Türkiye’nin ekonomik manzarası, küresel ve yerel dinamiklerin etkisiyle adeta bir fırtınanın içinde şekilleniyor. ING, önde gelen küresel bir finans kuruluşu olarak, Türkiye’nin ekonomik geleceğine dair cesur tahminlerle dolu bir rapor yayınladı. Faiz oranları, enflasyon ve Dolar/TL kuru üzerine yapılan bu öngörüler, yatırımcılar, karar vericiler ve vatandaşlar için bir yol haritası sunuyor. Ancak bu tahminler ne anlama geliyor ve son beş yılda yaşanan değişimler bu tabloyu nasıl hazırladı? Türkiye’nin ekonomik nabzını tutan bu heyecan verici yolculuğa hazır olun; geçmişten geleceğe uzanan trendleri, zorlukları ve fırsatları birlikte keşfedelim.

Son beş yılda Türkiye ekonomisi, hem iç hem de dış faktörlerin etkisiyle dalgalı bir seyir izledi. 2020’de pandeminin gölgesinde başlayan ekonomik belirsizlikler, küresel tedarik zinciri sorunları ve enerji fiyatlarındaki artışlarla birleşti. 2021’de enflasyon oranları hızla yükselirken, Türk Lirası değer kaybı yaşadı ve Dolar/TL kuru 8,30 seviyelerinden 13,50’lere tırmandı. Bu dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), düşük faiz politikasıyla dikkat çekerken, enflasyon 2022’de %85’in üzerine çıkarak son 24 yılın zirvesini gördü. 2023’te sıkı para politikasına geçişle birlikte faiz oranları kademeli olarak artırıldı ve 2024 başında %42,5 seviyesine ulaştı. Ancak enflasyonun yüksek seyri ve TL’deki reel değerlenme, ekonomik dengeleri yeniden şekillendirdi. 2025’e gelindiğinde, TCMB’nin faiz indirim döngüsüne başlaması ve enflasyon beklentilerinin %30’ların altına gerilemesi, piyasalarda yeni bir umut dalgası yarattı.

ING’nin son raporu, bu dinamik zeminde Türkiye’nin ekonomik geleceğine dair çarpıcı öngörüler sunuyor. Banka, TCMB’nin 2025 yılı boyunca faiz indirimlerine devam edeceğini, ancak bu indirimlerin temkinli ve kademeli olacağını öngörüyor. Özellikle, politika faizinin 2025 sonuna kadar %30 seviyesine gerileyebileceği belirtiliyor. Bu tahmin, enflasyonun ilk çeyrekte zirve yapıp ardından düşüşe geçeceği beklentisine dayanıyor. ING, enflasyonun 2025 sonunda %30’dan %24’e gerileyeceğini, 2026’da ise %17 civarına inebileceğini öne sürüyor. Bu düşüş, iç talepteki yavaşlama ve TL’nin reel değer kazanımının etkisiyle destekleniyor. Ancak, küresel belirsizlikler ve jeopolitik riskler, bu iyimser tabloya gölge düşürebilir.

Dolar/TL kuru, ING’nin raporunda en çok dikkat çeken noktalardan biri. Banka, 2025 sonu için Dolar/TL tahminini 45,00 olarak belirlerken, 2026 sonu için bu rakamın 53,00’e yükseleceğini öngörüyor. Bu tahmin, TL’nin değer kazanım hızının enflasyon düşüşüyle birlikte azalacağı varsayımına dayanıyor. Son beş yılda Dolar/TL kuru, 2020’deki 7,50 seviyelerinden 2025 başında 41,25’e kadar yükseldi. Bu artış, yüksek enflasyon, dış ticaret açığı ve küresel piyasalardaki dalgalanmaların bir sonucu olarak ortaya çıktı. ING, TCMB’nin sıkı para politikası duruşunun TL talebini artırdığını ve bu durumun kur üzerindeki baskıyı bir miktar hafiflettiğini vurguluyor. Ancak, küresel ticaretteki korumacı eğilimler ve enerji fiyatlarındaki oynaklık, TL üzerinde risk oluşturmaya devam ediyor.

Ekonomik büyüme tarafında ise ING, Türkiye için iyimser bir tablo çiziyor. Banka, iç talepteki dayanıklılığı dikkate alarak 2025 yılı GSYH büyüme tahminini %2,7’den %3,3’e, 2026 için ise %3,5’ten %4’e revize etti. Son beş yılda ekonomik büyüme dalgalı bir seyir izledi; 2021’de %11’lik güçlü bir büyüme yaşanırken, 2022’de bu oran %5’e geriledi. 2023 ve 2024’te küresel talepteki zayıflama ve iç piyasadaki yavaşlama nedeniyle büyüme %3 civarında seyretti. ING, hizmet sektöründeki olumlu seyrin ve turizm gelirlerindeki artışın büyümeyi desteklediğini, ancak imalat sanayindeki zayıf görünümün risk oluşturduğunu belirtiyor.

