Sözcü Televizyonu'nda yayınlanan Türkiye'nin Sözü programında dün akşam yaşanan tartışma, sosyal medyada ve iş çevrelerinde yankı uyandırmaya devam ediyor. Studio'da bir araya gelen konuklar, gündemdeki hassas konuları ele alırken, özellikle bir ismin attığı mesaj dikkat çekti. Ekrana yansıyan görüntülerde gece saatlerinde düzenlenen kalabalık bir toplantıdan sahneler görülürken, stüdyodaki konuşmalar bambaşka bir boyuta taşındı.

Bağımsız Milletvekili Burak Dalgin, programa bağlandığında moderatör Gülşah İnce'ye verdiği ilk yanıtta çarpıcı bir benzetme yaptı. "Bunun benzeri bir filmi biz izledik" diyen Dalgin, tarihin tekrarladığını söyleyerek sözlerine başladı. Arkaplanda Anıtkabir'in siluetinin göründüğü stüdyodan konuşan Dalgin, konuştuğu konuları düşündükçe zihninin 15 sene öncesine gittiğini ifade etti.

Dalgin'in atıfta bulunduğu dönem, Türkiye'nin yakın geçmişindeki en tartışmalı yargılamalardan biri olan Balyoz ve Ergenekon davaları dönemiydi. O günlerde bazı gazetelerin köşe yazarlarının "falanca yarın alınır, falanca dikkatli olsun" gibi ifadelerle hedef gösterme yaptığını hatırlatan Dalgin, bugün benzer bir durumun yaşandığını savundu. Gizli tanıkların marifetiyle birtakım iddiaların ortaya atıldığını ve insanların uzun süre tutuklu kaldığını anlattı.

O dönemde HTS kayıtları ve aynı kablosuz interneti kullanma gibi sebeplerle insanların birbiriyle ilişkilendirildiğini hatırlatan Dalgin, ekrana yansıyan tweet ekran görüntüsüne dikkat çekti. AKP üyesi Şamil Tayyar'ın sosyal medya hesabından paylaştığı mesaj, programın ana gündemini oluşturuyordu. Tayyar'ın mesajında üç isim öne çıkıyordu: Murat Tomruk, Hamdi Akın ve Vedat Aşçı.

Tweette İstanbul Büyükşehir Belediyesi soruşturması kapsamında ifadesi alınan iş dünyasının bu önemli isimlerine yenilerinin eklenmesinin beklendiği yazılıyordu. "Konuşulanlara bakılırsa sırada sürpriz isimler var" ifadesi, mesajın en dikkat çeken kısmıydı. İş dünyasının tedirgin olduğu, operasyonun dalga boyunun tahmin edilemediği vurgulanıyordu.

Tayyar'ın mesajının devamında "Anlaşılan, yazımı tamamlanmak üzere olan İmamoğlu iddianamesine son nokta konmadan önce ortalık biraz daha hareketlenecek gibi" cümlesi yer alıyordu. Son olarak "Süreç bir tamamlanmasın genel kanaatimizi ifade ederiz. İzleyelim, görelim bakalım" diyerek mesajını noktalayan Tayyar, belirsiz bir hava yaratmıştı.

Bu noktada Burak Dalgin'in analizi derinleşti. "Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik. Arada neler yaşadık" diyerek başlayan Dalgin, aradan geçen 10-15 seneyi hatırlattı. Bugün gazete köşelerinden değil ama sosyal medya köşelerinden bazı kişilerin ikaz edildiğini söyledi. Gizli tanık ifadelerinin artık daha da zayıflatılmış şekilde "gördüm, duydum, işittim" seviyesinde beyanlarla birtakım iddiaların ortaya atıldığını vurguladı.

Baz istasyonu, HTS ve benzeri kayıtlarla insanların bir şeylerle ilişkilendirildiğini anlatan Dalgin, tarihin tekerrür etmemesi gerektiğini söyledi. Tarihten ders alınması, ibret alınması ve aynı hataların tekrarlanmaması gerektiğini vurgulayan Dalgin, üzülerek gördüğünü söylediği acı neticelere yol açan bir hukuk sürecinin benzerini bugün tekrar yaşadıklarını iddia etti.

