Dünyanın En Kalabalık Kenti Tahtında Değişim: Asya'nın Yeni Devi Kim?
Dünyanın En Kalabalık Kenti Tahtında Değişim: Asya'nın Yeni Devi Kim?
İçeriği Görüntüle

Güney Sudan, dünyanın en genç ülkesi olmasına rağmen, çatışmalar, sel felaketleri ve uluslararası yardım kesintileriyle bir açlık ve yerinden edilme cehennemine dönüşmüş durumda. 25 Kasım 2025'te Oxfam tarafından yayınlanan rapora göre, ülke nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan 6 milyon kişi akut açlıkla karşı karşıya; temiz suya ve sanitasyona erişim ise son derece sınırlı. Bu kriz, Sudan iç savaşından kaçan 1 milyondan fazla mülteciyle daha da derinleşirken, yardım programlarının küçültülmesi milyonların hayatta kalma mücadelesini tehlikeye atıyor. Raporda, 2025 için 1,7 milyar dolarlık İnsani İhtiyaç ve Müdahale Planı'nın sadece %41'inin fonlandığı belirtiliyor –bu, ülkenin kuruluşundan bu yana en düşük donor desteği. Özellikle Renk gibi sınır bölgelerinde, günde 1.000 kişilik mülteci akını yaşanırken, Oxfam gibi örgütler operasyonlarını %70 küçültmek zorunda kaldı; şubat ayına kadar tam kapanma riski var. Oxfam Ülke Direktörü Shabnam Baloch, "Yardım kesintileri, aşırı açlık ve hastalıkla boğuşan milyonlar için katastrofik" diyor. Peki, bu acının kök nedenleri ne, etkileri nasıl bir felakete dönüşüyor ve uluslararası toplumun acil fon çağrısına kulak vermesi neden hayati? Bu raporun tüm detaylarını, istatistikler ve ifadelerle birlikte derinlemesine inceleyelim; çünkü Güney Sudan'daki bu kriz, sadece bir ulusal trajedi değil, Afrika Boynuzu'ndan Sahel'e uzanan bir domino etkisi yaratma potansiyeli taşıyor.

Raporun girişi, Güney Sudan'ın insani krizinin vahim boyutunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Ülke, çatışmaların ve sel felaketlerinin yarattığı yerinden edilme dalgasıyla sarsılırken, uluslararası donorların yardım kesintileri durumu felakete dönüştürüyor. Oxfam, nüfusun yarısına denk gelen 6 milyon kişinin akut açlık yaşadığını, 1,3 milyonunun ise çok yüksek akut yetersiz beslenme riski taşıdığını ve ölüm oranlarının arttığını belirtiyor. Bu rakamlar, Nisan 2026'ya kadar 7,5 milyona çıkma potansiyeli taşıyor; yani kriz seviyesi açlık yaşayanların sayısı patlayacak. Sudan iç savaşından kaçan 1 milyondan fazla mülteci, sınır bölgelerini –özellikle Renk'i– aşırı yük altında bırakmış durumda; günde 1.000 kişinin transit merkezlerine sığındığı bu kasabada, Oxfam 44.000 mülteci ve geri dönene destek veriyor. Ancak, fon eksikliği nedeniyle operasyonlar %70 küçültülüyor ve şubat ayına kadar tam kapanma tehlikesi var. Raporda, 2025 İnsani İhtiyaç ve Müdahale Planı'nın 1,7 milyar dolarlık bütçesinin sadece %41'inin fonlandığı vurgulanıyor –bu, 2011'deki bağımsızlık sonrası en düşük seviye. Baloch, "Dünya, en çok yardıma ihtiyacı olanlara sırtını dönüyor, hayatta kalmaları pamuk ipliğine bağlıyken" diye haykırıyor. Bu giriş, krizin sadece yerel değil, uluslararası ihmalle beslendiğini gösteriyor; zira yardım kesintileri, çatışmaların yarattığı yaraları sarma şansını elinden alıyor.

