Türkiye'nin uzun yıllardır beklediği terörsüz bir geleceğe doğru atılan adımlar, son günlerde hız kazanıyor. TBMM'de yeni bir süreç için kurulan komisyonun, İmralı Adası'nda Abdullah Öcalan ile görüşme talebi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan gelen olumlu sinyalle umutları yeşertti. Bu gelişme, sadece siyasi kulislerde değil, toplumun her kesiminde yankı bulurken, terör örgütü PKK'nın silahsızlanma ve barışa katkı sürecini hızlandırabilecek bir dönüm noktası olarak görülüyor. Erdoğan'ın net tavrı, özellikle AK Parti tabanında yarattığı tartışmalara rağmen, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin desteğiyle pekişerek, tereddütleri ortadan kaldırmış durumda. Peki, bu yeşil ışık tam olarak ne anlama geliyor ve Türkiye'nin terörsüz geleceğini nasıl şekillendirecek?

Siyasi arenada uzun süredir konuşulan İmralı ziyaretleri, 2013-2015 arasındaki Çözüm Süreci'ni anımsatıyor. O dönemde de benzer heyetler adaya gitmiş, Öcalan'ın mesajları üzerinden diyalog kanalları açılmıştı. Ancak o süreç, 2015'te yaşanan güvenlik olayları ve seçim dinamikleriyle sekteye uğramıştı. Bugün ise, terör örgütü PKK'nın silah bırakma çağrılarına yanıt olarak yeniden masaya yatırılan bu girişim, daha kontrollü ve yol haritalı bir yaklaşımla ilerliyor. TBMM'de kurulan komisyon, farklı partilerden milletvekillerini bir araya getirerek, DEM Parti'nin de dahil olduğu geniş bir temsil yelpazesi sunuyor. Komisyon üyeleri, Öcalan'ı "baş müzakereci" olarak konumlandırarak, görüşmenin sürecin güçlendirilmesi için elzem olduğunu savunuyor. Bu bağlamda, Erdoğan'ın yeşil ışığı, yalnızca bir izin değil, aynı zamanda devletin iradesini yansıtan stratejik bir hamle olarak değerlendiriliyor.

Gelişmelerin perde arkasında, Erdoğan ile Bahçeli arasındaki kritik zirve yatıyor. İki liderin son görüşmesinde, terörsüz Türkiye vizyonu detaylıca ele alınmış ve yol haritası gözden geçirilmiş. Bu mutabakat, komisyonun İmralı'ya gitmesi yönünde güçlü bir eğilim yaratmış durumda. Hürriyet gazetesinde köşe yazarı Abdulkadir Selvi, bu zirveyi yakından takip eden bir isim olarak, yaşananları şöyle aktarıyor: “Terörsüz Türkiye sürecine yönelik yol haritası gözden geçirildi. Sürecin güçlü bir şekilde devam etmesi konusunda tam bir mutabakata varıldı.” Selvi'nin kaleminden dökülen bu satırlar, liderlerin ortak iradesini net bir şekilde ortaya koyuyor. Bahçeli, daha önce de Öcalan'ın verdiği sözlerin gereğini yerine getirdiğini vurgulayarak, “İmralı'ya gidilmesi süreci güçlendirir” demişti. Bu destek, MHP'nin ittifak içindeki rolünü pekiştirirken, Erdoğan'ın da benzer bir çizgide ilerlediğini gösteriyor.