İş dünyasının durumuna geçen Dalgin, bu ifadelerin çok muğlak olduğunu ve bu yüzden de çok tedirgin edici olduğunu belirtti. "Şunu okuyan her iş insanı neredeyse istisnasız, köşedeki büfeciden en büyük holdingin yönetim kuruluna kadar uzanan herkes kendini burada görebilir" dedi. Sürpriz isimlerin adı üstünde sürpriz olduğunu, yenilerin eklenmesinin beklendiğini, anlaşılan ortalığın hareketleneceğini söyledi.

Dalgin, bu ifadeleri bir gazetecilik beyanıyla bağdaştıramadığını söyledi. Çünkü hiçbir şey söylemediğini, bilakis belirsizliği arttırdığını savundu. Her iş insanına zımnen "ayağını denk al, dikkatli ol, senin de kapın çalınabilir" mesajı verdiğini iddia etti. Bu durumun iki açıdan büyük problem olduğunu vurguladı.

Birinci problem bireyin hakları ve hukuku açısındandı. İnsanların olmadık şeylerden tedirgin hissetmelerinin bir anlamı olmadığını söyleyen Dalgin, ikinci problemin iktisadi açıdan çok büyük olduğunu belirtti. Bu mesajın her seviyede iş insanına "dikkatli ol, uzun vadeli risk alma, yatırım yapma, senin de kapın çalınabilir" dediğini savundu.

"Bu memlekete yatırım yapılmazsa, insanlar önünü göremezse biz nasıl kalkınacağız, nasıl refah yaratacağız?" sorusunu yönelten Dalgin, zaten çok ciddi ekonomik sıkıntılar yaşandığını söyledi. Geçen haftasının İnegöl, Ayvalık, Burhaniye ve Kocaeli'de geçtiğini anlattı. Tamamen reel sektörle, kimi tarım, kimi sanayi, kimi ticaretle uğraşan insanlarla görüştüğünü belirtti.

Oralarda çok ciddi bir sıkıntı olduğunu gözlemlediğini söyleyen Dalgin, herkesin ciddi bir tıkanıklık içinde olduğunu ifade etti. Bunun en büyük sebeplerinden birinin nakit sıkışıklığı olduğunu vurguladı. İzleyen vatandaşların da bunu teyit edeceğini söyledi. Tahsilat yapamamanın, banka kredilerini alamamanın büyük sorun olduğunu anlattı.

AKP'nin Oy Oranlarında Dramatik Düşüş: Son Anketler Alarm Veriyor
AKP'nin Oy Oranlarında Dramatik Düşüş: Son Anketler Alarm Veriyor
İçeriği Görüntüle

Yatırım konusunun apayrı olduğunu, yatırım yapmaya pek kimsenin gözünün kesmediğini söyleyen Dalgin, kredi borcunun yükünün altına girmekten insanların endişe ettiğini belirtti. Bu ve benzeri haberleri okuyan insanların uzun vadeli yatırım yapmayı bırakın, sipariş vermekten bile korktuklarını savundu.

"Aman ben nakdimi tutayım, aman ödemelerimi yapmayayım" diye düşünen insanların ekonomiyi tıkadığını anlatan Dalgin, trafikten bir benzetme yaptı. Öndeki beş araç fren yapmaya başlasa bir kilometre sonraki aracın seyahat süresinin 15-20 dakika uzayacağını söyledi. Çünkü herkes fren yaptığı anda yolun tıkanacağını vurguladı.

"Siz ekonomiye fren yaptırırsanız, ekonominin kan dolaşımı olan üretimi, istihdamı, nakit dolaşımını, yatırımını önünde durursa ne olur?" diye soran Dalgin, vücutta kan dolaşımı durursa nasıl sıkıntılar yaşanırsa ekonomide de öyle durulacağını söyledi. Zaten çok ciddi bir meseleyle karşı karşıya olunduğunu vurguladı.