Ana istatistikler, raporun en çarpıcı kısmını oluşturuyor ve Güney Sudan'ın insani felaketinin ölçeğini gözler önüne seriyor. Nüfusun neredeyse yarısını etkileyen 6 milyon kişi akut açlık çekerken, 1,3 milyon çocuk ve yetişkin çok yüksek akut yetersiz beslenme riski taşıyor –bu, ölüm oranlarını artıran bir durum. Nisan 2026'ya kadar bu rakamların 7,5 milyona çıkması bekleniyor; kriz seviyesi açlık yaşayanların sayısı ise 6 milyona ulaşacak. Çatışma ve sel felaketleri nedeniyle 2 milyondan fazla insan yerinden edilmiş; Sudan iç savaşından kaçan 1 milyondan fazla mülteci, sınır bölgelerini aşırı kalabalıklaştırıyor. Renk'te, bir transit merkezinde 433 kişiye bir musluk düşüyor –insani standart olan 250 kişiye bir musluk oranının çok altında. Şehirde sadece 30 işlevsel musluk, 13.000 kişiye hizmet veriyor; bu da su kaynaklı hastalıkları patlatıyor. Sağlık sistemi çökmüş durumda: 450 hastane veya klinik (%35'i) kapalı veya ağır hasarlı; kolera, akut sulu ishal ve Hepatit E vakaları rekor kırıyor. Oxfam, Renk'te 9.000'den fazla kişiye su, sanitasyon ve hijyen desteği sağlıyor; ancak fon kesintileri, bu çabaları baltalıyor. Raporda, Dünya Gıda Programı'nın (WFP) önümüzdeki altı ay için 400 milyon dolarlık açığına dikkat çekiliyor; bu, yardımın durma noktasına geleceğini işaret ediyor. Bu veriler, sadece sayılar değil; günlük hayatta açlık, susuzluk ve hastalıkla boğuşan milyonların çığlığı –özellikle kadın ve kız çocuklarının maruz kaldığı riskler, krizin cinsiyet boyutunu derinleştiriyor.

Krizin ana nedenleri, çatışma, sel felaketleri ve yardım kesintilerinin ölümcül birleşimi olarak sıralanıyor. Güney Sudan genelinde süren çatışmalar, kırsal toplulukları yerinden ederken, yaygın sel felaketleri tarım arazilerini sular altında bırakıyor ve gıda üretimini baltalıyor. Sudan iç savaşı, 1 milyondan fazla mülteciyi Güney Sudan'a itti; bu akın, zaten kırılgan olan sınır bölgelerini –Renk gibi– aşırı yük altına soktu. En kritik neden ise donor kesintileri: 2025 yardım planının %41'lik fon oranı, programların küçültülmesine yol açtı ve WFP gibi örgütlerin kaynaklarını tüketti. Raporda, bu kesintilerin "hayati yardımın en kritik anda azaltılması" olarak nitelendirildiği belirtiliyor; zira çatışmalar ve sel, ihtiyaçları patlatırken, fonlar daralıyor. Sudan'ın iç savaşı, knock-on etkisiyle Güney Sudan'ı vuruyor; mültecilerin gelişi, su ve sanitasyon sistemlerini çökertiyor. Kolera ve Hepatit E gibi su kaynaklı hastalıklar, kirli suyun yayılmasıyla artıyor; hastanelerin %35'inin kapalı olması, tedaviyi imkansız kılıyor. Bu nedenler, açlık döngüsünü besliyor: Çatışma tarımı durdururken, sel hasadı yok ediyor ve yardım kesintileri yardımı kesiyor –sonuçta, aileler hayatta kalmak için tehlikeli mekanizmalara başvuruyor.

Etkiler, raporun en yürek burkan bölümü ve Güney Sudan halkının günlük çilesini gözler önüne seriyor. 6 milyon kişinin akut açlığı, 1,3 milyon yetersiz beslenme vakası ve artan ölüm oranları, ülkeyi kıtlık eşiğine getiriyor. Yerinden edilme, 2 milyondan fazla insanı evsiz bırakmış; Sudan'dan gelen mülteciler, Renk gibi bölgelerde su ve sanitasyon krizini derinleştiriyor. Bir transit merkezinde 433 kişiye bir musluk düşmesi, suyun "hayat" olmaktan çıkıp tehlike kaynağına dönüşmesini sağlıyor; hane halkları suyu minimize ediyor ve hastalıklar patlıyor –kolera, akut sulu ishal ve Hepatit E vakaları rekor kırıyor. Sağlık sisteminin %35'inin çökmesi, tedaviyi imkansız kılıyor; hastaneler kapalıyken, çocuklar ve yaşlılar en çok etkilenenler. Kadın ve kız çocukları için riskler ise dehşet verici: Yardım kesintileri, aileleri zararlı başa çıkma mekanizmalarına itiyor –çocuk evliliği, kız çocuklarının güvensiz alanlarda yiyecek aramaya gitmesi ve cinsel şiddet riski artıyor. Sudan'dan dönen Maria'nın ifadesi, bu acıyı somutlaştırıyor: _"Şimdi az sayıda örgüt çalışıyor, eskiden çoktu. Sanitasyon kötü, musluklar çalışmıyor. Eskiden gördüğümüz yardımı artık görmüyoruz. Haneler su miktarını minimize ediyor, su yoksa durum daha kötü olacak. Ama su hayattır."_ Bu etki, sadece fiziksel değil; psikolojik ve sosyal yıkım yaratıyor –milyonlar, hayatta kalma mücadelesinde umutsuzluğa gömülüyor ve yardımın kesilmesi, hastalık yayılımını hızlandırıyor.

