Diyarbakır'da son haftalarda yaşanan sağlık krizi, tüm Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Kış mevsiminin erken bastırmasıyla birlikte, Avrupa'da aylardır süren grip dalgası sınırlarımızı aştı ve Güneydoğu'nun en kalabalık şehirlerinden birinde tam anlamıyla patlama yaptı. Hastaneler, poliklinikler ve acil servisler, grip benzeri semptomlarla başvuran binlerce hasta nedeniyle adeta dolup taşıyor. Bu durum, sadece bireysel sağlık sorunlarını değil, aynı zamanda toplum sağlığını tehdit eden bir salgının habercisi olarak görülüyor. Özellikle mutasyona uğramış influenza virüsünün ön planda olduğu bu salgın, geçen yıla kıyasla çok daha agresif bir seyir izliyor. Vatandaşlar, ateş, öksürük, baş ağrısı, yaygın vücut ağrıları ve nefes darlığı gibi şikayetlerle doktora koştururken, sağlık çalışanları da artan yük altında nefes almakta zorlanıyor.

Bu krizin merkezinde, Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Tekin'in açıklamaları yer alıyor. Uzun yıllara dayanan uzmanlığıyla tanınan Tekin, son haftalarda gözlemlenen vaka artışının temel sebebinin mutasyona uğramış influenza virüsü olduğunu vurguluyor. "Son haftalarda influenza, rinovirüs, adenovirüs ve RSV'de artış görüyoruz. Ancak bu dönem daha çok influenza ile karşılaşıyoruz," diye belirtiyor. Bu virüsün, önceki sezonlara göre daha dirençli hale geldiği ve semptomların uzadığına dikkat çeken Tekin, hastaların çoğunun 3-4 gün süren yüksek ateşle mücadele ettiğini anlatıyor. Grip salgını, sadece yetişkinleri değil, çocukları, yaşlıları ve gebeleri de derinden etkiliyor. Diyarbakır'daki hastanelerde yatış oranları yüzde 50'nin üzerine çıkarken, ayakta tedavi görenlerin sayısı da rekor seviyede.

Kış aylarının getirdiği kapalı ortamlar, bu salgının yayılmasında en büyük rolü oynuyor. Ani sıcaklık değişimleri, bağışıklık sistemini zayıflatarak vücutları enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale getiriyor. Prof. Dr. Tekin, bu noktada net bir uyarıda bulunuyor: "Kapalı ortamlarda geçirilen süre arttıkça bulaş riski katlanıyor." Influenza virüsünün damlacık yoluyla kolayca yayıldığını hatırlatan uzman, toplu taşıma araçları, okullar ve iş yerleri gibi mekanların adeta birer risk yuvası haline geldiğini ifade ediyor. Son haftalarda, rinovirüs ve RSV gibi diğer solunum yolu virüsleri de sahnede yer alsa da, influenza'nın baskınlığı tartışmasız. Bu virüsün her yıl mutasyon geçirerek yeni varyantlar üretmesi, aşıların etkinliğini kısmen sınırlayabiliyor. Diyarbakır'daki vaka haritasına bakıldığında, özellikle düşük sosyoekonomik kesimlerde ve kalabalık ailelerde enfeksiyon oranlarının iki katına çıktığı görülüyor.

Semptomların şiddeti, bu sezonun en çarpıcı özelliği. Geçen yıla oranla daha uzun süren hastalık süreci, hastaları hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıpratıyor. Prof. Dr. Recep Tekin, *“Bu yıl hastalarda şiddetli kas ve vücut ağrıları, 3–4 gün süren yüksek ateş görüyoruz. Semptomlar daha uzun sürebiliyor”* diyerek durumu özetliyor. Öksürük krizleri, baş dönmeleri ve nefes almada zorluk, birçok hastayı yatağa mahkum ediyor. Özellikle risk grupları için tehlike çanları çalıyor: Yaşlı bireyler, kronik rahatsızlığı olanlar, hamile kadınlar ve küçük çocuklar, komplikasyon riski en yüksek olan kesimler. Tekin, "Dinlenme çok önemli. Üç günden fazla süren ateş durumunda mutlaka doktora başvurulmalı. Yaşlılar, gebeler ve çocuklar ise daha yakından takip edilmeli," diye tavsiyelerde bulunuyor. Bu uyarılar, salgınla mücadelede erken müdahalenin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Diyarbakır'daki hastane sahneleri, adeta bir savaş alanını andırıyor. Acil servislerde kuyruklar oluşurken, doktorlar vardiyalarını uzatarak görev yapıyor. Bir hasta yakını, "Eşim üç gündür yataktan kalkamıyor, ateş 39'u geçmiyor. Hastaneye zor getirdik," diye anlatıyor. Bu tür bireysel hikayeler, salgının günlük hayatı nasıl felç ettiğini gösteriyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülke genelinde grip vakaları son bir ayda yüzde 30 artmış olsa da, Diyarbakır özelinde bu oran yüzde 70'lere varıyor. Mutasyona uğramış influenza, Avrupa'da da benzer bir patlamaya yol açmıştı; İngiltere ve Almanya'da hastaneler benzer nedenlerle alarm vermişti. Türkiye'de ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi, iklim koşulları nedeniyle en riskli alanlardan biri haline geldi. Yağışlı ve soğuk havalar, virüsün çoğalmasını hızlandırırken, hijyen kurallarına uyumun düşük olduğu bölgelerde yayılma geometrik bir hızla artıyor.

