Türkiye’de anayasal kimlik tartışmaları ve kimlik üzerinden yürüyen siyasi söylemler, 2025 yılı itibarıyla yeniden gündemin en sıcak başlıklarından biri oldu. TELE1 ekranlarında gündeme damga vuran ve sosyal medyada etkisi günlerce süren “Anayasada 'kimlik' ikilemi! Emin Şirin Feti Yıldız'ın 'Türklük' çıkışını vurguladı...” başlıklı yayın, bu tartışmaları en ince ayrıntısına kadar irdeleyen canlı bir platform sundu.
Yayının başında, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyet düzeninin dayandığı yurttaşlık ve eşitlik kavramlarının, son yıllarda ortaya çıkan kimlik temelli bölünmelerle nasıl bir baskı altına alındığı masaya yatırıldı. Konuşmacılar; özellikle Türkiye’nin, ulus devlet modeli yerine, zümreler ve tebaların ön plana çıkarılmak istendiği bir tabloyla karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Cumhurbaşkanı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, devlet yönetiminde kimlik temelli atamalarla ilgili açıklamaları programda analiz edildi. “Devlet Bahçeli’nin; cumhurbaşkanı yardımcılarının biri Kürt, biri Arap olsun yaklaşımı, bizi neye götürür?” sorusunun cevabını ararken, “Ortadoğu coğrafyasındaki çadır devleti” benzetmesi yankı uyandırdı.
Emin Şirin’in katkılarıyla devam eden programda, Türkiye’nin 1996’da Mesut Yılmaz’ın “Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer” diyerek başlattığı demokrasi, insan hakları ve Avrupa standartlarını ön plana çıkartan yaklaşımın, 2002 sonrası Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile nasıl bir dönüşüm geçirdiği gözler önüne serildi. Irak ve Suriye’de yaşanan değişimlerin gölgesinde Türkiye’nin de BOP’un içine nasıl çekildiği detaylarıyla anlatıldı. Şirin, “Türkiye’nin bir Ortadoğu ülkesi haline getirilmesi demokrasiden, hukuk devletinden daha da uzaklaşmak demektir” diyerek, Avrupa İnsan Hakları normlarının kaybının topluma bedelini analiz etti.
Programa damgasını vuran bir diğer ayrıntı, Milliyetçi Hareket Partisi’nden (MHP) Fethi Yıldız’ın paylaştığı dört tweet oldu. Emin Şirin ve programın diğer konukları, bu tweetlerin “Anayasada Türklüğü koruma amacını taşıyan” nadir açıklamalar olarak göründüğüne işaret etti. Türklük vurgusunun kamuoyunda nasıl yankı bulduğu, diğer yandan sürekli artan etnik, dini ve mezhebi ayrıştırmanın tehlikeleri çarpıcı örneklerle aktarıldı. Şirin, “Yarın bir gün biri de ‘Sünni olsun, Alevi olsun’ diyebilir. Bu, toplumsal bütünlüğümüz açısından büyük tehlike” diye vurguladı.
Gündemin hemen ardından sözü alan Erhan Adem; ülkedeki ekonomik kriz ve yoksulluğun toplumsal sonuçlarına ve tarım sektörüne dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Adem, özellikle emekli ve dar gelirli kesimin gıdaya erişim konusunda yaşadığı sorunları somut örneklerle açıkladı. Pazardaki fahiş fiyat artışları, süt ve süt ürünlerindeki zam dalgası, üretici ile tüketici arasında uçuruma dönen fiyat farkı detaylarıyla analiz edildi. “Bir öğünde bir öğün sıcak yemekten bile yoksun öğrencilerimiz, dilimle karpuz satın alan emekliler, gıda krizi ve barınma krizinin hayatın her alanını sardığı” ifadeleriyle emeklilerin ve çalışanların geçim mücadelesi gözler önüne serildi. Özellikle süt fiyatlarında önümüzdeki dönemde %20'lere varacak bir zam öngörüsü de yayına damga vurdu.
TELE1 TV’nin canlı yayınında geçen her cümle, kimlik siyasetiyle ekonomik yoksulluk arasındaki doğrudan bağlantıyı ortaya koydu. Siyasi kutuplaşmalar, kimlik temelli ayrımcılık ve ekonomik sorunların iç içe geçerek toplumsal huzuru tehdit ettiğine dikkat çekildi. İzleyicilerden gelen “Bu sene kiraz yediniz mi?” sorusundan hareketle, meyve ve sebze fiyatlarındaki hızlı artış üzerinden geçim sıkıntısı tartışıldı.
Programda; öğrencilerin beslenme sorunları, iktidarın seçim vaatlerinin yerine getirilmemesi, Tarım Kredi Kooperatifleri’ndeki usulsüzlük iddiaları ve süt hayvancılığı politikaları gibi başlıklar da peş peşe masaya yatırıldı. Günün sonunda, ülkedeki siyasi, ekonomik ve sosyal krizlerin ancak hukuk devleti, demokrasi ve insan hakları standartlarının yeniden tesis edilmesiyle çözülebileceği vurgulandı.
Sonuç olarak; TELE1 ekranlarında uzun süre gündemde kalan bu yayın, anayasada kimlik tartışmalarının yanında ekonomik ve sosyal sorunların toplumu nasıl sardığını, güçlü örneklerle ve farklı bakış açılarıyla ortaya koydu. Her konuşmacı kendi uzmanlık ve deneyimini, güncel ve çarpıcı örneklerle pekiştirirken, izleyiciyi derin düşünmeye ve tartışmaya davet etti. Kimlik-ulus ilişkisi, ekonomik kriz ve toplumsal değişimin çok katmanlı boyutları, gerek siyasi gerek toplumsal gerek ekonomik düzlemde uzun süre tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor.