İslam inancının temel taşlarından biri olan ahiret hayatı ve ölüm sonrası süreç, asırlardır süregelen tartışmaların ve geleneksel kabullerin merkezinde yer alıyor. Ancak son dönemde, sadece Kur'an-ı Kerim'i tek kaynak olarak kabul eden bir yaklaşımla ortaya çıkan çarpıcı iddialar, Müslüman toplumunda derin bir yankı uyandırmış durumda. Bu iddialar, özellikle kabir azabı ve ölülerin Fatiha okuyanı tanıyıp tanımadığı gibi konuları mercek altına alarak, yerleşik inançların Kur'an ayetleriyle ne kadar örtüştüğünü sorguluyor.
Bu çığır açan analizin merkezinde, İslam dininin tek ve eksiksiz kaynağının sadece Kur'an olduğu tezi yatıyor. Analizi sunan uzman, A'raf Suresi 52. ayet ve Nahl Suresi 89. ayet gibi Kur'an ayetlerine dayanarak, dinle ilgili her konunun Kur'an'da açıklandığını ve başka kaynaklara (hadis, rivayet, alim görüşleri) ihtiyaç olmadığını kesin bir dille ifade ediyor. Bu görüşe göre, Kur'an'ın "her şeyi açıklayan" bir rehber olduğu gerçeği, geleneksel olarak kabul edilen birçok inancın sorgulanmasını zorunlu kılıyor. Uzman, eğer İslamiyet Kur'an'dan öğrenilmediyse, doğru bilinenlerin tamamının yanlış olabileceği uyarısında bulunuyor.
Geleneksel İnançların Kökten Reddi: Kabir Azabı ve Ruh Kavramı
Geleneksel İslam anlayışında önemli bir yer tutan kabir azabı kavramı, bu Kur'an merkezli analizde kökten reddediliyor. Uzman, Kur'an'da kabir azabı diye bir kavramın kesinlikle bulunmadığını belirtiyor. Bu iddia, Fatiha Suresi'nde ve Ali İmran Suresi 185. ayette geçen, hesabın görüleceği tek günün Kıyamet Günü olduğu vurgusuyla destekleniyor. Uzmana göre, kabirde bir azabın olması, Kur'an'ın belirttiği tek hesap gününe aykırı olarak ikinci bir hesap günü anlamına geleceği için kabul edilemez. Hesap ve karşılığın eksiksiz olarak sadece Kıyamet Günü'nde verileceği gerçeği, bu analizin temel direklerinden birini oluşturuyor.
Aynı zamanda, geleneksel inanışın aksine, ruh kavramına da yeni bir bakış açısı getiriliyor. Uzman, ruhun bedenden ayrılan bilinçli bir varlık olmadığını, Kur'an'da "Ruh" kelimesinin aslında Allah'tan gelen "vahiy" veya "bilgi" anlamına geldiğini öne sürüyor. Yasin Suresi 70. ayet ("O, sadece diri olanları uyarmak ve kâfirler üzerine Söz'ün hak olması için bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.") bu tezi desteklemek için kullanılıyor. Buna göre, Kur'an'ın indirilme amacı, ölüleri değil, diri olanları uyarmak ve onlara yol göstermektir.
Ölüler Duyar mı? Fatiha Okuyanı Tanır mı? Kur'an'ın Açık Hükmü
Belki de en çok merak edilen ve duygusal bağlamı en güçlü olan soru, "Ölüler kendisine Fatiha okuyan kişiyi bilir mi/tanır mı?" sorusudur. Uzman, bu konuda da geleneksel kabulleri sarsan net bir Kur'an ayetini delil gösteriyor. Fatr Suresi 22. ayette geçen "Sen ise kabirlerdeki kişilere işittiren biri değilsin." ifadesine atıfta bulunularak, ölülerin duyamayacağı, bilemeyeceği ve dolayısıyla kendileri için okunan Fatiha'dan haberdar olamayacağı belirtiliyor.
Bu durum, ölen kişinin bilincinin tamamen kapalı olduğu ve yeniden diriliş anına kadar bir tür uykuda olduğu anlamına geliyor. Kur'an'ın bildirdiğine göre, ölen kişi Kıyamet Günü'nde yeniden dirildiğinde, dünyada sadece bir gün veya daha kısa bir süre kaldığını sanacaktır (Mü'minûn 112-114, Naziat 46). Bu, ölüm anından diriliş anına kadar geçen sürenin, ölen kişi için algılanabilir bir zaman dilimi olmadığına işaret ediyor. Uzman, Kur'an'ın ölülere değil, dirilere bir uyarı ve öğüt olduğunu Yasin Suresi 70. ayet ile bir kez daha vurguluyor.
Kur'an'dan Uzaklaştıran Sistem: Firavun Benzetmesi ve Geleneksel Eleştiri
Uzman, bu geleneksel inançların kökenine inerek sert bir eleştiri getiriyor. Kur'an'ı değiştiremeyenlerin, hadis ve rivayetler yoluyla dine sonradan eklemeler yaparak insanları Kur'an'dan uzaklaştırdığını ve kendi saltanatlarını kurduğunu iddia ediyor. Bu durumu, halkını cahil ve güçsüz bırakarak yöneten Firavun sistemine benzetiyor (Kasas 4-5-6). Fussilet Suresi 26. ayetteki "Ve kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler: Üstün gelmeniz için bu Kur'ân'ı dinlemeyin, onun içinde anlamsız şeyler yapın/ anlaşılmasını her türlü yolla engelleyin dediler." ifadesi, bu eleştirinin temelini oluşturuyor.
Analizde, Buhari ve Müslim gibi hadis kitaplarını Kur'an'dan sonra en güvenilir kaynak olarak gören ve "Kur'an bana yeter" diyenleri eleştiren geleneksel alimlerin (Cübbeli Ahmet Hoca, İhsan Şenocak, Mustafa İslamoğlu vb.) kısa kliplerine yer verilerek, bu anlayışın bir "akıl tutulması" olduğu savunuluyor. Uzman, bu rivayetlerin çoğunun pagan ve şamanist kökenli olduğunu, dine sonradan sızdığını ve insanları Allah'ın indirdiği saf dinden uzaklaştırdığını öne sürüyor.
Sonuç olarak, bu Kur'an merkezli analiz, İslam inancındaki ölüm ve ahiret hayatına dair köklü inançları sarsıcı bir şekilde sorguluyor. Uzman, Müslümanların Kur'an'a dönerek, geleneksel kabullerin ötesindeki gerçekleri keşfetmeleri gerektiğini ve ancak bu şekilde Kur'an'ın rehberliğinde doğru yola ulaşabileceklerini belirtiyor. Bu iddialar, İslam dünyasında yeni ve büyük bir tartışmanın fitilini ateşleyecek gibi görünüyor.
            
            
                            
                            
                            



