Türkiye'nin siyasi arenası, uzun süredir Recep Tayyip Erdoğan'ın halefi kim olacak sorusuyla çalkalanıyor. Son haftalarda gündeme bomba gibi düşen isimler arasında, Erdoğan'ın en yakınlarından Bilal Erdoğan öne çıkıyor. Abdurrahman Dilipak'ın bir makalesinde de bu konuya değinilmesi, tartışmaları alevlendirdi. Ülke, ekonomik çöküşten eğitim ve güvenlik krizlerine kadar her alanda iflasın eşiğinde dururken, iktidar sadece gücü elden bırakmamak için her yolu deniyor. Bu süreçte, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) gibi muhalefet partileri de hedef tahtasına oturtulmuş durumda. Emekli Tümamiral Türker Ertürk'ün çarpıcı açıklamaları, bu karmaşık tabloyu aydınlatıyor ve Türkiye'nin geleceğini karanlık bir belirsizlikle dolu kılıyor.

Ekrem İmamoğlu Davası Adalet İsyanı
Ekrem İmamoğlu Davası Adalet İsyanı
İçeriği Görüntüle

Ertürk, Türkiye'nin sadece ekonomik anlamda değil, tüm sorun stoklarının maksimuma ulaştığı bir "iflas" durumunda olduğunu vurguluyor. Trafik sorunlarından eğitime, her alanın güvenlik ve mali boyutlarıyla iç içe geçtiğini, bu karmaşıklığın mevcut hükümet tarafından çözülemeyacağını söylüyor. "Bu hükümet sorunları çözemez, çünkü tek adam rejiminde güçler ayrılığı yok. Parlamento neredeyse yok hükmünde, her şey bir adamın elinde toplanmış," diye ifade ediyor durumu. Bu tek adam yönetimi, antik monarşilerden farksız bir hal almış; güç devirleri zorlu ve acımasız mücadelelerle dolu. Ertürk, bu mücadelelerin "kemerin altından" yani gizli ve kirli yöntemlerle yürütüldüğünü, hatta muhalefetin bile bu iç çekişmelerde kullanıldığını belirtiyor. Bazen muhalefetin hükümetin bir fraksiyonunu destekler gibi göründüğünü, bunun da Türkiye'nin siyasi sahnesini daha da komik ve trajik hale getirdiğini ekliyor.

Erdoğan'ın 23 yıllık iktidarı, artık sonuna mı yaklaşıyor? Ertürk'e göre, herkes bu gerçeği görüyor; Erdoğan dahil ailesi. "Aile içinde konuşulabilir, ama Erdoğan'a bunu açıkça söylemek imkansız," diyor. Hazırlıklar çoktan başlamış: Oğullar, damatlar devreye girmiş. Hatırlanacağı üzere, daha önce Süleyman Soylu ve Hulusi Akar gibi isimler tasfiye edilmişti. Şimdi en öne çıkan Hakan Fidan. MIT kökenli Fidan, Suriye ve Libya'daki operasyonlarla Amerika'nın dikkatini çekmeye çalışıyor. "Dış dinamik desteği arıyor, tıpkı Osmanlı'nın son dönemindeki gibi. Monarşilerde halefiyet için dış güçlere yaslanılır," diye açıklıyor Ertürk. Bu çabalar, Erdoğan'ın çıkarlarını riske atmadan konumunu güçlendirme hamlesi. Ancak ufukta netlik arttıkça, mücadeleler daha vahşi ve sertleşecek. Türkiye, bu kaosun ortasında acınası bir duruma düşmüş; Ertürk, ülkesine duyduğu üzüntüyü gizleyemiyor ve yorum yapacak gücü bile kalmadığını itiraf ediyor.

Bu halefiyet kavgasının bir parçası olarak, CHP'ye yönelik operasyonlar da dikkat çekiyor. Cumhuriyet'in kurucu partisi olarak CHP, diğer aktörlere göre daha yetkin ve hesap verebilir konumda. Ancak son dönemde bazı belediye başkanlarının iddianamelerle hapse atılması, partiyi sarsıyor. Ertürk, bu isimleri anmadan da olayı netleştiriyor: "Bunlar belliydi, nasıl seçildiler? İdeoloji derin değilse, kirli işlere bulaşmışsa, partinin yumuşak karnı olur." Bu operasyonların yolsuzlukla sınırlı olmadığını, asıl amacın CHP'yi parçalamak ve rejimi pekiştirmek olduğunu söylüyor. Ergenekon ve Balyoz gibi geçmiş davıları hatırlatarak, "Bu bir rejim kurma operasyonu, güç uzatma hamlesi," diye uyarıyor. CHP'nin içindeki 'Akçiyeli' unsurların temizlenmesi gerektiğini, yoksa ideolojiden uzaklaşıp çıkar ittifaklarına dönüşeceğini belirtiyor. "Partiyi ideolojik derinliği olan insanlarla güçlendirin, yoksa fayda gördüğü yere kayar," tavsiyesinde bulunuyor.

