Türkiye, kış aylarının getirdiği karanlıkla boğuşmaya devam ediyor. Özellikle **kalıcı yaz saati** uygulaması, vatandaşların günlük hayatını olumsuz etkiliyor ve büyük bir tartışma konusu haline geliyor.
Çocuklar sabahın erken saatlerinde, henüz gün ağarmadan uykulu gözlerle okul yoluna düşmek zorunda kalıyor. Bu durum, onları okuldan soğutuyor ve eğitim motivasyonlarını düşürüyor. İşçiler, memurlar ve özellikle çalışan kadınlar da benzer zorluklar yaşıyor. Sabahları buz gibi soğuk ve karanlıkta evden çıkmak, psikolojilerini derinden etkiliyor.
Bu uygulamanın dünyada benzeri yok ve 9 yıldır iktidar tarafından değiştirilmiyor. Halkın şikayetlerine rağmen "Nuh diyor, peygamber demiyorlar" anlayışı hakim. Aileler, küçük çocuklar ve emekçiler acı çekerken, yönetim bu sorunlara sırtını dönmüş durumda.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, CHP milletvekilinin soru önergesine verdiği yanıtta, *“Karanlıkta kalınan süre eski saat uygulamasına göre 64 saat azaldı”* diyerek kalıcı yaz saatini savunuyor. Ancak bu savunma, okul çıkışlarındaki aydınlığı öne çıkarıyor fakat sabah karanlığını görmezden geliyor. Bakan, çocukların sabahları yaşadığı sefaleti anlatmak istemiyor gibi görünüyor.
Hekimler ise alarm veriyor. Kalıcı yaz saati yerine doğal kış saati uygulanması gerektiği vurgulanıyor. Bu yanlış uygulama, kalp ve damar hastalıklarını, tansiyon sorunlarını ve uyku bozukluklarını tetikliyor. Melatonin dengesi bozuluyor, antidepresan ilaç kullanımı ikiye katlanmış durumda. Sağlık uzmanları, bu politikanın halk sağlığına ağır zarar verdiğini belirtiyor.
CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Meclis kürsüsünde bu konuya dikkat çekti. *“Bir hekim olarak söylüyorum. Bu uygulamanın sağlık üzerindeki etkileri çok ağır. Bu yanlışın bedelini çocuklar, aileler, emekçiler ödüyor. Melatonin dengesi bozuluyor, uykusuzluk sorunları ortaya çıkıyor”* diyen Kanko'nun sözleri, AKP ve MHP sıralarında boş bakışlarla karşılandı. Bu eleştiriler, iktidarı etkilemedi.
Kalıcı yaz saati uygulamasının enerji tasarrufu sağladığı iddiası da tartışmalı. Ortada dişe dokunur bir tasarruf yok ve bu iddia bir hikaye olarak nitelendiriliyor. Vatandaşlar, bu politikanın sadece halka cefa çektirdiğini düşünüyor. İktidar, halktan kopmuş bir şekilde sırça köşkte yaşıyor gibi görünüyor.
Makale, bu sorunların yanı sıra Meclis'teki cinsel istismar skandalına da değiniyor. Türkiye'nin en güvenli yeri olması gereken Meclis'te, stajyer meslek lisesi öğrencisi kız çocukları personeller tarafından istismara uğramış. 10 kişilik bir grup, yıllardır bu kızları aralarında paylaşmış. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, *“Hepimiz Meclis adına büyük bir öfke ve utanç içindeyiz!”* diyerek tepki gösterdi.
Prof. Dr. Mühip Kanko, soruşturmanın haftalardır sonuçlandırılmamasını eleştirdi. *“Çocukların istismar edildiği yer haline gelen bir meclisin itibarı yerle bir olur. Haftalardır soruşturmayı bir türlü sonuçlandıramayan Genel Sekreterlik, suçu ve suçluyu koruma şüphesi altındadır!”* diyen Kanko, şeffaflık çağrısı yaptı. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un süreci şeffaf yönetmesi ve suçluların cezalandırılması gerektiği vurgulanıyor.
Bu skandal, ülkenin karanlıkta kalan yönlerini bir kez daha ortaya koyuyor. Halkın günlük zorlukları bir yana, kurumların güvenilirliği de sorgulanıyor. Kalıcı yaz saati gibi yanlış politikalar devam ederken, toplumun psikolojisi ve sağlığı giderek bozuluyor.
Sonuç olarak, Türkiye karanlıktan çıkamayan bir ülke konumunda. Çocukların sabah karanlığında okul yolu, emekçilerin psikolojik yıpranması ve sağlık riskleri görmezden geliniyor. Enerji tasarrufu bahanesiyle sürdürülen bu uygulama, halka sadece zarar veriyor. Meclis skandalı ise utanç tablosunu tamamlıyor. Günün sözüyle bitirelim: "Bazı insanlar eğri odun gibidir, onlardan düzgün tahta çıkmaz!"
Bu sorunlar, vatandaşların günlük hayatını doğrudan etkiliyor ve değişim talebi giderek yükseliyor. İktidarın halkın sesine kulak vermesi bekleniyor, ancak 9 yıllık direnç umutları azaltıyor. Karanlık kış günleri, bu yanlış politikalarla daha da zorlaşıyor.



