Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak sürdürdüğü mücadele, son dönemde Türkiye'nin siyasi arenasında en çok konuşulan konulardan biri haline geldi. Diploma davasının üçüncü duruşması, Silivri Cezaevi'nde yoğun bir atmosferde gerçekleşti ve savunma ekibinin çarpıcı argümanları salonda yankılandı. Duruşma, Şubat 16, 2026 tarihine ertelenirken, İmamoğlu'nun avukatları, iddiaların temelsizliğini vurgulayarak mahkeme heyetine sert mesajlar verdi. Bu erteleme, muhalefet cephesinde hem rahatlama hem de yeni bir belirsizlik dalgası yarattı.

Savunmada öne çıkan noktalardan biri, İmamoğlu'nun evine seçim sonrası düzenlenen baskın ve Silivri'de tutulmasıydı; bu süreç, birçok yorumcuya göre siyasi bir intikam operasyonu olarak nitelendiriliyor. "Bu dava, sadece bir kişinin değil, milyonlarca İstanbullunun iradesine yönelik bir saldırı" şeklinde özetlenen savunma stratejisi, kamuoyunda geniş yankı buldu. Benzer şekilde, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in Izbeton davası da kritik bir aşamada; 162 gündür tutuklu bulunan Soyer'in üçüncü duruşması, Ali Paşa Cezaevi'nde 65 sanıkla birlikte görülüyor. Tanıkların ifadesi ve tutuklu sanıkların tahliye talepleri, akşam saatlerinde beklenen ara kararla sonuçlanacak. Bu davalar, yerel yönetimlere yönelik artan yasal baskıların bir parçası olarak değerlendiriliyor ve muhalefet, bu süreçleri "siyasi cadı avı" olarak tanımlıyor.

CHP'nin iç dinamikleri de gündemin nabzını tutuyor. Parti Genel Başkanı Özgür Özel'in öncülüğünde gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu toplantısı, yeni yönetim yapısını resmileştirdi. Parti meclisi 60'tan 80 üyeye, MYK ise 23'ten 18'e indirildi; 11 üye korundu, 5 gölge kabine üyesi ve 7 yeni isim eklendi. İç ve dış ilişkiler birimleri ayrıldı, insan hakları ve çevre için yeni yapılar oluşturuldu. Yeni sözcü Zeynel Emre, ilk açıklamasını yaparak parti vizyonunu netleştirdi. Bu değişiklikler, CHP'yi önümüzdeki seçimlere daha dinamik bir yapıya kavuşturmayı hedefliyor.

Özel, "Belgeler yağıyor" diyerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'i eleştirdi ve HSK soruşturması talep etti. Gürlek'in "yüzyılın yolsuzluğu" ifadesini kullanmasını, masumiyet karinesini ihlal olarak nitelendirdi; TRT'nin canlı yayınını ise iddianame zayıflığını örtme çabası olarak gördü. CHP, Türkiye İttifakı'nı listelerde ön plana çıkarırken, gölge kabineyi Cumhurbaşkanlığı adaylığı ofisi altında kurumsallaştırdı. Çatalca ve Kayseri mitingleri planlanıyor; Özel, İnsan Hakları Günü ödül törenine katılarak İmamoğlu adına ödülü alacak. Bu hamleler, partinin tabanını konsolide etme ve genç seçmeni kazanma stratejisinin bir parçası.

Anket verileri, CHP'nin yükselişini somutlaştırıyor. Aytun Çerkeç'in köşe yazısında yer alan son CHP anketi, eğer yarın seçim olsa CHP'nin yüzde 39,4 ile önde olduğunu gösteriyor; AKP yüzde 33'te kalırken, MHP yüzde 6,1 ve DEM yüzde 7'de. Ekim-Kasım arasında CHP 2 puan düşse de AKP 2 puan artsa da, asıl dikkat çeken seçmen kaymaları. AKP'den CHP'ye yüzde 7, MHP'den yüzde 16,3 kayma yaşandı; 2023 CHP seçmeninin yüzde 86,8'i sadık kaldı. TİP ve İYİ Parti'den de kaymalar var; kararsızların yüzde 21,1'i CHP'ye yöneliyor, yeni seçmenlerde CHP yüzde 33,6 destek alıyor. Bu veriler, ekonomik hoşnutsuzluk, dış politika eleştirileri ve mevcut yönetime duyulan güvensizliğin yansıması olarak yorumlanıyor. Kararsızların yüzde 56,9'u hâlâ belirsiz; bu oran, muhafazakâr yapılar ve CHP'ye yönelik geleneksel çekincelerden kaynaklanıyor. Toplam kararsızlık oranı yüzde 23,3; analistler, bu kitlenin muhafazakâr köklerden ve karar verme zorluğundan etkilendiğini belirtiyor. Anket, muhalefetin ekonomik vaatlerle bu kesimi ikna etme potansiyelini işaret ediyor, zira genç işsizliği yüzde 31'lerde gezinirken, 5 milyon genç işsiz ordusu büyüyor.

