Hud Suresi 72. ayetinde geçen ve Hazreti İbrahim’in eşi tarafından kullanılan "ACUZ" kelimesinin yüzyıllardır tartışılan anlam derinliği, Kur'an kavramlarına dair kapsamlı bir dil araştırmasının ne kadar gerekli olduğunu gözler önüne seriyor. ACUZ (العجوزACUZ) sözcüğünün kökensel karşılıkları sadece fiziksel yaşlılığı değil, aynı zamanda derin bir talihsizlik ve yalnızlığı da işaret ediyor. Bu sözcüğün anlamındaki muğlaklık, İbrahim Peygamber’in karısının, kendisine müjdelenen doğum haberine verdiği tepkinin ardındaki asıl sebebi anlamak için hayati önem taşıyor.
Hadise, İbrahim’e İshâk’ın, ardından da Ya‘kûb’un müjdelenmesiyle başlar. Kaynaklar, İbrâhîm’in karısının bu müjde karşısında ayaklandığını ve güldüğünü belirtiyor. Bu sevinçli olaya rağmen, İbrahim’in eşinin şaşkınlığını ve itirazını dile getirdiği o meşhur ifade, kelimenin sıradan tercümelerin ötesindeki boyutunu ortaya koyuyor. O, şöyle diyordu: “Vay be! Ben mi doğuracağım! Ben kocası işe yaramaz bir zavallıyım, bahtsız, mutsuz bir kadınım. Şu kocam da yaşlı bir adam! Şüphesiz bu, çok tuhaf bir şey!”.
Geleneksel olarak sadece "yaşlı" anlamına geldiği düşünülen bu sözcük, Arapça lügat kaynaklarında geniş bir yelpazede ele alınır. "Yaşlı" anlamının yanı sıra, ACUZ aynı zamanda "geniş kalçalı" ya da daha çarpıcı bir şekilde, “kocası yaşlı, kendine uygun kocası olmayan, dengini bulmamış, zavallı, bahtsız, kara bahtlı genç hanım” anlamlarına da gelebilir. Bu çok katmanlı anlamlar, İbrahim’in karısının durumunu açıklarken en uygun düşen yorumun sonuncusu olduğunu düşündürüyor.
Zira Hud Suresi’ndeki bu itiraz, kadının kendisinden çok, kocasının durumunu problem olarak görmesiyle paralellik gösteriyor. Kadının “Vay be! Ben mi doğuracağım! Ben bir “acuz”um [kocası işe yaramaz bir zavallıyım, bahtsız bir karıyım]. Şu kocam da yaşlı bir adam iken!” şeklindeki ifadesi, kendisinin doğurganlık yeteneğine sahip genç bir kadın olabileceğini, ancak kendini "bahtsız" veya "zavallı" (acuz) olarak nitelediğini gösteriyor. Onun bahtsızlığı, kocasının yaşlılığı ve Zariyat Suresi’ndeki ifadelere göre muhtemel kısırlığı ile ilişkilidir. Dolayısıyla, o, müjdeye kendi yaşı yüzünden değil, kocasının yaşlılığı ve kısırlığı dolayısıyla gülmüş ve şaşırmıştır.
Bu anlayış, Hazreti İbrahim’in de olaya şaşırmasıyla desteklenmektedir. Hicr Suresi’nde (51-56. ayetler), İbrahim Peygamber’in de müjde karşısındaki şaşkınlığına gerekçe olarak kendi yaşlılığını göstermesi, karısının durumuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmaması, sorunun merkezinin erkeğin yaşlılığı ve verimsizliği olduğunu teyit eder niteliktedir. Bu nedenle, İbrahim’in eşinin kendini nitelediği "ACUZ" kelimesi, o anki durumu sebebiyle "zavallı, çileli, dengini bulmamış" anlamında kullanılmış olmalıdır.
ACUZ kelimesinin bu derinlemesine analizi, Kur'an’daki diğer anahtar kavramların da, yüzeysel anlamlarının ötesinde, titizlikle incelenmesi gerektiğini gösteriyor. Örneğin, Türkçede sadece “bilgisizlik” olarak anlaşılan CEHALET sözcüğünün Arapçası olan جهل cehl, cehalet veya bir nimetin ve güzelliğin kaynağını övgüyle anmak anlamına gelen HAMD gibi terimler, tam anlamıyla kavranmayı gerektirir.
Bunun yanı sıra, RİBA kelimesi sadece Türkçedeki "faiz" anlamına gelmekle kalmayıp, aynı zamanda "artma, çoğalma, şişme" gibi daha geniş anlamları da barındırır. Yine, genellikle cehennemdeki görevliler olarak bilinen ZEBANİ (tekili; zibniye) kelimesi aslında “defediciler” demektir ve Araplar bu sözcüğü “polis” anlamında da kullanmıştır. Bakara Suresi 156’da sabredenlerin musibet anında söylediği İSTİRCA ifadesi de sadece Allah'a ait olup O’na dönecek olmayı değil, aynı zamanda yalnız O’nun ilkelerini uygulayacak olmayı da içermektedir. Bu örnekler, Kur'an metnindeki her bir kelimenin, lügat temellerine inilerek ve metin içi bağlam gözetilerek değerlendirilmesinin, kutsal metinlerin doğru anlaşılmasındaki vazgeçilmez önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Bu nedenle, sadece ACUZ örneğinde değil, aynı zamanda DİN GÜNÜ kavramından MEŞ’AR-İ HARÂM'ın "dokunulmaz, bilgilenilen-bilinçlenilen yer" anlamına gelmesine kadar, her bir kavramın dilbilimsel ve kavramsal kökenine inmek, metnin sunduğu bilgeliğe ulaşmanın anahtarıdır.




