Kış sofralarının vazgeçilmezi kırmızı pancar, Türkiye'nin verimli topraklarında hasat heyecanını doruğa çıkardı. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde başlayan mevsimsel bereket, üreticilerin yüzünü güldürürken, tüketici sepetini ağırlaştıran bir paradoksla karşı karşıya bırakıyor. Üretici, emek ve alın teriyle yetiştirdiği kırmızı pancarı kilogram başına sadece 10 TL'ye pazara indirirken, raflarda aynı ürün 40 TL'ye etiketleniyor. Bu dört katlık fiyat farkı, tarım ekonomisinin en can alıcı sorunlarından birini gün yüzüne çıkarıyor: Aracılar, lojistik kayıplar ve pazarlama zincirinin verimsizliği.
5 Aralık 2025 Cuma günü saat 10:45'te Nefes Gazetesi'nde yer alan bu haber, son güncellemesiyle saat 11:15'te taze detaylarla zenginleşirken, Türkiye'nin tarım sektöründeki yapısal sorunları bir kez daha masaya yatırıyor. Bugünün tarihi olan 6 Aralık 2025 Cumartesi sabahı itibarıyla, kırmızı pancar fiyatlarındaki bu uçurum sosyal medyada binlerce tartışmaya yol açmış durumda. Peki, bu kök sebzenin tarladan sofraya uzanan yolculuğunda ne gibi engeller var? Üreticilerin düşük kazancı nasıl bir kısır döngü yaratıyor ve tüketicinin cebi neden yanıyor? Bu makale, hasadın coşkusundan fiyat krizine kadar her detayı derinlemesine ele alarak, Türkiye tarımının nabzını tutuyor. Kırmızı pancarın besin değeriyle dolu hikayesi, sadece bir ürünün değil, emek-sermaye dengesinin de bir aynası olarak karşımıza çıkıyor.
Kırmızı pancar hasadının başlaması, Türkiye'nin tarımsal takviminde kışın müjdecisi gibi. Bu kök sebze, demir, folik asit ve antioksidanlar açısından zengin bir besin deposu olarak biliniyor; salatalardan turşulara, çorbalardan salatalara kadar mutfakların her köşesinde yerini alıyor. Hasat dönemi, genellikle sonbahar sonu ve kış başı itibarıyla Ege Bölgesi'nde, özellikle İzmir, Manisa ve Aydın illerinde zirveye ulaşıyor. Bu yıl, iklim koşullarının nispeten ılıman geçmesi sayesinde verimlilik yüzde 15 civarında artmış durumda. Üreticiler, tarlalarında tohum ekiminden hasada kadar yaklaşık 120-150 gün süren bir emek maratonu yürütüyor. Ekim ayından itibaren ekilen tohumlar, sulama ve gübreleme ile desteklenerek kökleri güçlendiriliyor; hasat ise elle veya mekanik araçlarla yapılıyor. Tarladan çıkan kırmızı pancarlar, ilk etapta toplu depolarda sınıflandırılıyor – boyutu, rengi ve tazeliği kriterlerine göre ayrılıyor. Bu süreçte, küçük ölçekli üreticiler için en büyük zorluk, hava koşullarına bağımlılık: Yağışlı bir kış, kökleri çürütürken, kuraklık verimi düşürüyor. Ancak bu sezon, beklenen yağışlar sayesinde rekolte yüksek; İzmir'in Tire ilçesinde bir üretici, *“Bu yıl tarlamız bereket fışkırdı, ama fiyatlar emeklerimizi karşılamıyor”* diye yakınıyor. Hasat makinelerinin gürültüsü, tarlaları hareketlendirirken, işçilerin elleri toprağa bulanmış halde, sezonun umutlarını topluyor. Bu bereket, Türkiye'nin yıllık kırmızı pancar üretimini 500 bin tona yaklaştırıyor; ancak bu rakamın büyük kısmı ihracata gitmek yerine iç pazarda tüketiliyor.
Üretici tarafında ise tablo, hasadın coşkusuna rağmen hüzünlü. Tarladan pazara ilk elden satışta, kırmızı pancar kilogramı ortalama 8-10 TL arasında değişiyor. Bu fiyat, tohum maliyeti, gübre, sulama ve işçilik giderlerini zar zor çıkarıyor. Küçük aile işletmeleri için, yıllık gelirin yüzde 60'ı bu kök sebzeden geliyor; ama düşük fiyatlar, borç sarmalını derinleştiriyor. Manisa'nın Sarıgöl ilçesinde faaliyet gösteren bir kooperatif başkanı, durumu şöyle özetliyor: *“Biz 10 TL'ye veriyoruz, ama tüketici 40 TL görüyor. Aradaki fark nerede eriyor? Lojistikte, depolamada ve aracıların cebinde.”* Üreticiler, hasat sonrası ürünlerini yerel hallere veya kooperatiflere teslim ediyor; buradan toptancılara, oradan market zincirlerine uzanan zincirde her aşama bir katman ekliyor. Örneğin, bir kasa kırmızı pancar –yaklaşık 20 kilogram– hallerde 200 TL'ye alınıp, nakliye ve komisyonlarla 300 TL'ye çıkıyor. Bu zincirde, kayıplar da cabası: Taşıma sırasında yüzde 10-15 oranında ezilme veya bozulma yaşanıyor. Üreticilerin en büyük şikayeti, pazarlık gücü eksikliği; büyük zincirler, fiyatı düşük tutmak için baskı yapıyor. Bu sezon, artan mazot ve gübre fiyatları nedeniyle üretim maliyeti yüzde 25 zamlanmış; ama satış fiyatı aynı kalmış. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın destekleri –dekar başına 500 TL mazot yardımı gibi– bir nebze nefes aldırıyor, ama yetersiz. Küçük üreticiler, kooperatifleşmeye yönelerek doğrudan satış kanalları kurmaya çalışıyor; örneğin, online platformlar üzerinden tüketiciye ulaştırma girişimleri artmış. Ancak, bu modeller hâlâ sınırlı; zira kırsal bölgelerde internet altyapısı zayıf. Üreticilerin umudu, hasadın bereketiyle stok yapıp, kış fiyatlarının yükselmesini beklemekte – ama bu, her zaman garanti değil.
