Türkiye'nin kamu kurumlarında yıllardır süren yolsuzluk soruşturmaları, bazen en beklenmedik isimleri gündeme taşıyor ve bu isimler, adaletin peşinde koşarken birden ortadan kaybolabiliyor. Özellikle havacılık ve eğitim sektöründe köklü bir geçmişe sahip kurumlar, bu tür olaylarla sarsıldığında kamu vicdanı da yaralanıyor. Son dönemde, eski yöneticilerin yurt dışına kaçış haberleri artarken, her biri arkasında bir dizi soru işareti bırakıyor. Bu kaçışlar, sadece bireysel bir kaçamak değil, daha derin bağlantıların ipuçlarını da taşıyor gibi görünüyor. Ancak bu seferki olay, havacılık camiasını ayağa kaldıracak kadar çarpıcı; bir rektörün, tam da yargı önünde hesap verirken, birdenbire izini kaybettirmesi, adeta bir casus filmini andırıyor.

Şimdi gelelim asıl meseleye: Eski Türk Hava Kurumu (THK) Rektörü Ünsal Ban'ın, tam dört farklı davada yargılanırken ve üç ayrı mahkeme tarafından yurt dışına çıkış yasağı getirilmiş olmasına rağmen, Yunanistan'a kaçtığı ortaya çıktı. Bu bilgi, NOW Haber muhabiri Alican Uludağ'ın aktardığı detaylarla gün yüzüne çıktı ve T24'ün eline geçen belgeler, olayı resmileştirdi. Ban, Yunanistan pasaportu ve oturma izni almış; yani sadece bir sınır geçişi değil, planlı bir yerleşme hamlesi söz konusu. Düşünün, adam yıllarca Türkiye'nin havacılık eğitiminde kilit bir rol oynamış, THK gibi köklü bir kurumun başında oturmuş, ama şimdi Ege'nin öteki kıyısında yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Bu kaçış, sadece bir bireyin özgürlük arayışı mı, yoksa arkasında daha karmaşık bir hikaye mi yatıyor? Belgeler, her şeyi netleştiriyor ama aynı zamanda yeni şüpheler doğuruyor.

Ünsal Ban'ın geçmişi, zaten tartışma dolu. Daha önce de Yunanistan'a kaçmaya kalkışmış, ama o sefer yakalanmış ve tutuklanmış. Cezaevinde bir süre yatmış, tam 36 gün sonra etkin pişmanlıktan yararlanarak tahliye edilmiş. Tahliye olur olmaz, üç ayrı mahkeme hızlıca harekete geçmiş ve yurt dışına çıkış yasağını koymuş. Dört farklı dosyada yargılanıyor Ban; bu dosyalar, rüşvet iddialarından organize bağlantılara kadar uzanıyor. Hatırlayın, Sedat Peker'in organize suç örgütü liderliği suçlamalarıyla ilgili sosyal medya paylaşımlarında Ban'ın adı sıkça geçmişti. Peker, Ban'ı Taşkesenlioğlu ailesiyle ilişkilendirerek, bazı şirketlerin sermaye artırımı işlemlerinde rüşvet döndüğünü ima etmişti. Bu iddialar, kamuoyunda uzun süre yankılanmış, Ban ile ailesi arasındaki bağlar mercek altına alınmıştı.

Bu noktada, Taşkesenlioğlu ailesi devreye giriyor ve hikaye daha da karanlıklaşıyor. Ünsal Ban'ın eski eşi Zehra Taşkesenlioğlu, bu rüşvet skandalının tam ortasında yer alıyor. Akrabası, eski Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu da Ban'la birlikte anılıyor. Düşünün, SPK gibi kritik bir kurumun eski başkanı, sermaye artırımı onaylarında rüşvet aldığı iddiasıyla gündeme geliyor; Ban ise bu zincirin bir halkası olarak görülüyor. Peker'in videolarında detaylandırılan bu ilişkiler, Ban'ın THK'daki konumunu da sorgulatmıştı. Havacılık eğitiminin kalbi sayılan bir kurumda, böyle bağlantılar nasıl kurulmuş? Mahkemeler, bu iddiaları dört ayrı dava dosyasına dönüştürmüş, ama Ban hepsini arkasında bırakıp Yunanistan'a sığınmayı başarmış. T24'ün belgeleri, pasaport ve oturma iznini kanıtlıyor; yani Yunan makamları, Ban'ı resmen kabul etmiş. Bu, sadece bir kaçış değil, uluslararası bir boyut kazanıyor.

