Türkiye'nin siyasi sahnesi, sonbahar rüzgarlarıyla birlikte yeni bir girdaba sürükleniyor. Ekonomik baskıların gölgesinde, kabine koridorlarında fısıltılar yükselirken, her yeni kulis haberi milyonlarca gözü üzerine çekiyor. Pandemi sonrası toparlanan hükümet mekanizması, 2025'in ekiminde rekor performans baskısıyla boğuşurken, bakanlıkların kaderi adeta bir satranç tahtasında oynanıyor. Yerel seçimlerin yankıları hâlâ tazeyken, uluslararası zirvelerin gölgesinde iç dinamikler kaynıyor; bu belirsizlikler arasında, bir liderin sessiz hamlesi bile dengeleri altüst edebiliyor. Peki, bu sessiz fırtınanın ardında yatan strateji, iktidarın sonbaharını mı aydınlatacak yoksa kışını mı uzatacak? Kulislerdeki nabızlar, giderek hızlanıyor.
Asıl heyecan burada başlıyor: AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu'nda kapsamlı bir revizyona hazırlanıyor; bu dedikodular, son haftalarda kulisleri inletirken, Erdoğan'ı yakından tanıyan çevrelerin tahminleri net bir tablo çiziyor. Görevde iki buçuk yılı geride bırakan kabine, ekonomik çöküş ve performans eleştirileriyle sarsılırken, değişikliklerin boyutu adeta bir deprem gibi hissediliyor. Erdoğan'ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan'ın bile detayları bilmediği bu plan, bazı bakanlıkların kesin vedasıyla gündeme bomba gibi düşüyor; aile, tarım ve çalışma bakanlarının koltukları sallanıyor, yerlerine yeni isimlerin geleceği konuşuluyor. Bu hamle, sadece bir rotasyon değil; erken seçim sinyali mi yoksa MHP ittifakını dengeleme çabası mı, tartışmalar alevleniyor.
Kesin gözüyle bakılan değişimler, kabinenin en zayıf halkalarını hedef alıyor: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nda Mahinur Özdemir Göktaş'ın performansı eleştirilirken, tarım sektöründeki krizler –yüksek gıda enflasyonu ve çiftçi protestoları– Vahit Kirişçi'yi zorluyor; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda Vedat Işıkhan'ın işsizlik rakamlarındaki başarısızlığı ise hedef tahtası olmuş durumda. Kulislerde fısıldananlara göre, bu üç bakanlıkta yeni yüzler devreye girecek; isimler hâlâ gizli tutulsa da, Erdoğan'ın sadık isimleri arasında ekonomi kökenli teknokratlar öne çıkıyor. Bu revizyon, ekonomik toparlanma vaadini güçlendirme amacı taşıyor; zira son aylardaki enflasyon dalgası, kabineyi "yenileme" baskısı altına sokmuş. Peki, bu vedalar, AKP tabanını mı motive edecek yoksa muhalefete mi malzeme verecek?
Değişmesi muhtemel olmayan bakanlıklar ise kabinenin "güvenilir kalesi" gibi duruyor: Maliye'de Mehmet Şimşek'in bütçe disiplini, Dışişleri'nde Hakan Fidan'ın diplomatik manevraları, Milli Savunma'da Yaşar Güler'in savunma yatırımları, Turizm'de Mehmet Nuri Ersoy'un sektör canlandırması ve Milli Eğitim'de Yusuf Tekin'in reformları, Erdoğan'ın gözdesi konumunda. Bu isimler, kabinenin belkemiği olarak korunurken, revizyonun kapsamını sınırlı tutma stratejisi izleniyor; zira geniş çaplı bir değişiklik, istikrarsızlık sinyali verebilir. Ancak adalet ve içişleri bakanlıklarında sürprizlere kapı aralık: Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un yargı eleştirileri ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın vali atamalarındaki gecikmeler, koltuklarını tehlikeye atıyor. Yerlikaya'nın hazırladığı valiler kararnamesi hâlâ masada beklerken, MHP kanadındaki "stres" fısıltıları yükseliyor; bu durum, Erdoğan'ın ittifak ortağına "jest" olarak Yerlikaya'yı değiştirebileceği spekülasyonlarını alevlendiriyor.
