde, Kur'an'ın doğru şekilde iletildiği takdirde yaratacağı etkiden bahsedildi. İsra Suresi'nin 107-109. ayetlerinden yapılan alıntılarla, bilgili insanların Kur'an karşısındaki tavrı anlatıldı: "Bilgi verilenler, bilgili insanlar Kur'an onlara okunduğunda onlar boyun eğip teslimiyet göstererek çeneleri üstü kapanırlar."
Bu etkinin gücünü vurgulayan konuşmacı, "Kur'an'ı Allah'ın indiği tarzda iletebilirsek Kur'an böyle insanlığı etkiler. Bunun karşısında ne Yahudi, ne Hristiyan, ne Mecusi, ne deist, ne ateist kimse duramaz" dedi.
Pratik Çözüm Önerisi
Program sonunda konuşmacı, bu büyük görevin nasıl başlatılabileceği konusunda da pratik öneriler sundu: "Gelin Kur'an'daki İsrailoğullarını, Yahudileri muhatap alan ayetleri önümüze bir alalım. Onları mektuplaştıralım. Onlara tanıdığımız şeylere, kurumlarına, şunlara, bunlara 'Kardeşim Allah'ımız ortak, Rabbimiz, Allah'ımız sizinle ilgili Kur'an'ında da bu bilgileri bize bildirdi. Kitabımızda var. Bu bilgileri biz de size iletiyoruz. Bari' diyelim."
Bu öneri, Hz. Muhammed'in dünya liderlerine gönderdiği mektupların modern versiyonu olarak değerlendirilebilir. Konuşmacı, "Bu görevi ihmal etmeyelim. Değilse hesabını veremeyeceğiz. Kendimizi de aldatmayalım" sözleriyle programı tamamladı.
Sonuç ve Değerlendirme
Bu 310. sohbet, İslam dünyasının uzun süredir ihmal ettiği temel bir sorumluluğa dikkat çekmesi açısından önemli bir çağrı niteliği taşıyor. Kur'an'ın evrensel karakteri, dinler arası diyalogun önemi ve Müslümanların tüm insanlığa karşı sorumluluğu konularında yapılan vurgular, günümüz dünyasında dini değerlerin yaygınlaştırılması konusunda yeni perspektifler sunuyor.
Özellikle bilgili olmanın gerekliliği, örgütlü hareket etmenin önemi ve bu görevin Allah karşısında hesap verilecek bir sorumluluk olduğu vurguları, İslam dünyasının gelecekteki faaliyetleri açısından yol gösterici nitelik taşıyor. Bu çağrının, Türkiye'nin dinler arası diyalog konusundaki öncü rolü ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın küresel faaliyetleriyle nasıl örtüştüğü de dikkat çekici bir unsur olarak öne çıkıyor.
            
            
                            
                            
                            