Özgür Özel'in Gizli Adaylık Stratejisi Ortaya Çıktı mı? Kulisler Kaynıyor!
Özgür Özel'in Gizli Adaylık Stratejisi Ortaya Çıktı mı? Kulisler Kaynıyor!
İçeriği Görüntüle

AK Parti cephesinde ise, İmralı ziyareti konusu taban bazında hassasiyetler doğurmuş. Parti yönetiminin son MYK toplantısında, Erdoğan'a iletilen değerlendirmelerde, “Meclis Komisyonu’nun İmralı ziyareti parti tabanında kabul görmüyor” uyarısı yapılmıştı. Buna karşılık, Cumhurbaşkanı'nın yanıtı temkinli ama kararlı olmuş: “Partimizi kaldıramayacağı bir yükün altına sokmayız.” Bu ifade, Erdoğan'ın pragmatik yaklaşımını özetliyor; zira yeşil ışık yakılmasına rağmen, sürecin kontrollü tutulması ve kamuoyu tepkilerinin minimize edilmesi ön planda tutuluyor. Selvi, bu noktada da zirvenin etkisini vurgulayarak ekliyor: “Erdoğan-Bahçeli görüşmesinden sonra son tereddütler de giderildi diyebiliriz. Meclis Komisyonu’nun İmralı’ya gitmesi eğilimi ağır basıyor.” Bu eğilim, komisyonun kısa sürede harekete geçebileceğini işaret ediyor ve Türkiye'nin terörle mücadelede yeni bir safhaya girebileceğini düşündürüyor.

Terörsüz Türkiye süreci, sadece iç güvenlik boyutuyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda bölgesel istikrarı da etkiliyor. PKK'nın Suriye ve Irak uzantılarıyla bağlantılı olarak, Öcalan'ın olası mesajları, örgüt içindeki dinamikleri değiştirebilir. Uzmanlar, bu ziyaretin, örgütün silah bırakma taahhüdünü test etmek için bir fırsat penceresi açtığını belirtiyor. Nitekim, Bahçeli'nin “Öcalan’ın şimdiye kadar verdiği sözlerin gereğini yerine getirdiğini” kabul etmesi, sürecin samimiyetini artıran bir unsur. Erdoğan ise, bu adımı, devletin egemenliğini koruma çerçevisinde konumlandırıyor. Ziyaretin gerçekleşmesi halinde, komisyonun raporları ve Öcalan'ın vereceği demeçler, kamuoyunda geniş yankı uyandıracak. Bu, barış umutlarını yeşertirken, aynı zamanda milliyetçi kesimlerdeki endişeleri de yatıştırma zorunluluğunu beraberinde getiriyor.

Siyasi partilerin tutumları da bu gelişmeden etkileniyor. DEM Parti, Öcalan'ı sürecin merkezine yerleştirerek, görüşmenin gecikmemesi için bastırıyor. İttifak ortağı MHP'nin Bahçeli liderliğinde verdiği destek, Cumhur İttifakı'nın bütünlüğünü korurken, muhalefet kanadında ise temkinli bir iyimserlik hâkim. CHP ve diğer partilerin komisyon temsilcileri, bu adımı "demokratikleşme" perspektifinden değerlendiriyor. Ancak, asıl soru şu: Bu yeşil ışık, kalıcı bir barışa mı yoksa geçici bir diyaloga mı kapı aralıyor? Erdoğan'ın “Partimizi kaldıramayacağı bir yükün altına sokmayız” ifadesi, risklerin minimize edildiğini gösterse de, sürecin başarısı, tüm paydaşların samimiyetine bağlı.

Sonuç olarak, Erdoğan'dan gelen bu yeşil ışık, terörsüz Türkiye hayalini somutlaştıran bir adım olarak tarihe geçebilir. Bahçeli'nin “süreci güçlendirir” vurgusuyla pekişen mutabakat, komisyonun İmralı yolculuğunu hızlandırırken, toplumun nabzını tutmak kritik önem taşıyor. Selvi'nin “eğilim ağır basıyor” tespiti, önümüzdeki günlerin heyecan verici olacağının müjdesi. Türkiye, bu kritik eşikte, barışa uzanan yolda emin adımlarla ilerleyebilir mi? Gelişmeler, hepimizi yakından ilgilendiriyor ve her yeni detay, umutla merakla takip edilmeye değer.