Kur'an-ı Kerim'in kıssaları, insanlık tarihinin en derin ibretlerini taşırken, peygamber eşlerinin yaşadığı duygusal fırtınalar, ilahî rahmetin mucizelerini gözler önüne serer. Bu kıssalardan biri, Hz. İbrahim'in eşiyle ilgili olup, Hud Suresi'nde "acuz" kelimesiyle somutlaşır. Yemen'in verimli ovalarından Mezopotamya'nın çorak topraklarına uzanan bir yolculukta, bu kavram, yaşlılık, kısırlık ve beklenmedik bir müjde arasındaki gerilimi yansıtır. İbrahim peygamberin sadakati ve duası, Allah'ın rahmetiyle taçlanırken, eşi "acuz" sıfatıyla hem fiziksel hem manevi bir çaresizliği haykırır. Peki, bu kelime Kur'an'da nasıl bir yer tutar ve tefsirlerdeki anlam katmanları nelerdir? Bu hikaye, sadece bir ailenin sevincini değil, imkansız görünen olaylarda ilahî kudretin zaferini anlatır; günümüzün aceleci toplumlarına tevazu ve sabır dersi verir.
Hz. İbrahim'in kıssası, Kur'an'ın en duygusal sahnelerinden birini barındırırken, "acuz" kelimesi bu sahnede bir dönüm noktası olarak belirir. Hud Suresi 71-72. ayetlerde, melekler İbrahim'e İshak ve Yakub'un müjdesini getirir: "Ve İbrâhîm’in kadını ayakta idi; (şaşkınlıktan) gülüverdi. Biz de ona İshâk’ı, İshâk’ın peşinden de Ya‘kûb’u müjdeledik. Dedi ki: 'Vay halime! Ben mi doğuracağım? Halbuki ben kocası işe yaramaz bir zavallıyım, bahtsız, mutsuz bir kadınım. Şu kocam da yaşlı bir adam! Şüphesiz bu, çok tuhaf bir şey!' " Bu ayetler, İbrahim'in eşi –tefsirlerde Sâre olarak anılan– nin şaşkınlığını ve sevinç gözyaşlarını betimler. Kadın, kendini "acuz" diye nitelendirerek, yaşlılık ve kısırlık acısını dile getirir; kocası İbrahim'i de "yaşlı bir adam" diye anarak, doğumu imkansız gören bir çaresizliği haykırır. Bu gülümseme, ayetlerde "gülüverdi" diye ifade edilir; tefsirlere göre hem şaşkınlık hem de gizli bir sevinç taşır. İbrahim'in duası (Bakara 124-129), bu müjdeyi hak ederken, eşi'nin tepkisi insanî bir gerçekliği yansıtır: Mucizeler, en beklenmedik anlarda kapıyı çalar.
"Acuz" kelimesinin etimolojisi, Arap lügatlerinde zengin bir anlam katmanına sahiptir; bu, Kur'an'ın dilî inceliklerini bir kez daha ortaya koyar. Lisanü’l-Arab gibi klasik tefsir kaynaklarında (c.6, s.99), "acuz" öncelikle "yaşlı kadın" anlamına gelir; ancak, geniş bağlamda "geniş kalçalı, doğurganlığa elverişli genç hanım" veya "kocası yaşlı, kendine uygun eş bulamamış, dengini bulmamış, zavallı, bahtsız, kara bahtlı genç kadın" diye yorumlanır. En uygun tefsir, İbrahim'in eşi'nin genç ve doğurmaya elverişli olduğu, ancak kocası İbrahim'in yaşlı ve kısır (Zâriyât 29'a göre akim) olmasıdır. Bu yüzden kadın, müjdeye gülerek şaşırır; "Ben mi doğuracağım, kocam yaşlı bir zavallı?" diye haykırır. Hicr Suresi 51-56'da İbrahim'in yaşlılığına vurgu yapılırken, eşi hakkında detay verilmez; bu, Hud Suresi'ndeki "acuz" ifadesinin benzersizliğini artırır. Tefsirlerde, bu kelime İbrahim'in eşi'nin tevazuunu ve ilahî rahmete şaşkınlığını simgeler; zira Allah, imkansızı mümkün kılar (Bakara 259). Bu yorum, Kur'an'ın dilî mucizesini gösterir; tek bir kelime, hem fiziksel hem manevi bir portre çizer.