Tüketiciye gelince, kırmızı pancarın raflardaki fiyatı 35-40 TL arasında seyrediyor; bu, özellikle büyük şehirlerde market sepetini şişiriyor. İstanbul'un semt pazarlarında, bir demet kırmızı pancar 50 TL'yi bulurken, süpermarketlerde organik etiketli olanlar 45 TL'ye etiketleniyor. Bu farkın ana nedeni, uzun tedarik zinciri: Üreticiden hallere, oradan toptancılara, distribütörlere ve son olarak perakendecilere uzanan yol, her adımda marj ekliyor. Lojistik masrafları –soğuk zincir depolama ve nakliye– yüzde 20'lik bir pay alıyor; çünkü kırmızı pancar, nemli ve serin ortamda saklanmazsa çabuk bozuluyor. Aracılar, bu zincirin en tartışmalı halkası: Toptancıların yüzde 30-40 kar marjı, fiyatı şişiriyor. Bir ekonomi uzmanı, durumu şöyle değerlendiriyor: *“Tarım ürünlerinde aracı sayısını azaltmak, fiyat istikrarını sağlar. Üretici kooperatifleri güçlendirilirse, tüketiciye 20 TL'ye inebilir.”* Pandemi sonrası artan gıda enflasyonu, bu farkı daha da belirgin kılıyor; Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, sebze fiyatları yıllık yüzde 60 artmış. Tüketiciler, özellikle dar gelirli aileler için kırmızı pancar gibi temel gıdalar, bütçeyi zorluyor. Sosyal medyada dolaşan paylaşımlar, *“Tarladan 10 TL'ye aldığımızı 40 TL'ye yiyoruz, bu adaletsizlik”* diye haykırıyor. Organik pazarlar, biraz daha dengeli fiyatlar sunsa da, erişim sorunu var. Kış aylarında, depolama teknikleri –kum yığınları veya kontrollü atmosfer depoları– fiyatları stabilize ediyor; ama küçük üreticiler bu teknolojilere sahip değil. Tüketici dernekleri, şeffaf etiketleme ve fiyat denetimi çağrısı yapıyor; zira bu uçurum, gıda güvenliğini de tehdit ediyor.
Fiyat farkının kökeninde yatan yapısal sorunlar, Türkiye tarımının kronik hastalıkları gibi. Uzun tedarik zinciri, verimsiz lojistik ve aracıların hakimiyeti, emeğin karşılığını adil dağıtmayı engelliyor. Örneğin, Ege'den İstanbul'a kırmızı pancar sevkiyatı, 500-600 kilometre yol kat ediyor; bu süreçte yakıt, işçilik ve sigorta masrafları ekleniyor. Kayıplar da büyük: Hasattan tüketiciye ulaşana kadar yüzde 25'i ziyan oluyor – ezilme, çürüme veya depolama hatalarından. Tarım ekonomistleri, bu zinciri kısaltmak için "üretici pazarları" modelini öneriyor; doğrudan satış stantları, aracıları devre dışı bırakıyor. Ancak, kırsal-urban uçurum, bu modeli sınırlıyor. Gübre ve mazot zamları, üreticiyi sıkıştırırken, devlet sübvansiyonları yetersiz kalıyor. Bu sezon, iklim değişikliğinin etkisiyle erken don olayları bazı bölgeleri vurmuş; Aydın'da bir tarlada verim yüzde 10 düşmüş. Gelecek beklentiler ise karışık: Kış fiyatları artabilir, ama enflasyon baskısı tüketiciyi eziyor. Uzmanlar, kooperatiflerin dijitalleşmesini –mobil uygulamalarla doğrudan satış– umut olarak görüyor. Bir rapor, bu modelin fiyat farkını yüzde 50 azaltabileceğini belirtiyor. Kırmızı pancar gibi kök sebzeler, beslenme açısından vazgeçilmez; ama ekonomik erişim, sosyal adaleti test ediyor.
Bu hasat sezonu, kırmızı pancarın hikayesini sadece bir ürünün ötesine taşıyor. Üreticinin alın teri, tarladan sofraya uzanan bir destan; ama o destanın sonu, adaletsiz bir finale varıyor. 10 TL'lik emeğin 40 TL'ye dönüşmesi, tarım politikalarının acil revizyon çağrısı. Tüketiciler, yerel pazarlara yönelerek farkı azaltabilir; üreticiler ise birlik olup seslerini duyurmalı. Kışın ilk soğuklarında, bu kök sebzenin sıcak çorbası gibi, umut da kaynatılmayı bekliyor. Tarladan sofraya uzanan bu yol, daha adil bir rota için değişmeli – zira bereket, herkesin hakkı.




