Türkiye'de emekliler yıllardır süren maaş zamları mücadelesinde kritik bir eşikte. En düşük emekli maaşı, ek zam talepleri ve seyyanen zam tartışmaları, sosyal güvenlik sisteminin en sıcak gündem maddeleri arasında yer alıyor. Son dönemde, emeklilerin alım gücünün erimesi, enflasyon rakamlarının tartışmalı hesaplanması ve hükümetin vaat ettiği iyileştirmelerin gecikmesi, milyonlarca insanı harekete geçirdi. Özellikle memur emeklileri, 2023'te söz verilen seyyanen zamların ödenmemesi nedeniyle büyük bir hak kaybı yaşadıklarını savunuyor. Bu bağlamda, Emekli Yargıtay Onursal Üyesi Seyfettin Çilesiz ve Avukat Ali Erdem Gündoğan öncülüğünde açılan iki kritik dava, emekli maaş zammı haberleri arasında adeta bir devrim niteliğinde. Bu davalar, sadece bireysel talepler değil, tüm emekli kesiminin geleceğini şekillendirebilecek boyutta. Hükümete karşı seyyanen zam davası ve TÜİK'e karşı enflasyon hesaplamalarına itiraz davası, emeklilere müjde getirebilecek potansiyele sahip. Peki, bu davalar nasıl doğdu, hukuki dayanakları neler ve emekliler için ne anlama geliyor? Gelin, bu konuyu en ince detayına kadar inceleyelim.
Öncelikle, davaların kökenine inmek gerekiyor. Türkiye'de emekli maaşları, yıllardır enflasyonun gerisinde kalıyor. En düşük emekli maaşı, 2025 itibarıyla hala alım gücünü karşılamakta yetersiz kalırken, memur emeklileri için durum daha da vahim. 2023 seçimleri öncesinde hükümet, memur emeklilerine seyyanen zam sözü verdi. Bu, maaşlara doğrudan bir ekleme anlamına geliyordu ve o dönemki rakamlara göre 8 bin 70 TL olarak hesaplanmıştı. Ancak, vaat gerçekleşmedi ve bu durum, emeklilerde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Seyfettin Çilesiz ve Ali Erdem Gündoğan, bu sözün tutulmamasını hukuki bir zemine taşıyarak dava açtı. Hukuki dayanakları, Anayasa'nın sosyal devlet ilkesine dayanıyor. Anayasa'nın 60. maddesi, devletin sosyal güvenlik hakkını güvence altına almasını emrediyor. Ayrıca, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun ilgili hükümleri, emeklilerin maaşlarının asgari geçim seviyesinin üzerinde tutulmasını zorunlu kılıyor. Davacılar, hükümetin bu yükümlülüğü ihlal ettiğini savunarak, seyyanen zammın gecikmeli ödenmesini talep ediyor. Güncellenen enflasyon verilerine göre, bu zam miktarı 18 bin 850 TL ile 19 bin 200 TL arasında değişiyor. Üstelik, faiz ve gecikme zammı eklendiğinde, her memur emeklisinin devletten 400 bin TL'yi aşan bir alacağı olduğu hesaplanıyor. Bu rakamlar, emeklilerin yıllardır biriktirdiği mağduriyetin somut bir ifadesi.
Seyyanen zam davasının bir diğer boyutu ise, emeklilerin günlük hayatındaki yansımaları. Emekli maaşı zam haberleri, her yıl Ocak ve Temmuz dönemlerinde gündemi meşgul etse de, seyyanen zam gibi doğrudan müdahaleler nadir görülen bir umut kaynağı. Avukat Ali Erdem Gündoğan, bu davanın sadece para meselesi olmadığını vurguluyor. O, kamuoyuna hitaben yaptığı açıklamalarda, "Bu dava, emeklilerin onurunu ve geleceğini koruma mücadelesidir. Hükümetin vaatleri boş bir kâğıt parçası olamaz; yargı bunu düzeltecektir," diyor. Gerçekten de, dava dilekçesinde detaylı hesaplamalar yer alıyor. 2023'teki 8 bin 70 TL'lik söz, bugünkü enflasyon katsayısı ile çarpıldığında 18 bin TL'lere ulaşıyor. Faiz hesabı ise, dava tarihinden itibaren günlük olarak işliyor. Bu, emeklilere bir gecede 35 bin TL'lik bir maaş hedefine kapı aralayabilir. Neden 35 bin TL? Çünkü mevcut en düşük emekli maaşı yaklaşık 15 bin TL civarında seyrederken, seyyanen zam eklenirse ve enflasyon farkı telafi edilirse, toplamda bu rakama ulaşılıyor. Emekliler, bu miktarın asgari geçim standartlarını karşılayacağını, faturalar, sağlık harcamaları ve temel ihtiyaçlar için yeterli olacağını belirtiyor. Dava, memur emeklileriyle sınırlı kalmıyor; benzer talepler, SSK ve BAĞ-KUR emeklileri için de emsal teşkil edebilir. SGK düzenlemeleri açısından bakıldığında, bu karar, gelecekteki intibak davalarını da hızlandırabilir.