Bu kulis fırtınasının perde arkası, Erdoğan'ın stratejik hesaplarını gözler önüne seriyor: Son haftalardaki ABD ziyareti ve BM Genel Kurulu'ndaki diplomatik hamleler sonrası, kabine revizyonu bir "güç gösterisi" olarak tasarlanmış gibi. Erdoğan'ı yakından tanıyan kaynaklar, bazı tavır ve yorumların bu değişikliği işaret ettiğini vurguluyor; örneğin, son kabine toplantılarındaki gerginlikler ve bakanların kamuoyu önündeki sessizlikleri, değişim rüzgarlarının habercisi. MHP ile aradaki gerilim, Yerlikaya üzerinden somutlaşıyor; vali atamalarındaki anlaşmazlık, ittifakı sarsarken, Erdoğan'ın olası bir "jest"i, Bahçeli cephesini yatıştırma amacı taşıyor. Düşünün: İçişleri'nde yeni bir isim, MHP'ye yakın bir figür olursa, koalisyon dengeleri nasıl değişir? Bu revizyon, erken seçim söylentilerini mi körükler yoksa 2026 yerelini mi hedefler?
Sektördeki yankılar, kabine koridorlarını adeta bir arena'ya çeviriyor: Ekonomistler, tarım ve çalışma bakanlarındaki değişimin enflasyonla mücadelede yeni bir soluk getirebileceğini söylerken, siyasi analistler adalet ve içişlerindeki olası hamleleri "yargı reformu" sinyali olarak okuyor. Son aylardaki performans raporları, değişecek bakanlıkların en zayıf halkalar olduğunu gösteriyor; aile bakanlığındaki sosyal yardım eleştirileri, tarımdaki gübre ve mazot krizleri, çalışmadaki asgari ücret tartışmaları, hepsi birikmiş öfkeyi patlatma noktasında. Erdoğan'ın çevresindeki tahminler, bu revizyonun "sınırlı ama etkili" olacağını işaret ediyor; geniş çaplı bir temizlik yerine, kritik noktalara dokunuş, istikrarı korurken yenilenme vaadini veriyor. Sosyal medyada fırtına koptu; #KabineDeğişikliği etiketiyle binlerce paylaşım, "Hangi bakanlar gidiyor?" sorusunu gündeme taşıdı, muhalefet ise "Gecikmiş bir operasyon" diye alay ediyor.
Geçmişe bir göz atarsak, Erdoğan'ın kabine revizyonları hep dönüm noktası olmuş: 2023'teki büyük temizlik, deprem felaketi sonrası güven tazelemişti; 2024'te ise ekonomi odaklı değişiklikler, enflasyon dalgasını frenleme amacı taşıyordu. Bu seferki, iki buçuk yıllık kabinenin yorgunluğunu giderirken, MHP ittifakını pekiştirme ve erken seçim hazırlığına işaret ediyor. Kulislerdeki "ciddi dedikodu"lar, Erdoğan'ın ABD temaslarından ilham aldığını fısıldıyor; Trump'la görüşmeler sonrası savunma ve dışişlerindeki istikrar, revizyonun sınırlarını çizmiş gibi. Yerlikaya'nın vali kararnamesindeki gecikme, MHP'nin "stres"ini somutlaştırıyor; bu, ittifakın en hassas damarlarından biri. Değişecek bakanların yerine, Erdoğan'ın sadık teknokratları mı yoksa parti içinden yükselen yıldızlar mı gelecek? Bu soru, AKP tabanını heyecanlandırırken, muhalefeti tetikte tutuyor.