Suriye'deki gelişmeler, Türkiye'nin sınır ötesi politikalarını doğrudan etkiliyor. Beşar Esad'ın devrilmesinin birinci yıldönümü kutlamaları sürerken, geçici Başkan Ahmet Eşrara'nın konuşması, Suriye'yi "bölge ve dünyanın güvenilir ortağı" olarak konumlandırdı. Ancak belirsizlik hâkim; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin rutin hareketleri ve ek birlik sevkiyatları, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın açıklamalarıyla birleşince gerilim artıyor. Mehmet Uçum'un yazısı ve Erdoğan'ın AK Parti içindeki huzursuzluğu, 10 Mart anlaşmasının hayata geçirilememesini vurguluyor. Abdullah Öcalan'ın kısmen sansürlenen açıklamaları, Suriye'nin geleceğinin belirsizliğini, potansiyel diktatörlüğü ve SDF'nin silahsızlandırmaya dahil edilmemesini ele alıyor. SDF Komutanı Mazlum Abdi'nin röportajları, Dürzî, Alevî ve diğer gruplara yönelik katliam iddialarını gündeme getiriyor; 100 bin SDF üyesinin bir kısmı Suriye ordusuna katılabilir, çoğunluğu yerel polis olarak kalacak. Dürzî ve Alevîler, kendi koruma taleplerinde ısrarcı. PKK/YPG'nin varlığı, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin başlattığı "terörsüz Türkiye" sürecine engel oluşturuyor; SDF'nin kuzey Suriye'deki güvenli limanları, PKK'yı güçlendiriyor. Türk/PKK militanlarının varlığı, YPG'nin tasfiyesini zorunlu kılıyor; aksi takdirde süreç tıkanacak.

10 Mart anlaşması, Mazlum Abdi ile Ahmet Eşrara arasında SDF entegrasyonu için imzalandı; 31 Aralık'a kadar entegrasyon bekleniyor, sadece 20 gün kaldı. ABD memnuniyetini dile getirirken, SDF silahlı birimlerini korumak istiyor. Çözümsüzlük, Türk operasyonlarını tetikleyebilir; PKK tepkileriyle "geri dönüşsüz yol" açılabilir. Hande Fırat'ın Hürriyet'teki yazısı, müzakerelerin durduğunu belirtiyor: Silahlı unsurların tasfiyesi ve komuta yapısı çalışma belgesi hazır, ama SDF kendi komutanlarını istiyor, Şam reddediyor. Türkiye'nin kırmızı çizgileri net: PKK bağlantılı komutalar yok, Türkiye'ye tehdit yok. Genelkurmay Başkanı'nın Şam ziyareti, 34 farklı grubu (Sünni Araplar, Alevî Araplar, Dürzîler, Kürtler) birleştirmenin zorluğunu gösteriyor. Sivil savaş sonrası kitlesel dönüşler olmadı; 7 milyondan sadece 700 bin döndü. Yıkım, yurtdışındaki fırsatlar (örneğin Almanya) etkili; Mısır'daki Müslüman Kardeşler başarısızlığına benzetiliyor. Bu dinamikler, Suriye'nin istikrarsızlığını uzatıyor ve Türkiye'nin müdahale riskini artırıyor.