İbrahim'in eşi'nin hikayesi, Kur'an'da helak veya kavim kıssalarından farklı bir tonda işlenir; bu, peygamber ailelerinin insanî yönlerini aydınlatır. Ayetlerde, kadın "gülüverdi" diye anılır; bu gülümseme, tefsirlere göre hem sevinç hem utanç taşır. İbrahim, müjdeye şaşırarak "Rabbinizden bir vaad midir?" diye sorar (Hûd 72); melekler ise "Evet, Rabbinizden bir vaaddir. O, Hakîm'dir, Alîm'dir" diye yanıt verir. Bu diyalog, imkansız görünen bir doğumu –yaşlı bir çiftin çocuk sahibi olması– ilahî kudretin zaferi olarak sunar. Tefsirlerde, Sâre'nin gülüşü Lut kavmi'nin helakı müjdesiyle karışır; ancak, asıl odak, İbrahim'in soyunun devamıdır. Bu kıssa, Nuh ve Lût gibi helak hikayelerinden ayrılır; zira burada rahmet ön plandadır. İbrahim'in duası, Allah'ın rahmetiyle cevap bulurken, eşi'nin "acuz" feryadı, tevazu ve şükür dersi verir. Güncel bağlamda, bu hikaye kısırlık ve yaşlılık acısı çekenlere umut ışığıdır; zira Allah, beklenmedik mucizelerle kapıyı aralar.
Ad kavmi gibi helak kıssalarından farklı olarak, "acuz" kavramı bireysel bir ibret sunar; ancak, Kur'an'ın genel mesajıyla örtüşür. Helak kavimlerde kibir ve inkâr cezalandırılırken, burada tevazu rahmet getirir. Tefsirlerde, İbrahim'in eşi'nin gülüşü, peygamber eşlerinin insanî zaaflarını gösterir; bu, Kur'an'ın samimiyetini pekiştirir. İbretler arasında, imkansız görünenlerde sabır ve dua vurgusu ön plandadır; zira Allah, "O, Hakîm'dir, Alîm'dir" (Hûd 72). Bu kıssa, ailevi zorluklar yaşayanlara teselli olur; günümüzde tüp bebek mucizeleri gibi, ilahî rahmetin kapısını hatırlatır. "Acuz"ün zengin anlamı, Kur'an dilinin inceliğini yansıtır; genç-doğurgan ama bahtsız bir kadının feryadı, mucizenin şaşkınlığını somutlaştırır.
Bu hikaye, Kur'an'ın evrensel mesajını bir kez daha aydınlatır; zira "acuz" gibi kelimeler, duygusal derinlik katar. İbrahim'in soyu, İshak ve Yakub'la devam eder; bu, rahmetin nesiller boyu aktığını gösterir. Tefsirlerde, Sâre'nin tevazusu övülür; gülüşü, şükürle karışır. Günümüz toplumlarında, yaşlılık ve kısırlık acısı çekenlere umut verir; zira Allah, imkansızı mümkün kılar. Bu kıssa, helak hikayelerinden ayrılır; rahmet odaklıdır ve sabır dersi verir.
Sonuç olarak, Kur'an'daki "acuz" kavramı, İbrahim'in eşi'nin şaşkın feryadını ölümsüzleştirirken, ilahî mucizenin kapısını aralar. Hud Suresi'ndeki gülümseme, tevazu ve rahmetin zaferini simgeler; tefsirlerdeki anlam katmanları, dilî bir mucize olarak parlar. Bu hikaye, imkansız görünenlerde dua ve sabır çağrısı yapar; zira Allah, bahtsız "acuz"ü mucizeyle taçlandırır. İbrahim'in soyu gibi, umut nesiller boyu akar; bu ibret, günümüz acıları için bir teselli olsun. Kur'an'ın sırları, her okunuşta yenilenir; "acuz"ün feryadı, rahmetin yankısıdır.