Anayasa değişikliği tartışmaları da bu senaryonun merkezinde. Erdoğan'ın halefiyetini meşrulaştırmak için Demokrat Parti ile görüşmeler yapıldığına dair kulis bilgileri var. Ertürk, bunu "tahtın babadan oğula geçmesi" gibi bir süreçle bağdaştırıyor; Bilal Erdoğan'ın halk oyuyla seçilmesi için yollar açılabilir. "400 milletvekiline ulaşmak için transferler yapılabilir, belediye başkanlarının el öpmeleri bunun işareti," diyor. Kenan Evren'in 1980'lerdeki gibi, anayasayı referanduma sunup "Evet derseniz ben de seçilirim" taktiği izlenebilir. Ancak halkın kurucu ideolojiyi radikal değiştirmeye izin vermeyeceğini, bu yüzden mecliste 400'le işi bitireceklerini öngörüyor. Putin'in Rusya'sı gibi otoriter rejimlerde halefiyetin ölüm veya işaretle sınırlı olduğunu örnek vererek, babadan oğula zorunlu olmadığını ama Türkiye'de bu yolun deneneceğini ima ediyor. CHP'nin bu tuzağı görmezden gelmemesi gerektiğini, strateji belirleyip eleştiri mekanizmalarını işletmesi lazım diye çağrıda bulunuyor. Atatürk'ün 1931 kongresinde "En sert eleştiriyi yapın, faydası zarardan fazladır," sözünü hatırlatarak, muhalefetin Atatürk'e karşı çıktığını bile eleştiriyor.

Türkiye'nin parçalanma riski de masada. Ertürk, demokrasi sorununu vurgulamak yerine alt kimliklere (Kürt, Laz, Boşnak, Çerkes, Arnavut) odaklanmanın ülkeyi lime lime edeceğini söylüyor. "Utanç verici, dağılacağız," diye haykırıyor. Seçimlere gelince, hilesiz bir süreç beklemiyor. "Seçenek yok veya kağıt üzerinde seçim, ama hile marjı artar," diyor. Referandumda halkın 'Hayır' dediği halde 'Evet' çıkmasını "sihirbazlık" olarak nitelendiriyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçimi gibi geçmiş skandallara değinerek, "Kimse peşini bırakmadı, büyük skandal," diye öfkesini dile getiriyor. Bu hükümetin 2017'den beri dürüst seçim yapmadığını, aktif katıldığı süreçlerde bunu bizzat gördüğünü belirtiyor. İttifaklar ve çıkar birlikleri, ideolojisiz partilerin kaderi; "İdeolojik adam terk etmez, ölür gider," diyor Ertürk, Rifat Serdaroğlu gibi isimleri örnek vererek.

Sonuçta, Türkiye'nin geleceği karanlık. Mevcut hükümetle toparlanma imkansız; ekonomi düzelmez, kurumlar yozlaşmışken sorunlar çözülemez. Değişim şart, ama alternatifler toparlanmalı. CHP gibi partilerin ideolojik omurgasını güçlendirmesi, stratejik mücadele vermesi gerekiyor. Ertürk'ün demoralize edici ama gerçekçi tablosu, izleyiciyi düşündürüyor: Bu kaostan çıkış için ne yapılmalı? Halefiyet kavgası, parti parçalamaları ve anayasa tuzakları, ülkeyi nereye götürecek? Türkiye, bu iç savaş benzeri güç mücadelesinden sağ çıkabilir mi? Sorular çoğalırken, Ertürk'ün uyarısı net: Eleştiri yapın, ideolojiyi koruyun, yoksa her şey dağılacak. Bu analiz, siyasi geleceğimizi yeniden sorgulatıyor ve umut ışığı için muhalefete büyük sorumluluk yüklüyor. Ülke, bu dönemeçte doğru adımlar atarsa kurtulabilir; yoksa kaos derinleşecek.