Ortadoğu'nun tozlu yollarında, barışın hayali yıllardır bir serap gibi sallanıyor. Gazze'nin dar sokaklarında, bomba sesleri arasında umut kırıntıları arayan aileler, her sabah aynı acıyla uyanıyor. Beyaz Saray'ın koridorlarında fısıldanan planlar, Katar'ın otellerinde dönen müzakereler... Hepsi, biriken öfkenin patlamaya hazır bir volkanını andırıyor. Trump'ın sesi, bu volkanın kenarından yükseliyor; sert, kararlı, ama bir umut vaadiyle. Peki, bu ses, gerçekten yankılanacak mı? Yoksa, eski yaraları mı deşecek?
Asıl fırtına, Cuma gecesi koptu. Hamas, Trump'ın 20 maddelik Gazze barış planına kısmi bir evet dedi; tam bir kabul değil, ama rehineler için yeşil ışık yaktı. "Saha koşulları sağlandığında, Trump'ın takas formülü çerçevesinde hayatta olan ve hayatını kaybeden tüm İsrailli esirleri serbest bırakmayı kabul ediyoruz ve derhal müzakerelere hazırız," diye haykırdı resmi açıklama. Bu sözler, sadece bir kağıt parçası değil; Gazze'nin çığlığı, rehinelerin gözyaşları. Trump, ültimatom vermişti: Pazar sabahı 01.00'e kadar kabul etmezseniz, cehennem kopar. Hamas, o saatin tik taklarını duyarak cevap verdi; bombalar altında, açlıkla boğuşurken, bir kapı araladı. Ama bu kapı, ne kadar geniş? Saha koşulları derken neyi kastediyorlar? İsrail'in saldırıları dursun mu, yardım konvoyları özgürce girsin mi, yoksa işgalin sonu mu?
Düşünün bir: Plan, ateşkesle başlıyor; 72 saat içinde rehineler serbest, karşılığında Filistinli tutuklular. Hamas silahsızlanacak, Gazze'yi ulusal mutabakata dayalı bir teknokrat heyet yönetecek – Arap ve İslam desteğinin gölgesinde. Hamas, savaşı bitirme, yardım girişi, işgali reddetme ve yerinden edilmeyi önleme maddelerini takdirle karşıladı. Ama Gazze'nin geleceği, Filistin hakları? Onlar, daha geniş bir ulusal duruş ve uluslararası hukuk çerçevesi istiyor. Yani, evet dedikleri yerlerde koşullar var; hayır dedikleri yerde ise müzakere masası. Musa Ebu Merzuk, El Cezire'ye döktü içini: "Halkın geleceğini belirlemek, Hamas'ın tek başına karar veremeyeceği ulusal bir mesele." Silahlar? "Gelecekteki Filistin devletine teslim edeceğiz, Gazze'yi kim yönetiyorsa silahlar onun elinde olacak." Ve en vurucusu: "İşgal sona ermeden silahsızlanma olmayacak." Bu, bir uzlaşma mı, yoksa stratejik bir hamle mi? Hamas, kaldıraçlarını bırakmıyor; rehineleri koz olarak tutarken, geleceği garanti istiyor.
Trump'ın tepkisi, yıldırım gibi çaktı. Kameraların karşısına geçti, gülümsemesi zafer kokuyordu: "Hamas, kalıcı barışa hazır. Rehinelerin tahliyesi için İsrail'in saldırılarını durdurması gerekiyor. İsrail, saldırılarına son vermeli." Bu çağrı, sadece bir rica değil; Beyaz Saray'dan Tel Aviv'e bir emir gibi yankılandı. İsrail, Gazze Şeridi'ndeki saldırıları ölçeklendirdi; hava bombardımanları azaldı, kara birlikleri durakladı. Netanyahu, hemen cevap verdi: Video mesajında, "Hamas silahsızlandırılacak, Gazze desmilitarizasyonla kuşatılacak. Bu, Trump'ın planıyla diplomatik veya bizim askeri gücümüzle olacak." Ultimatomdu bu; ama Trump'ın gölgesinde, Netanyahu'nun eli titriyor gibi. Kulislerde fısıldanıyor: Trump, Netanyahu'yu köşeye sıkıştırmış; "Hamas'la anlaştık, sen de uy." Ve Trump, teşekkürlerini sıraladı: "Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Ürdün ve niceleri büyük çaba gösterdi. Bugün büyük bir gün. Rehinelerin ailelerine dönmesini dört gözle bekliyorum." Türkiye'nin adı geçerken, Ankara'nın masadaki rolü bir kez daha parladı; sessiz diplomasi, bombaların arasında bir umut ışığı.
Ama durun, hikaye burada bitmiyor. Bu plan, 29 Eylül'de Trump tarafından duyurulmuştu: Anında ateşkes, rehineler 72 saatte özgür, Hamas'ın silahsızlanması, İsrail'in aşamalı çekilmesi ve Gazze'nin beş yıla kadar uluslararası gözetimde teknokratlara devri. Hamas, anahtar maddeleri kabul etti; ama "evet ama" dediği yerler var. Gazze'nin geleceği için ulusal uzlaşı şart, Filistin hakları için BM çerçevesi. Ebu Merzuk'un sözleri yankılanıyor: Müzakeresiz plan uygulanamaz, İsrail çekilmeden silah bırakılmaz. X'te fırtına koptu; kullanıcılar ikiye bölündü. Bazıları "Trump Hamas'ı tuzağa düşürüyor, kaldıraçlarını bırakıyorlar" diye uyarıyor. Diğerleri, "Bu, rehineler için dev bir adım; Netanyahu şokta" diye seviniyor. #HamasTrumpPlan etiketi trend; videolar, yorumlar uçuşuyor. Bir kullanıcı, "Trump, Netanyahu'yu bile bastırdı; barış mı geliyor?" diye soruyor. Ama Economist, "Hamas'ın 'evet ama'sı, Trump'ın tam kabul talebini karşılamıyor; yetersiz" diyor.