Uzmanlar, salgının zirve noktasının henüz gelmediğini söylüyor. Prof. Dr. Tekin, *“Covid yok demek doğru değil ama artık klasik bir grip gibi ilerliyor. Son haftalarda daha çok influenza ile karşılaşıyoruz”* diyerek, pandemi sonrası dönemin yeni gerçekliğine işaret ediyor. Covid-19'un hâlâ dolaşımda olduğu, ancak influenza'nın bu sezonun yıldızı olduğu açık. Aşı kampanyaları hız kazansa da, mutasyonlar nedeniyle tam koruma sağlanamıyor. Halk Sağlığı uzmanları, maske kullanımını, el hijyenini ve sosyal mesafeyi yeniden gündeme getiriyor. Okullarda ve kreşlerde önlem paketleri devreye alınırken, iş yerlerinde havalandırma sistemleri zorunlu hale geliyor. Bu salgın, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerini de gözler önüne seriyor: Küresel ısınma, mevsimsel hastalıkların paternini değiştirerek beklenmedik patlamalara zemin hazırlıyor.

Ünlü oyuncu Murat Cemcir ölümden dönüp yeniden yürümeye başladı
Ünlü oyuncu Murat Cemcir ölümden dönüp yeniden yürümeye başladı
İçeriği Görüntüle

Önleme stratejileri, bu krizin anahtarı olarak görülüyor. Bol sıvı tüketimi, C vitamini takviyesi ve düzenli egzersiz, bağışıklığı güçlendirmenin temel yolları. Ancak Prof. Dr. Tekin'in vurguladığı gibi, *“En fazla saptanan virüslerin influenza, RSV ve rinovirüs olduğunu”* unutmamak gerekiyor. Bu virüsler, özellikle çocuklar arasında solunum yolu enfeksiyonlarını tetikliyor. Diyarbakır'da yürütülen tarama programları, erken teşhisi amaçlıyor. Aile hekimlikleri, semptom şüphesi olan herkese hızlı testler uyguluyor. Salgının ekonomik boyutu da göz ardı edilemez: İş gücü kaybı, artan ilaç harcamaları ve hastane masrafları, şehir bütçesini zorluyor. Yerel yönetimler, acil durum fonlarını devreye sokarak destek sağlıyor.

Bu grip dalgasının ne kadar süreceği belirsiz, ancak uzmanlar önümüzdeki haftalarda zirveyi bekliyor. Diyarbakır, Türkiye'nin grip haritasında kırmızı alarm veriyor. Vatandaşlar, semptomları hafife almamalı; erken müdahale hayat kurtarabilir. Sağlık otoriteleri, ulusal aşı stoklarını bölgeye sevk ederken, farkındalık kampanyaları sosyal medyada yayılıyor. Bu salgın, pandemi sonrası dünyanın hâlâ kırılganlığını hatırlatıyor: Virüsler mutasyon yapıyor, ama insanlık da adapte oluyor. Diyarbakır'daki bu patlama, sadece yerel bir sorun değil; ulusal ve uluslararası bir uyarı sinyali. Gelecek sezonlar için daha güçlü bir savunma hattı kurmak, artık bir zorunluluk. Sağlığınızı korumak için bugün harekete geçin – çünkü yarın çok geç olabilir.