Enflasyonla mücadele, Türkiye’nin son beş yıldaki en büyük sınavlarından biri oldu. 2020’de %14,6 olan yıllık enflasyon, 2022’de %85,5’e fırladı. TCMB’nin 2023’te sıkı para politikasına geçişi, enflasyonun 2024 sonunda %42’ye gerilemesini sağladı. ING, bu düşüşün 2025’te de devam edeceğini, ancak hizmet sektörü enflasyonundaki katılığın ve gıda fiyatlarındaki dalgalanmaların risk oluşturabileceğini ifade ediyor. Banka, enflasyon beklentilerindeki düzelmenin ve maliye politikasıyla para politikasındaki eşgüdümün, dezenflasyon sürecini güçlendireceğini öngörüyor. Özellikle, TCMB’nin likidite yönetimi ve döviz talebini sınırlayıcı adımları, enflasyonun ana eğilimini düşürmede kritik rol oynuyor.

Bakan Tekin'den Özel Okul Fiyatlarına Skandal Çıkış
Bakan Tekin'den Özel Okul Fiyatlarına Skandal Çıkış
İçeriği Görüntüle

Peki, bu tahminler ne anlama geliyor? ING’nin öngörüleri, Türkiye ekonomisinin bir dönüm noktasında olduğunu gösteriyor. Faiz indirimleriyle desteklenen ekonomik canlanma, TL’nin cazibesini artırabilir ve yabancı yatırımcıyı çekebilir. Ancak, küresel piyasalardaki belirsizlikler, özellikle ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz politikaları ve jeopolitik gerilimler, bu iyimser tabloyu riske atabilir. ING, Fed’in 2025’te daha sınırlı bir gevşeme politikası izleyeceğini ve bu durumun gelişmekte olan piyasalara sermaye akışını etkileyebileceğini belirtiyor. Türkiye’nin dış ticaret ortaklarındaki büyüme beklentilerinin düşmesi, özellikle Almanya gibi kilit pazarlarda, ihracatı olumsuz etkileyebilir.

Son beş yılda Türkiye, ekonomik politikalarında radikal değişiklikler yaptı. 2020 ve 2021’deki düşük faiz politikaları, enflasyonun kontrolden çıkmasına neden olurken, 2023’ten itibaren sıkılaşma adımları piyasalara güven verdi. TCMB’nin 2025’te toplantı sayısını 12’den 8’e düşürmesi, karar alma süreçlerinde daha esnek bir yaklaşım benimseyeceğini gösteriyor. ING, bu değişimin faiz indirimlerini daha öngörülebilir hale getirebileceğini, ancak enflasyon görünümüne bağlı olarak ihtiyatlı bir duruşun süreceğini vurguluyor. TL mevduat faizlerinin %56,5’e yükselmesi, tasarrufları cazip hale getirirken, kredi faizlerindeki düşüş bireysel tüketimi destekleyebilir.

Türkiye’nin ekonomik geleceği, hem fırsatlarla hem de risklerle dolu. ING’nin raporunda öne çıkan bir diğer nokta, maliye politikasıyla para politikası arasındaki eşgüdümün artması. Bu uyum, enflasyonun düşüşünü desteklerken, büyüme hedeflerine ulaşmada kritik bir rol oynayabilir. Ancak, enerji fiyatlarındaki oynaklık, küresel talepteki zayıflama ve iç piyasadaki tüketim eğilimlerinin dengelenmesi ihtiyacı, karar vericiler için zorlu bir sınav olacak. ING, Türkiye’nin bu sınavdan başarıyla çıkabileceğini, ancak temkinli bir iyimserlikle hareket edilmesi gerektiğini savunuyor.

Bu çarpıcı öngörüler, Türkiye’nin ekonomik rotasını yeniden düşünmek için bir davet niteliğinde. Faiz oranlarındaki düşüş, enflasyondaki gerileme ve Dolar/TL’deki hareketlilik, sadece yatırımcılar için değil, sokaktaki vatandaş için de yeni bir dönemin habercisi. Gelecek yıllarda Türkiye, hem iç dinamiklerini dengelemek hem de küresel fırtınalara karşı direnç göstermek zorunda. ING’nin cesur tahminleri, bu yolculukta bir pusula olabilir; ancak asıl soru, Türkiye’nin bu öngörüleri nasıl realize edeceği. Ekonomik fırtınanın ortasında, umut ve kararlılık, Türkiye’nin en büyük kozları olmaya devam ediyor.