Tarihe dönelim: Gazze savaşı, 7 Ekim 2023'te patlamıştı; binlerce ölü, yerinden edilmiş milyonlar. Trump'ın ikinci döneminde, bu plan bir dönüm noktası mı? Önceki ateşkes girişimleri, Doha'da tıkanmıştı; rehineler hâlâ çadırlarda, Gazze açlıkla boğuşuyor. Şimdi, Kahire'de görüşmeler başlıyor: Hamas heyeti yarın orada, İsrail haritalarını sunacak. ABD elçisi Steve Witkoff ve Kushner yolda; Ron Dermer İsrail'i temsil edecek. Ama engeller devasa: Filistinli "ağır siklet" tutuklular listesi – Marwan Barghouti, Ahmed Saadat gibi isimler – İsrail'i kızdırıyor. 72 saatlik sayım başladı; teknik detaylar çözülecek, cesetler toplanacak. Eğer anlaşma çökerse? İsrail, "Dramatik bir hafta" diyor; savaş yeniden alevlenebilir.
Bu hamle, sadece Gazze'yi değil, tüm bölgeyi sarsıyor. Arap devletleri, planı destekliyor; ama Hamas, "Ulusal mutabakat olmadan olmaz" diyor. Trump'ın baskısı, Netanyahu'yu köşeye sıkıştırdı; "Hamas hazır, sen ne diyorsun?" diye soruyor dünya. Rehinelerin anneleri, Tel Aviv sokaklarında dua ediyor; Gazze'de çocuklar, ekmek kırıntılarıyla bekliyor. Bu, bir tuzak mı – Hamas kaldıraç kaybeder, İsrail sonra ezer mi? Yoksa, gerçek bir barışın kapısı mı? Ebu Merzuk'un şartları net: İsrail çekilsin, yardım girsin, saldırılar bağlansın.
Sosyal medyada kıyamet: "Trump Hamas'ı kandırıyor" diye veryansın edenler, "Sonunda rehineler özgür" diye sevinç çığlıkları atanlar. Netanyahu'nun videosu, X'te dönüyor; "Diplomatik veya askeri, Hamas bitecek" diyor. Trump ise, "Hemen bombalamayı durdurun, rehineleri alın" diye emrediyor. Türkiye'nin rolü, bir kez daha ön planda; sessizce arabuluculuk yapan Ankara, teşekkürleri hak ediyor. Ama riskler? Eğer müzakereler tıkanırsa, Gazze yeniden cehenneme döner; rehineler sonsuza dek kayıp olur.
Geleceğe bakalım: Kahire görüşmeleri, dramatik bir hafta vaat ediyor. Hamas, "Bağlayıcı garantiler" istiyor – İsrail saldırmasın diye. Teknokrat heyet, Gazze'yi yönetecek; ama kimler? Filistinli uzlaşı mı, yoksa dış güçler mi? Silahsızlanma, Filistin devletine mi gidecek? Sorular, geceleri uyutmuyor. Trump'ın planı, Nobel hayalini mi gerçekleştiriyor, yoksa yeni bir felaketi mi tetikliyor? Netanyahu, "Seçenek bizde" diyor; ama Trump'ın eli masada ağır basıyor.
Bu hikaye, sadece bir anlaşma değil; bir milletin kaderi. Rehinelerin gözyaşları, Gazze'nin çığlıkları... Hepsi, bu masada. Hamas'ın "hazırız"ı, bir umut mu, yoksa son bir çırpınış mı? Dünya nefesini tuttu; yarın Kahire'den ne haber gelecek? İzleyin, hissedin; çünkü Ortadoğu, en kırılgan oyunu oynuyor. Ve bu oyun, hepimizi etkiliyor.
Peki ya sonrası? Eğer rehineler özgürleşirse, Gazze yeniden doğar mı? Silahlar teslim olursa, barış kalıcı mı olur? Veya İsrail, planı suistimal edip saldırır mı? Kulisler kaynıyor, X'te fırtına esiyor. Trump'ın "Faisons vite!" çağrısı, kulaklarda çınlıyor. Bu, bitmeyen bir serüven; ama belki, bu sefer sonu mutlu. Veya trajik. Zaman, her şeyi gösterecek. Ama şu an, umutun tadı var havada – acı, ama gerçek.
Bu makaleye eşlik edecek bir görsel için, Hamas-Trump haberinin manşet resmini temel alarak farklı açılardan gerçekçi bir versiyon üretmek istiyorum. 1280x720 boyutlarında, Trump'ın basın toplantısı masasında, arka planda Gazze haritası ve rehinelerin siluetleri, dramatik ışık altında kararlı bir ifadeyle, Hamas bayrağı ve ABD-İsrail simgeleriyle kompozisyon. Renkler koyu kırmızı ve mavi tonlarında, gerilimli bir hava için. Bunu generate etmemi ister misin?
            
            
                            
                            
                            



