Son dakika gelişmeleriyle dolu bu olay, Lübnan'ı bir kez daha savaşın ortasına attı. İsrail ordusu, ateşkes anlaşmasını hiçe sayarak güney Lübnan'ı hava bombardımanıyla vurdu. Patlama sesleri birçok bölgede yankılandı, halk panik içinde kaldı. Ama asıl soru, bu saldırıların neden şimdi gerçekleştiği ve arkasındaki planlar neydi? Hikaye, yavaş yavaş netleşiyor ve her yeni bilgi, olayın vahametini artırıyor.
Lübnan haber ajansı NNA'nın raporuna göre, İsrail savaş uçakları ve insansız hava araçları devreye girdi. Hedefler arasında Nebatiye, Sayda, Mercayun ve Bint Cubeyl gibi güney bölgeleri vardı. Ayrıca doğudaki Bekaa Vadisi'nde Baalbek kenti de vuruldu. Bu saldırılar, sadece askeri noktaları değil, sivil altyapıyı da etkiledi. Taş ocakları ve çimento fabrikaları gibi yerler, yoğun bombardımana maruz kaldı. İnsanlar, gökyüzünden gelen uğultuları duydukça evlerine sığındı.
Nebatiye'de yaşananlar, saldırının şiddetini gözler önüne seriyordu. İsrail savaş uçakları, Rumin ve Humin beldeleri arasındaki bir bölgeyi hedef aldı. Bu saldırı, büyük bir gürültüyle gerçekleşti ve çevrede hasar bıraktı. Aynı zamanda, bir İsrail İHA'sı Fevka beldesinin kuzeyindeki Ali et-Tahir bölgesine saldırdı. Bu nokta, stratejik öneme sahip gibi görünüyordu, ama sivillerin günlük hayatı da tehlikeye girdi.
Sayda çevresinde de durum farklı değildi. İsrail uçakları, Benaful beldesine iki ayrı hava saldırısı düzenledi. Ardından Sarafand ve Beysariye beldeleri arasındaki Herbe Duveyr bölgesine bir saldırı daha geldi. Bu bombardımanlar, yerel halkı korku içinde bıraktı. Patlamaların sesi, kilometrelerce öteden duyuluyordu ve enkazlar etrafa saçıldı.
Başka bir çarpıcı detay, yollara yönelik saldırılardı. İsrail'e ait bir İHA, Şarkiye ve Kusriye es-Sayyad beldeleri arasındaki yolu güdümlü bir füzeyle vurdu. Sonuçta yolda dev bir çukur oluştu. Bu, sadece bir yol değil, bölgenin bağlantı noktasını kesmek anlamına geliyordu. Araçlar geçemez hale geldi, insanlar alternatif rotalar aramaya başladı.
Mercayun'da yaşanan olay ise daha da üzücüydü. Bir İsrail İHA'sı, Blida beldesine saldırı düzenledi. Üstelik bu sırada halk, zeytin hasadıyla meşguldü. Zeytin bahçelerinde çalışan aileler, aniden gelen saldırı karşısında kaçışmaya başladı. Bu, sivil hayatın nasıl hedef alındığını gösteriyordu. Kimse güvende hissetmiyordu.
Bint Cubeyl bölgesinde de benzer bir sahne yaşandı. İsrail İHA'sı, Deyr Antar beldesine saldırdı. Bu saldırı, hızlı ve aniydi, yerel kaynaklar büyük hasar rapor etti. Çevredeki köyler, patlama sesleriyle sarsıldı.
Doğuya kayınca, Baalbek'teki gelişmeler dikkat çekiciydi. İsrail savaş uçakları, Şemstar beldesinin çevresine hava saldırısı düzenledi. Bekaa Vadisi, zaten hassas bir bölgeydi ve bu bombardıman, vadinin derinliklerini etkiledi.
İsrail ordusunun resmi açıklaması ise olaya farklı bir boyut kattı. Ordudan yapılan duyuruda, hedeflerin Hizbullah ve Lübnanlı çevre örgütü Sınır Tanımayan Yeşiller (GWB) olduğu iddia edildi. Bu örgütler, İsrail'e göre tehdit unsuru taşıyordu. Saldırılarda yerle bir olan bir taş ocağı, Hizbullah'ın yeniden inşa amacıyla çimento üretmek için kullandığı bir yerdi. Güney Lübnan'da bulunan bu ocak, bombardımanla kullanılamaz hale geldi.
GWB'ye ait tesisler de hedefler arasındaydı. Bu tesisler, yeniden inşa çalışmaları için kullanılıyordu. İsrail, bunları terör faaliyetleriyle ilişkilendirerek vurdu. Açıklama, "Bekaa Vadisi'nde ve Lübnan'ın güneyinde silah depolamak için kullanılan Hizbullah'a ait yeraltı terör tesislerine baskın düzenlendiğini" öne sürüyordu. Bu iddialar, saldırının gerekçesini oluşturuyordu ama Lübnan tarafı bunları reddediyordu.
Ateşkes ihlali, uluslararası toplumda tepki çekti. Lübnan hükümeti, bu saldırıların barış sürecini baltaladığını söyledi. Halk, sokaklarda protesto etti, korku ve öfke karışımı bir atmosfer hakimdi. Çocuklar okula gidemez oldu, aileler erzak stokladı.
Olayın arka planı, aylardır süren gerilime dayanıyordu. İsrail ve Hizbullah arasındaki çatışmalar, ateşkesle durmuştu ama ihlaller sıklaşıyordu. Bu son saldırı, zincirin son halkası gibiydi. Taş ocakları ve fabrikalar gibi sivil görünümlü hedefler, tartışmaları alevlendirdi. Bazıları, bunların gerçekten askeri amaçlı olup olmadığını sorguluyordu.
Yerel medya, patlamaların videolarını yayınladı. Görüntülerde, gökyüzünden gelen uçaklar ve yükselen dumanlar vardı. İnsanlar, telefonlarıyla kaydedip sosyal medyada paylaştı. Bu, olayın yayılmasını hızlandırdı.
Uluslararası aktörler devreye girdi. Birleşmiş Milletler, taraflara itidal çağrısı yaptı. Ama sahadaki durum, her an daha kötüye gidebilirdi. Lübnan ordusu, sınırda alarma geçti.
Bu bombardıman, sadece fiziksel hasar bırakmadı; psikolojik etki de yarattı. Zeytin hasadı yapan köylüler, artık tarlalarına çıkmaktan korkuyor. Yol çukurları, günlük hayatı felç etti. Hizbullah'ın tepkisi merakla bekleniyor.
Gelecek günlerde ne olacak? İsrail yeni saldırılar mı planlıyor? Lübnan nasıl yanıt verecek? Bu sorular, cevapsız kalıyor ama gerilim artıyor. Olay, Orta Doğu'nun kırılganlığını bir kez daha hatırlatıyor ve her gelişme, yeni bir sürpriz getiriyor.
            
            
                            
                            
                            



