Gazze'nin dar sokaklarında, tozlu rüzgarların fısıltılı dansı arasında bir sessizlik hâkim. Bu sessizlik, zeytin dallarının arasından sızan bir tedirginlik; güneşin altında solan umutların, yarım kalmış duaların yankısı. Yıllardır süren çatışmaların gölgesinde, bir halkın kaderi en hassas terazide tartılıyor, her an yeni bir dönemece sürükleniyor. Rüzgar, eski yaraları okşarken, ufukta kara bulutlar birikiyor – diplomatik baskılar, gizli anlaşmalar ve bir bölgenin geleceğini belirleyecek o kritik anla dolu bir gökyüzü. Bu, sadece bir uyarı değil; insan ruhunun en derin sınavı, bir ulusun hayatta kalma mücadelesinin nabzı.
İşte tam burada, Beyaz Saray'ın basın odasında yankılanan o sert sözler, Orta Doğu'nun kaderini bir gecede değiştirebilecek bir fırtınayı müjdeliyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze için sunduğu ateşkes planı, Hamas'a net bir ültimatomla dayatılmış; pazar günü saat 18:00'e kadar, yani Türkiye saatiyle pazartesi sabahı 01:00'e dek süre verilmiş. Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, brifinginde bu planı "çok iyi ve kabul edilebilir" diye nitelendirirken, Hamas'ın reddetmesi durumunda "sonuçların çok trajik" olacağını haykırmış. Leavitt'in sesi, sadece bir diplomatik ifade değil; bir uyarı zili, bölgedeki tüm aktörleri ayağa kaldıran bir manifesto gibi çınlamış. Planın detayları, ateşkesin hemen başlamasını, rehine takası ve uzun vadeli barış adımlarını içeriyor; ama reddedilme ihtimali, Gazze'nin sokaklarını daha fazla gözyaşıyla dolduracak bir kâbusu andırıyor.
Leavitt'in sözleri, brifingin her anını domine etmiş; "Başkan Trump, Hamas'a bu teklifin kabul edilmesi gereken ve ayrıntılı bir plan olduğunu açıkça iletti. Eğer kabul etmezlerse sonuçları onlar için çok ağır olacak," diye vurgulamış, dinleyicileri donduran bir netlikle. Bu ağır sonuçlar, sadece diplomatik yaptırımlar veya ekonomik baskılarla sınırlı kalmayacak; askeri müdahalelerin kapısını aralayacak, Gazze'nin zaten kırılgan yapısını paramparça edebilecek bir zincir reaksiyonu tetikleyecek. Hamas'ın elinde tuttuğu rehineler, planın merkezinde duruyor; kabul edilmesi halinde, bu kişilerle değiş tokuşun yanı sıra, Filistinli mahkumların serbest bırakılması gündeme gelecek. Leavitt, bu fırsatı "Hamas'ın planı kabul edip bölgede barış ve refah içinde ilerleme fırsatı" olarak resmetmiş; reddedilme ise, "ne yazık ki çok trajik" bir sonu işaret ediyor – bu trajedi, binlerce sivilin hayatı, Gazze'nin altyapısı ve tüm Orta Doğu'nun dengesi anlamına gelebilir.
Trump'ın planı, ilk dönemindeki Abraham Anlaşmaları'nın bir uzantısı gibi konumlandırılmış; o anlaşmalarla İsrail ve Arap ülkeleri arasında normalleşme rüzgarları esmişti, şimdi ise Gazze'yi bu zincire katmak hedefleniyor. Leavitt, bu süreci överken, "Başkan Trump, Hamas'a planın kabul edilebilir olduğunu ve bunu kabul etmeleri gerektiğini" tekrarlamış; aksi takdirde, "ciddi sonuçlarla karşılaşacaklarını" eklemiş. Bu sonuçlar, uluslararası koalisyonların devreye girmesiyle şekillenebilir; ABD'nin müttefikleri, ekonomik ambargolardan askeri desteklere kadar bir yelpazede harekete geçebilir. Gazze'de zaten kıtlık ve yıkımla boğuşan siviller, bu reddin bedelini en ağır ödeyecek; hastaneler kapanacak, okullar susacak, çocuklar karanlıkta dua edecek. Leavitt'in brifingi, Trump'ın "son birkaç yıldır Orta Doğu'da yaşanan tüm vahşetten derin endişe duyduğunu" dile getirmiş; bu vahşeti, Biden yönetiminden devralınan bir "talihsizlik" olarak nitelendirmiş – bu sözler, siyasi bir ok gibi saplanmış, önceki yönetimin mirasını sorgulatmış.
