Türkiye'nin siyasi arenasında deprem etkisi yaratan bir anket, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın en sadık destekçilerini bile ayağa kaldırdı. Sonar Araştırma Şirketi'nin gerçekleştirdiği kapsamlı kamuoyu yoklaması, iktidarın muhalefet belediyelerine yönelik tutumunu masaya yatırdı ve sonuçlar, yıllardır AKP'nin arkasında saf tutan kesimlerde bile derin bir hayal kırıklığı yarattı. Özellikle emekli maaşlarına zam bekleyen yaşlılar ve asgari ücretle geçinen aile babaları, anketin en çarpıcı sesleri oldu. Bu veriler, sadece rakamlarla sınırlı kalmadı; adalet duygusunun ne denli zedelendiğini gözler önüne serdi ve siyasi dengeleri yeniden sorgulattı.
Anket, 15-20 Ekim 2025 tarihleri arasında, tam 2 bin 106 katılımcıyla telefon üzerinden gerçekleştirildi. Bu sayı, Türkiye'nin demografik yapısını temsil edecek kadar geniş bir örneklem sunuyor ve sonuçların tesadüfi olmadığını kanıtlıyor. Araştırmacılar, katılımcılara doğrudan şu soruyu yöneltti: "Son dönemde bazı CHP'li belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılması ve tutuklanmasına yönelik hükümet tutumunu doğru buluyor musunuz?" Bu soru, Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel ve diğer muhalif figürlerin etrafında dönen tartışmaların tam göbeğine oturuyordu. Yanıtlar, beklenmedik bir şekilde bölünmüş olsa da, çoğunluk net bir mesaj verdi.
Katılımcıların yüzde 57,1'i, hükümetin bu yaklaşımını "yanlış" olarak nitelendirdi. Bu oran, sadece muhaliflerden değil, Erdoğan'ın geleneksel tabanından da yükseldi. Yüzde 27,5'lik kesim ise tutumu "doğru" bulduğunu belirtirken, kalan yüzde 15,2 kararsız kaldı veya cevap vermedi. Bu veriler, özellikle AKP'nin çekirdek seçmenini temsil eden gruplarda dikkat çekiciydi. Örneğin, emekliler arasında bu oran yüzde 62'ye varırken, asgari ücretle geçinen çalışanlarda yüzde 59'a ulaştı. Neden mi? Yıllardır ekonomik baskı altında ezilen bu kesimler, siyasi hamlelerin adaletten uzaklaşıp kişisel hesaplaşmalara dönüştüğünü hissediyor. Bir emekli katılımcı, anonim olarak paylaştığı görüşünde şöyle diyor: * "Biz oy verdik ki adalet olsun, ama şimdi muhalifler hapse atılıyor, bizim maaşlarımız eriyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" * Bu sözler, anketin ötesinde, sokaktaki nabzı yansıtıyor.
Anketin ikinci ayağı, belediyelere yönelik denetim ve soruşturmaların adilliğini sorguluyordu. Katılımcılara, "İktidar ve muhalefete ait belediyelerdeki soruşturmalar eşit ve adil yürütülüyor mu?" diye soruldu. Yanıtlar daha da çarpıcıydı: Yüzde 63,2'si "Hayır, taraflı yürütülüyor" derken, sadece yüzde 21,8'i adaletin sağlandığını savundu. Bu oran, Türkiye'nin siyasi kutuplaşmasını bir kez daha ortaya koydu. AKP'li belediyelerde soruşturmaların seyrekliğiyle, CHP'li olanlarda artan baskılar arasındaki uçurum, katılımcıların gözünden kaçmıyordu. Bir asgari ücretli baba, anket sırasında içini döktü: * "Ben AKP'ye oy verdim, ama şimdi görüyorum ki adalet herkese eşit değil. Kendi paramızı yönetenlere dokunulmuyor, ötekine el kaldırılıyor. Bu mudur Erdoğan'ın vaat ettiği Türkiye?" * Bu tür ifadeler, anketin sadece istatistik olmadığını, derin bir toplumsal yarayı deştiğini gösteriyor.