Diğer dava ise, TÜİK'in enflasyon hesaplamalarına yönelik itiraz. TÜİK, Türkiye İstatistik Kurumu olarak, emekli maaş zamlarının temelini oluşturan enflasyon verilerini açıklıyor. Ancak, son yıllarda bu verilerin gerçek hayattan kopuk olduğu eleştirileri artıyor. Market fiyatları, enerji maliyetleri ve gıda enflasyonu, resmi rakamların çok üzerinde seyrediyor. Davacılar, TÜİK'in yöntemlerini bilimsel olmayan bulgularla manipüle ettiğini iddia ediyor. Hukuki dayanak burada da güçlü: 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İstatistik Kanunu, verilerin şeffaf ve doğru olmasını zorunlu kılıyor. Ali Erdem Gündoğan, bu konuda net bir duruş sergiliyor: "TÜİK'in enflasyon sepeti, emeklilerin gerçek harcamalarını yansıtmıyor. Yargı, bu çarpıklığı düzeltmek zorunda." Dava, TÜİK'in son 12 aylık enflasyon oranını yeniden hesaplatmayı ve maaşlara yansıtmayı hedefliyor. Eğer mahkeme kabul ederse, emeklilere geriye dönük fark ödemeleri yapılabilir. Bu, seyyanen zam davasıyla birleştiğinde, toplam etkiyi katlayabilir. Emekliler, bu davanın enflasyon zamlarını daha adil hale getireceğini umut ediyor. Özellikle, 2025 emekli maaşı zamları için kritik bir rol oynayabilir.
Bu davaların en heyecan verici yanı, kamuoyu baskısının gücü. Türkiye'de benzer davalar daha önce açılmıştı, ancak kamu desteği eksikliği nedeniyle reddedilmişlerdi. Bu kez durum farklı. Emekli dernekleri, sendikalar ve sivil toplum örgütleri, davayı sahiplendi. Dün itibarıyla, emekli sivil memurlar derneği yetkilileri, Avukat Gündoğan'ı arayarak desteklerini bildirdi. "Biz de dava açmak istiyorduk, ama sizin öncülüğünüzde duruyoruz. Mahkemeye toplu geleceğiz," dediler. Medya da bu davaları gündemde tutuyor. Ülkenin yoğun ajandasının ortasında, emekli maaşı zam haberleri ilk sıralarda yer alıyor. Bu, emeklilerin sesinin duyulduğunun kanıtı. Seyfettin Çilesiz, Yargıtay Onursal Üyesi olarak, davanın emsal niteliğini vurguluyor: "Yargı, devletin sosyal taahhütlerini yerine getirmesini sağlayacak. Emekliler haklı; bu bir vicdan meselesi." Kamu baskısı, mahkeme kararlarını etkileyebiliyor. Tarihsel örnekler, toplu katılımın lehine döndürdüğünü gösteriyor. Emekliler, sosyal medyada gruplar oluşturup, mahkeme gününü paylaşarak seferberlik yapıyor.
Şimdi, asıl bomba: Mahkeme tarihi belli oldu. Ankara 9. İdare Mahkemesi'nde, 18 Aralık 2025 Perşembe günü saat 09:45'te duruşma yapılacak. Bu, dava sürecinin dönüm noktası. Davacılar, tüm emeklileri, dernekleri, sendikaları, emekli memurları, siyasi partileri ve medyayı salona davet ediyor. "Katılımınız, kararın kaderini belirleyecek," diyor Avukat Gündoğan. Neden bu kadar önemli? Çünkü mahkeme, seyyanen zam talebini ve TÜİK itirazını birlikte değerlendirecek. Eğer olumlu karar çıkarsa, hükümeti bağlayıcı bir hüküm oluşacak. Emeklilere 35 bin TL maaş hedefi gerçekçi hale gelecek. Hazırlıklar sürüyor; dernekler otobüsler ayarlıyor, emekliler Ankara'ya akın edecek. Bu duruşma, sadece bir hukuki süreç değil, emeklilerin toplu iradesinin ifadesi olacak. Saat 09:45'te mahkeme salonu dolmazsa, dava zayıflayabilir. Ama mevcut heyecan, tam tersini işaret ediyor. Binlerce emekli, yılların birikmiş öfkesini burada haykıracak.
Peki, bu davalar emekliler için ne gibi pratik sonuçlar doğurur? Öncelikle, seyyanen zam ödenirse, en düşük emekli maaşı anında yükselecek. Mevcut 15 bin TL'lik taban, 30 bin TL'lere fırlayabilir. Ek ödeme formülleri de revize edilecek; promosyon fırsatları artacak. İkramiye ödemeleri, enflasyona endekslenecek. SGK, geriye dönük farkları toplu olarak yatıracak. Bu, emeklilerin banka hesaplarına sürpriz para anlamına geliyor. Ayrıca, dava emsal olursa, benzer taleplerle yeni davalar açılacak. Emeklilik yaşı tartışmaları, intibak düzenlemeleri hızlanacak. Hükümet, baskı altında kalınca, yasal değişiklikler yapabilir. Bakanlık açıklamaları, şimdiden değişim sinyali veriyor. Emekliler, "Bu dava, bizim zaferimiz olacak," diye umutlanıyor. Uzun vadede, sosyal güvenlik sistemi daha adil bir yapıya kavuşacak.
Sonuç olarak, emekli maaşı zamları ve seyyanen zam davaları, Türkiye'nin en çok aranan emekli haberleri arasında haklı bir yer ediniyor. 18 Aralık 2025, unutulmaz bir tarih olabilir. Emekliler, bu fırsatı kaçırmamalı; mahkemeye giderek seslerini duyurmalı. Kamuoyu baskısı, yılların mağduriyetini sona erdirebilir. Eğer siz de emeklilerden birisiniz veya sevdikleriniz etkileniyorsa, bu gelişmeleri yakından takip edin. Emekliye müjde, kapıda çalıyor – yeter ki birlikte olalım. Bu mücadele, sadece bugünü değil, yarınları da aydınlatacak.