Heyecan dorukta: Revizyonun ekim ayı içinde açıklanması muhtemel; Erdoğan'ın son kabine toplantılarındaki işaret fişekleri, değişimin ayak seslerini duyuruyor. Aile bakanlığındaki sosyal politika eleştirileri, tarımdaki çiftçi isyanları, çalışmadaki sendika baskıları, hepsi birikmiş bir volkan gibi patlamaya hazır. İçişleri'nde Yerlikaya'nın olası vedası, MHP'ye "jest" olarak pazarlanırsa, ittifakı kurtarır mı yoksa yeni gerilimler mi doğurur? Adalet bakanlığındaki yargı reformu beklentisi, Tunç'un koltuğunu sallarken, kabinenin genel havası "yenilenme" kokuyor. Düşünün: Yeni bakanlar, ekonomik krizde nefes aldırır mı yoksa seçim öncesi bir tuzak mı? Kulislerdeki tahminler, Erdoğan'ın bu hamleyle tabanını konsolide edeceğini söylüyor; muhalefet ise "Koltuk oyunu" diye küçümsüyor.
Sektördeki fırtına dinmiyor: Ekonomik çevreler, maliye ve dışişlerindeki istikrarı selamlarken, tarım lobileri Kirişçi'nin değişimini "kurtuluş" diye kutluyor; çalışma bakanlığındaki güvencesizlik eleştirileri, yeni ismin asgari ücret reformu vaadini bekliyor. MHP kanadındaki "stres", Yerlikaya üzerinden somutlaşıyor; vali atamalarındaki anlaşmazlık, ittifakı sarsarken, Erdoğan'ın jesti bu yarayı sarar mı? Sosyal medyada #ErdoğanRevizyon etiketiyle spekülasyonlar uçuşurken, kullanıcılar "Hangi isimler geliyor?" diye meraklanıyor; bir paylaşım, "Aile bakanı veda partisi mi?" diye espri yapıyor. Bu revizyon, sadece koltuk değişimi değil; Erdoğan'ın sonbahar stratejisinin kalbi.
Geleceğe dair ipuçları cabası: Ekim sonuna doğru açıklanması beklenen bu hamle, 2026 yerel seçimlerine hazırlık sinyali; değişen bakanlar, ekonomik vaatlerle tabanı ateşlerken, MHP'ye jest dengeleri korur mu? Kulislerdeki "ciddi" fısıltılar, Erdoğan'ın ABD temaslarından güç aldığını gösteriyor; savunma ve dışişlerindeki kale, revizyonun sınırlarını çiziyor. Düşünün: Yeni aile bakanı sosyal yardımları mı canlandırır, tarım bakanı çiftçiyi mi kurtarır? Bu revizyon, erken seçim rüzgarını mı estirecek yoksa istikrarı mı pekiştirecek? Sosyal medyadaki fırtına, muhalefeti de harekete geçiriyor; Özel'in "dimdik ayaktayız" sözleri gibi, bu hamle karşı atakları tetikleyebilir.
Bu kabine revizyonu, Erdoğan'ın siyasi satranç tahtasının en kritik hamlesi gibi duruyor; aileden içişlerine uzanan değişimler, ittifakı dengeleyecek mi yoksa sarsacak mı? Kulis fısıltıları gerçek olursa, ekim ayı unutulmaz bir ay olacak; bakan vedaları, yeni yüzlerle taçlanırken, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi kaderi yeniden yazılacak. Erdoğan'ın çevresindeki tahminler, bu revizyonun "güçlü başlangıç" vaat ettiğini söylüyor; muhalefet ise "Gecikmiş temizlik" diye alay ediyor. Kim bilir, belki bir sonraki kabine toplantısı, tarihi müjdeyi taşır; bu fırtına, zaferle mi diner yoksa yeni depremler mi doğurur? Siyasi kış erken geldi, ama bahar kapıda – ve o, Erdoğan'ın eliyle mi açılır?