Tarihi Uzun Kemer ve Çevresinde İmar Planları Krizi: Tarihi Miras ve Doğal Alanlar Betonlaşmaya Açılıyor
Tarihi Uzun Kemer ve Çevresinde İmar Planları Krizi: Tarihi Miras ve Doğal Alanlar Betonlaşmaya Açılıyor
İçeriği Görüntüle

Türkiye, son yıllarda terörle mücadelesinde önemli başarılar elde ederken, zaman zaman yaşanan sarsıcı olaylar, bu mücadelenin ne kadar çetin ve acımasız olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Ülkenin batısında, huzurun ve modern yaşamın simgesi haline gelen İzmir'de yaşanan kanlı saldırı, tüm ülkeyi yasa boğdu. Bir karakola düzenlenen bu hain saldırı, güvenlik güçlerinin her an ne tür bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığını acı bir şekilde gösterdi. Bu saldırı, sadece bir karakolun kapısında biten bir olay değil, aynı zamanda terör örgütlerinin stratejilerindeki değişimleri ve güvenlik birimlerinin bu değişime karşı ne denli uyanık olması gerektiğini de ortaya koyan bir dönüm noktası olarak tarihe geçti.

İzmir'in Gaziemir ilçesinde, gece saatlerinde polis karakoluna yönelik düzenlenen silahlı saldırı, tüm kentte şok etkisi yarattı. Kimliği henüz belirlenemeyen kişi veya kişiler tarafından düzenlenen saldırıda, iki polisimiz şehit olurken, altı polisimiz de yaralandı. Olayın hemen ardından bölgeye sevk edilen çok sayıda takviye ekip, faillerin yakalanması için geniş çaplı bir operasyon başlattı. Yaralı polisler hastaneye kaldırılırken, terör örgütlerinin büyük şehirlerdeki güvenlik zafiyetlerini hedef alan bu tür eylemleri, akıllara son beş yılda yaşanan değişimleri getirdi.

Son beş yıllık dönem, Türkiye'de terörle mücadelenin en kritik evrelerinden birini oluşturdu. Bu süreçte, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet birimleri, özellikle PKK terör örgütüne yönelik yurt içinde ve sınır ötesinde yürüttüğü kapsamlı operasyonlarla örgütün eylem kabiliyetini büyük ölçüde kısıtladı. Geçmişte büyük şehirlerde bombalı araçlarla düzenlenen, çok sayıda sivilin hayatına mal olan büyük çaplı saldırıların sayısı bu başarılı operasyonlar sayesinde önemli ölçüde azaldı. Türkiye, terörle mücadele operasyonlarını insansız hava araçları (İHA) ve silahlı insansız hava araçları (SİHA) gibi teknolojik üstünlüklerle destekleyerek, örgüt mensuplarının hareket alanlarını daralttı ve lojistik ağlarını çökertti.

Ancak bu başarı, terör tehdidinin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmiyordu. Aksine, terör örgütleri stratejilerini değiştirmek zorunda kaldı. Büyük eylemlerden kaçınan terör örgütleri, küçük hücreler veya "yalnız kurt" olarak adlandırılan eylemciler aracılığıyla daha çok ses getirecek, sembolik ve moral bozucu saldırılara yöneldi. İzmir'deki karakol saldırısı da tam olarak bu stratejinin bir yansımasıydı. Bu saldırılar, kamuoyunda infial yaratmayı ve güvenlik birimlerinin yıpratılmasını hedefliyor.

Son beş yıl içerisinde ayrıca, FETÖ ve DHKP-C gibi diğer terör örgütlerine karşı da yoğun mücadeleler yürütüldü. Bu örgütlerin şehirlerdeki sivil unsurları ve örgütlenmeleri deşifre edilerek, olası eylemleri engellendi. Bu sayede, Türkiye'nin iç güvenlik yapısı önemli ölçüde güçlendirildi. Ancak İzmir'de yaşanan son olay, terörün hiçbir zaman tamamen bitmeyeceğini ve güvenlik güçlerinin sürekli tetikte olması gerektiğini bir kez daha kanıtladı.

Yaşanan bu menfur saldırı, güvenlik birimlerinin terörle mücadelesini her alanda sürdürmesinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Karakol ve güvenlik noktalarının güvenliğinin artırılması, istihbarat ağlarının daha da güçlendirilmesi ve vatandaşların da bu mücadeleye destek vermesi, gelecekte benzer olayların yaşanmasını engellemek için atılması gereken adımların başında geliyor. İzmir'de yaşanan bu acı olay, Türkiye'nin terörle mücadelesinde gelinen son noktanın bir özeti gibiydi; büyük başarıların yanı sıra, gözden kaçırılmaması gereken yeni ve sinsi tehditlerin de var olduğunu tüm ülkeye bir kez daha hatırlattı.