Bu noktada somut rakamlar vermeye başladı. Türkiye'nin en büyük bin sanayi şirketinin senede sadece 30 bin istihdam yarattığını söyledi. 30 bin yeni istihdam yaratıldığını, oysa her sene 1 milyon gence iş bulmak durumunda olunduğunu belirtti. 1 milyon gencin iş hayatına katıldığını vurguladı.

Son üç senede sadece tekstildeki istihdam kaybının 300 bin olduğunu anlatan Dalgin, Balıkesir organize sanayi bölgesinde sadece bu seneki istihdam kaybının 2 bin olduğunu söyledi. Türkiye'nin en büyük bin sanayi şirketinin sadece 30 bin yeni istihdam yaratabiliyor olmasının vahametini vurguladı.

"Biz üretimin, yatırımın, istihdamın önünü açmak için insanlara güven pompalamak durumundayız" diyen Dalgin, yarınını gör, iş yap, insanları eğit, yeni iş alanları aç denilmesi gerektiğini söyledi. Fakat bu tip mesajların bunun tam tersi olduğunu savundu. "Aman dikkatli ol, pek de bu işlere bakma, tedirgin ol, fazla etliye sütlüye karışma" mesajı verildiğinde trafiği durdurmak, kan dolaşımını durdurmak gibi ekonominin durdurulacağını iddia etti.

Bunlardan kaçınılması gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamlayan Dalgin'e moderatör Gülşah İnce teşekkür etti. Programın bu bölümünde CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi ve Hukukçu İsmail Emre Telci ile Siyaset Bilimci Sezin Öney de stüdyoda bulunuyordu, ancak bu kesitte konuşmadılar.

Ekranda canlı yayın bandı boyunca "Son Durum" etiketiyle "İş İnsanları Neden İfadeye Çağrılıyor?" sorusu ve "AKP'li Tayyar: İfadesi Alınan Önemli İsimlere Yenileri Eklenebilir" alt başlığı görünmeye devam etti. Gece saatlerinde toplanan kalabalıktan görüntüler ekrana yansırken, ellerinde "Ahmet Özer Yalnız Değildir" pankartları taşıyan insanlar görüldü.

Programın sonunda izleyicilere "Paylaş", "Abone Ol" ve "Bildirimleri Aç" çağrısı yapılırken, tartışmanın toplumda yarattığı etki sosyal medyada da devam etti. Özellikle iş insanlarının durumu ve ekonomik kaygılar, program sonrasında da gündemde kalmaya devam ediyor.

Stüdyodaki atmosfer oldukça gergin ve ciddiydi. Burak Dalgin'in vurguladığı tarihsel benzetmeler, izleyicilerin hafızalarında geçmiş dönemleri canlandırırken, bugünle olan paralellikler endişe yarattı. Özellikle muğlak ifadelerin iş dünyasında yarattığı tedirginlik ve bunun ekonomiye olan muhtemel etkileri, programın en çok tartışılan konuları arasında yer aldı.

Dalgin'in verdiği rakamlar da dikkat çekiciydi. 1 milyon gencin iş hayatına girdiği bir ülkede en büyük bin şirketin sadece 30 bin istihdam yaratması, tekstilde 300 bin kişinin işini kaybetmesi ve Balıkesir'de 2 bin kişinin işsiz kalması gibi veriler, ekonomik tabloyu gözler önüne serdi. Bu rakamlar ışığında, belirsizlik yaratan açıklamaların ekonomiye vereceği zararın boyutu daha iyi anlaşılıyor.

Program boyunca vurgulanan ana mesaj belliydi: Ekonomik büyüme ve istihdam için güven ortamı şart. Belirsizlik, muğlaklık ve dolaylı tehditler yatırım ortamını bozuyor ve bu da zaten zor durumda olan ekonomiyi daha da zorluyor. İş insanlarının geleceği görebilmesi, risk alabilmesi ve yatırım yapabilmesi için net, anlaşılır ve öngörülebilir bir ortama ihtiyaç var.