Bu ültimatomun yankıları, Gazze'nin sınırlarından Washington'un koridorlarına kadar uzanıyor; Hamas içindeki bölünmeler artmış, liderler gizli toplantılarda planı tartıyor. Kabul edilmesi halinde, ateşkes hemen devreye girecek; Gazze'ye yardım konvoyları akacak, yeniden yapılanma başlayacak – hastaneler ayağa kalkacak, tarlalar yeşerecek, çocuklar sokaklarda koşacak. Ama reddedilme, trajik bir domino etkisi yaratacak; İsrail'in operasyonları sertleşecek, uluslararası toplum sessiz kalamayacak, belki de yeni bir savaş dalgası yükselecek. Leavitt, "Hamas'ın bu planı kabul edip barışa doğru ilerleme fırsatı var" diye umut pompalamış; ama o "trajik" kelimesi, havada asılı kalmış bir tehdit gibi asılı duruyor. Trump'ın ilk dönemindeki Abraham Anlaşmaları, bu planın temel taşı; BAE, Bahreyn ve Sudan gibi ülkelerin İsrail'le normalleşmesi, şimdi Filistin'i de kapsayacak bir vizyonu simgeliyor. Leavitt, bu sürecin devamını umduklarını belirtmiş; ama Hamas'ın eli kolu bağlı değil – Katar ve İran gibi müttefikler, reddi destekleyebilir, bu da ateşi körükleyebilir.
Orta Doğu'nun bu kritik kavşağında, sivillerin sesi en yüksek çıkıyor; Gazze'de bir anne, rehin oğlunun fotoğrafını elinde sıkarken dua ediyor, bir baba yıkıntılardan su taşırken planı düşünüyor. Leavitt'in brifingi, bu hikayelerin arka planında yankılanmış; Trump'ın "vahşetten endişe" ifadesi, Biden'ı suçlarken, kendi mirasını parlatmış. Planın kabulü, sadece ateşkes değil; Gazze'nin yeniden inşası, ekonomik kalkınma ve bölgesel barışın anahtarı olabilir – yardım milyarlarca dolar akacak, altyapı yükselecek, çocuklar okula dönecek. Ama trajik son, bu hayalleri yok edebilir; bombardımanlar artacak, sınırlar kapanacak, dünya ekran başında izlerken vicdanlar sızlayacak. Leavitt, "Başkan, son yıllarda Orta Doğu'da meydana gelen zulümlerden endişe duyuyor" diye iç çekmiş; bu zulmün, Biden'dan devralınan bir yük olduğunu ima etmiş – siyasi bir hamle, ama gerçek acıları gölgeliyor.
Bu ültimatom, uluslararası arenayı da hareketlendirmiş; BM'de acil toplantılar gündeme gelmiş, Avrupa Birliği sessiz kalmamış, Arap Birliği planı tartışıyor. Hamas'ın iç dinamikleri, bu baskıyı zorlaştırıyor; liderler arasında kabul yanlıları ve direnişçiler arasında gerilim yükselmiş. Trump'ın süresi, pazar akşamı dolacak; o saatten sonra, Beyaz Saray'ın tepkisi her şeyi belirleyecek – diplomatik baskı mı, yoksa daha sert adımlar mı? Leavitt'in "sonuçları çok ağır olacak" uyarısı, bu senaryoları resmediyor; trajik bir son, Gazze'yi daha derin bir çukura sürükleyebilir, sivillerin günlük mücadelesini cehenneme çevirebilir. Abraham Anlaşmaları'nın gölgesinde, bu plan bir köprü olabilir; İsrail'in güvenliğiyle Filistin'in özgürlüğünü dengeleyen bir köprü – ama köprü yıkılırsa, nehirler taşacak.
Bu fırtınanın kalbindeki hikayeler, vicdanları sızlatıyor; bir Gazze'li doktor, hastane koridorunda planı tartışırken umut arıyor; bir rehine ailesi, saatleri sayarken dua ediyor. Leavitt'in brifingi, bu sesleri bastırmış gibi; Trump'ın "kabul edin, yoksa..." tehdidi, barışın kırılganlığını hatırlatıyor. Planın detayları, rehine takası ve ateşkesin yanı sıra, Gazze'ye yardım koridorları açmayı içeriyor; reddedilme ise, bu koridorları sonsuza dek kapatabilir. Orta Doğu'nun kaderi, bu karara bağlı; Trump'ın vizyonu, Biden'ın mirasıyla çatışırken, dünya nefesini tutmuş bekliyor.
Uluslararası toplum, bu çağrıya kulak vermeli; diplomatik baskı artmalı, arabulucular devreye girmeli. Leavitt'in uyarısı yankılanıyor: Trajik bir son, hepimizi etkileyecek. Bu, sadece Hamas meselesi değil; küresel vicdan sınavı. Ama umut, tamamen sönmüş değil; plan kabul edilirse, Gazze yeniden doğacak, çocuklar gülecek. Bu direnç, bir ateş; söndürmek yerine beslenmeli. Dünya, izlememeli; katılmalı. Gazze, unutulmamalı – çünkü unutmak, suçtur. Bu hikaye, son bulmalı; barışla.