Kaçışın zamanlaması da manidar. Ban, tahliye edildikten sonra yasaklara rağmen nasıl bu kadar sessizce hareket edebildi? Alican Uludağ'ın NOW Haber'deki aktarımı, olayın son günlerde patlak verdiğini gösteriyor; belgeler yeni yeni kamuoyuna sızmış. Üç mahkeme kararı, somut delillerle dolu: Her biri, Ban'ın yurt dışına çıkmasını engellemek için alınmış, ama nafile. Etkin pişmanlık mekanizması, Ban'a 36 günlük bir cezaevi macerasından sonra özgürlük vermiş, ama o özgürlüğü suiistimal etmiş. Şimdi, Yunanistan'da oturma izniyle, belki de yeni bir kimlik altında yaşıyor. Bu durum, Türkiye'deki yolsuzluk soruşturmalarının ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koyuyor; kaçanlar çoğaldıkça, adaletin eli kısalıyor gibi.

Peki, bu kaçışın arkasında kimler var? Sedat Peker'in paylaşımları, Ban'ı Taşkesenlioğlu ailesiyle bağdaştırırken, rüşvetin detaylarını da masaya yatırmıştı. Şirketlerin sermaye artırımı onaylarında dönen paralar, SPK'nın rolü, hepsi birbiriyle iç içe. Zehra Taşkesenlioğlu'nun eski eşi olarak Ban, bu aile ağının merkezinde duruyor; Ali Fuat Taşkesenlioğlu'nun SPK başkanlığı dönemi, iddiaların odak noktası. Kamuoyu, bu bağlantıları yıllardır tartışıyor, ama somut adım atılmadan Ban kaçmayı başarmış. Mahkemeler, dört dosyayı ayrı ayrı ele alıyor; her biri, ayrı bir yolsuzluk zincirini aydınlatma potansiyeli taşıyor. Ama şimdi, sanık kürsüsü boş kalacak, sorgular yarım kalacak.

Bu olay, THK gibi kurumların iç dinamiklerini de yeniden gündeme getiriyor. Türk Hava Kurumu, havacılığın beşiği; rektörler, geleceğin pilotlarını eğitiyor. Ama Ünsal Ban gibi bir ismin skandallarla anılması, kurumun itibarını zedeliyor. Kaçış, sadece bireysel bir zafer mi, yoksa sistemdeki boşlukların zaferi mi? Yunanistan'ın pasaport ve oturma izni vermesi, iade anlaşmalarını da sorgulatıyor; Türkiye, bu tür kaçışlarda ne kadar etkili? Alican Uludağ'ın bilgilerine göre, soruşturmalar hızlanacak, ama Ban'ın izi soğuk. T24'ün belgeleri, her şeyi değiştiren kanıt; pasaport numaraları, izin tarihleri, hepsi orada.

Yerlikaya'dan İBB Veri Sızıntısı Dosyasında Şok Karar
Yerlikaya'dan İBB Veri Sızıntısı Dosyasında Şok Karar
İçeriği Görüntüle

Sonuçta, Ünsal Ban'ın Yunanistan'a kaçışı, Türkiye'nin yolsuzluk mücadelesinde yeni bir sayfa açıyor gibi. Dört dava, üç yasak, bir etkin pişmanlık ve sonsuz soru. Sedat Peker'in gölgesi hâlâ üzerimizde, Taşkesenlioğlu ailesi hâlâ tartışma konusu. Bu hikaye, bitecek mi yoksa yeni kaçışlarla mı sürecek? Kamu vicdanı, cevap bekliyor; adalet, Yunanistan'ın kapısına mı dayanacak?