Oxfam'ın tepkisi, krizin ortasında bir umut ışığı olsa da, fon kesintileriyle sınırlı kalıyor. Örgüt, Renk'te 44.000 mülteci ve geri dönene su, sanitasyon ve hijyen desteği sağlıyor; Transit Centre 2'de 9.000'den fazla kişiye yardım ulaştırıyor. Ancak, donor kesintileri nedeniyle operasyonlar %70 küçültülüyor ve şubat ayına kadar tam kapanma tehlikesi var. Baloch, bu durumu "kalp kırıcı" olarak nitelendiriyor: _"Yardım kesintileri, aşırı açlık ve hastalıkla boğuşan milyonlar için katastrofik. Renk'te operasyonlarımızı küçültmek ve üç aydan az sürede tamamen kapatmak zorunda kalabiliriz. Dünya, en çok yardıma ihtiyacı olanlara sırtını dönüyor, hayatta kalmaları pamuk ipliğine bağlıyken."_ Oxfam, kadın ve kız çocuklarının koruma risklerini vurguluyor: _"Umutsuz aileler, destek alamazsa zararlı mekanizmalara başvuracak. Çocuk evliliği veya kız çocuklarının güvensiz alanlarda kaynak aramaya gitmesi, cinsel şiddet ve sömürü riskini artıracak."_ Örgüt, uluslararası donörlerden acil fon talep ediyor; Sudan'ın knock-on etkisini unutmamalarını ve yardımın hayati can damarı olduğunu hatırlatıyor. Bu yanıt, sadece yardım değil; farkındalık kampanyası –Oxfam, BM ve AB'yi harekete geçirme çağrısı yapıyor.

Raporun sonuç ve önerileri, acil bir eylem planı niteliğinde ve uluslararası toplumu vicdan muhasebesine davet ediyor. Oxfam, donörlerin yardımı acilen restore etmesini talep ediyor; zira kesintiler, açlık ve hastalık yayılımını hızlandıracak. Baloch'un son sözleri, çığlığı özetliyor: _"Uluslararası donörleri, Sudan'da olanları ve Güney Sudan'a knock-on etkisini unutmamaya çağırıyoruz; milyonlarca savunmasız insan, açlıktan ölmek veya hastalık yayılımıyla yüzleşmek zorunda kalırsa, yardımın hayati can damarı acilen restore edilmeli."_ Öneriler arasında, fonların artırılması, Sudan-Güney Sudan koordinasyonunun güçlendirilmesi ve kadın odaklı koruma programları yer alıyor. Rapor, açlığın "hızla yayılmasını" önlemek için acil eylem şart diyor; aksi halde, 7,5 milyonluk kriz seviyesi açlık, kıtlık felaketine dönüşebilir. Bu çağrı, Afrika Birliği ve ECOWAS'ı da kapsıyor; zira Güney Sudan'ın çöküşü, kıtasal gıda koridorunu vurur.

Sonuç olarak, Oxfam'ın 25 Kasım 2025 raporunda çizilen tablo, Güney Sudan'ı bir açlık ve yerinden edilme cehennemine hapsediyor: 6 milyon akut açlık mağduru, 2 milyon yerinden edilmiş ve %41 fonlanmış yardım planı, felaketi büyütüyor. Renk'teki musluk krizi, kolera patlaması ve kadınların cinsel şiddet riski, acının günlük yüzü; Baloch'un "dünya sırtını dönüyor" çığlığı, uluslararası vicdanı sarsıyor. 7 Aralık 2025'te bu rapor hala taze; acil fonlar gelmezse, 2026 kıtlık kapıda. Güney Sudan, yardımın hayati can damarı; unutulursa, milyonlar unutulmaz bir acıya gömülecek. Gözler donörlerde, umutlar ise restore edilmiş yardımlarda.