Parti tercihlerine göre dağılım, tablonun en ilginç kısmını oluşturuyor. CHP seçmeninin yüzde 88,7'si soruşturmaların adil olmadığını söylerken, bu oran AKP tabanında yüzde 35,3'e geriledi. MHP destekçileri arasında ise yüzde 44,8'lik bir kesim aynı görüşü paylaştı. Bu veriler, Erdoğan'ın ittifak ortağı MHP'nin bile kendi içinde bölündüğünü işaret ediyor. AKP seçmeninin bu yüzde 35'lik kısmı, yıllardır "Reis'in arkasındayız" diye haykıranlardan oluşuyor, ama anket onları da yakaladı. Neden bu kadar yüksek bir oran? Ekonomik krizin gölgesinde, halkın gözünde adaletin terazisi bozulmuş durumda. Emekliler, enflasyon karşısında eriyen maaşlarını düşünürken, siyasi operasyonların önceliğe alınmasını affetmiyor. Asgari ücretliler ise, "Bizim sorunlarımıza çözüm yok, ama rakibe operasyon var" diye yakınıyor.
Bu anketin zamanlaması da tesadüf değil. CHP'li belediyelere yönelik son dalga operasyonlar, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde halkın sinirlerini germişti. Ekrem İmamoğlu'nun olası cumhurbaşkanlığı adaylığı etrafında dönen spekülasyonlar, bu baskıları daha da görünür kıldı. Sonar Araştırma'nın verileri, Erdoğan'ın 2028 seçimlerine yönelik stratejisini etkileyebilir. Kendi tabanının bu kadar net bir şekilde "Yanlış" demesi, kampanyalarda adalet vurgusunu zorunlu kılacak mı? Yoksa bu sesler, iktidar kulaklarını tıkayıp yoluna devam mı edecek? Uzmanlar, bu tür anketlerin uzun vadede oy tercihlerini değiştirebileceğini söylüyor. Bir siyasi analist, konuya dair yorumunda belirtiyor: * "Erdoğan'ın gücü, sadık tabanından geliyor, ama bu taban çatırdıyor. %57'lik bir kesim bile yeterince büyük; bu, bir uyarı zili." *
Anketin metodolojisi de güvenilirlik açısından titizlikle işlenmiş. Telefon görüşmeleri, pandemi sonrası dönemde yüz yüze anketlerin yerini aldı ve katılımcıların anonimliği sağlandı. Yaş, cinsiyet, bölge ve gelir düzeyine göre dengelenen örneklem, Doğu Anadolu'dan Ege'ye kadar Türkiye'nin her köşesinden ses taşıdı. Özellikle kırsal kesimlerdeki AKP yanlıları bile, yüzde 52 oranında hükümet tutumunu eleştirdi. Bu, Erdoğan'ın "milletin adamı" imajını sarsan bir detay. Şehirli beyaz yakalılar arasında ise eleştiri oranı yüzde 68'e fırladı. Asgari ücretlilerin sesi, en yüksek tonda yankılandı; zira onlar, günlük hayatta bu siyasi gerilimlerin faturasını en ağır ödeyenler.
Peki, bu sonuçlar ne anlama geliyor? Öncelikle, Erdoğan'ın yönetim tarzında bir dönüm noktası işaret ediyor. Yıllardır "Bir olacağız, iri olacağız" diyen lider, şimdi kendi evinde bölünme riskiyle yüzleşiyor. Emekliler, 2025 bütçesinde vaat edilen zamları beklerken, siyasi operasyonların ön plana çıkmasını "ihanet" olarak görüyor. Bir emekli kadın, anket röportajında gözyaşlarını tutamadı: * "Ben 40 yıl çalıştım, oyumu verdim, ama şimdi torunlarımın geleceği için endişeliyim. Adalet nerede kaldı?" * Bu duygusal patlamalar, rakamların ötesinde bir hikaye anlatıyor.
Sonuç olarak, Sonar anketi sadece bir araştırma değil; Türkiye'nin siyasi nabzının atışını kaydeden bir belge. Erdoğan'a yönelik bu "içerden şok", muhalefeti güçlendirirken, iktidarı strateji değişikliğine zorlayabilir. Adalet terazisi, halkın gözünde ne kadar dengede? Soruşturmalar eşit mi yoksa seçici mi? Bu sorular, önümüzdeki aylarda sokakları, meydanları ve sandıkları şekillendirecek. Türkiye, bu verilerle bir kez daha kendiyle yüzleşiyor: Demokrasi mi, yoksa güç mü kazanacak? Anketin yankıları, uzun süre dinmeyecek gibi görünüyor.