ABD'nin Orta Doğu politikaları da tartışma yaratıyor. ABD Büyükelçisi Tom Barak'ın Katar forumundaki açıklamaları, demokrasi yerine "iyiliksever monarşi" önerisiyle şok etkisi yaptı. Irak ve Libya'daki demokrasi denemelerinin başarısızlığını örnek vererek, Batı'nın dayatmalarını eleştirdi; "Orta Doğu için demokrasi değil, monarşi daha uygun" dedi. Suriye'ye 12 aylık demokrasi beklentisi gerçekçi değil; İsrail'in bile tam demokratik olmadığını ima etti. Bu sözler, kibirli bulundu; demokrasi kültürel birikim gerektiriyor, Atatürk'ün reformları ve Avrupa'nın yüzyıllar süren mücadeleleri örnek. İthal edilemez; eğitim ve zaman lazım. İsrail, Azerbaycan gibi ülkelerde demokrasi eksikliği vurgulandı; Türkiye demokrasiye sahip ama iyileştirmeye açık. Barak'ın görüşü, bölgesel sistemlerin kendi yolunu çizmesi gerektiğini savunuyor, ancak eleştirmenler bunu emperyalist bir kılıf olarak görüyor.

İnsan hakları ihlalleri, gündemin diğer bir boyutu. Osman Kavala'nın sosyal medya paylaşımı, yargılamalardaki sahte delillere dikkat çekti; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarını referans göstererek, "İnsan hakları ihlalleri, yalan delillerle sürdürülüyor" ifadesini kullandı. Bu, İmamoğlu davası gibi süreçlerle paralellik gösteriyor; muhalefet, yargı bağımsızlığının erozyonunu protesto ediyor. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un adli reform açıklamaları, parlamento komisyon raporunu temel alacak; yasal ve idari adımlar atılacak. Ancak eleştiriler, reformların göstermelik kaldığını söylüyor. CHP, bu konuda aktif; Özel'in Gürlek eleştirisi, masumiyet karinesini koruma çağrısını güçlendiriyor.

Ekonomik baskılar, siyasi gelişmeleri besliyor. 2026 bütçe maratonu Meclis'te başladı; Yardımcısı Cevdet Yılmaz sunumunda, fiyat istikrarı, işsizliğin 2028'de yüzde 7,8'e düşeceği, 2026'da enflasyonun yüzde 20'nin altında, 2027'de tek haneye ineceği vaatlerini sıraladı. Enflasyon programı disinflasyonla desteklenecek. Ancak muhalefet, yoksulluğu, asgari ücreti (27-28 bin TL yetersiz, CHP 39 bin TL + ayda 34 zam önerisi), emekli maaşlarını (en düşük 16 bin 881 TL, açlık sınırı 30 bin TL), genç işsizliğini (5 milyon genç, yüzde 31) vurguluyor. İlk 9 ayda 83 bin 300 esnaf iflası, vergi adaletsizliği (gaz tüpü/tırnak makası ÖTV'si var, elmas/lüks saat yok; telefon yüzde 50, yat/araba yüzde 8) eleştiriliyor. Bütçe yüzde 97,5 vergi kaynaklı; "halkın sırtına binen refah bütçesi" deniyor. Kamu iktisadi teşebbüsleri zararları (Botaş 45 milyar TL kayıp, yüzde 6583 artış; toplam sapma 131,4 milyar TL negatif) ve TCDD'deki yolsuzluklar görmezden geliniyor. Abdülkadir Selvi'nin asgari ücret uyarısı, ekonomik gerilimi artırıyor.

Spor dünyasındaki bahis skandalı, güven erozyonuna yol açıyor. Soruşturma genişledi; Fenerbahçe'den Mert Hakan Yandaş, Galatasaray'dan Metehan Baltacı, Konyaspor'dan Endao, eski Adana Demirspor Başkanı Murat Sancak dahil 20 tutuklama. Ahmet Çakar kalp sorunu nedeniyle serbest bırakıldı. Maç fixing teklifleri, faul/kart bahisleri (örneğin Fenerbahçe'den İsmail Yüksek'e 3+ faul ve kart); Yandaş slot oynadığını kabul etti ama maç bahsi reddetti. Baltacı 27 maçta yasal bahis yaptı, takım bağlantısını inkar etti. Sancak 1.157 işlemde 1.226 milyon TL transfer etti. Türkiye Futbol Federasyonu, 197 amatör oyuncuyu PFDK'ya sevk etti; bugün 22 hakem (süper lig dahil) eklendi. Operasyonlar manipülasyonu temizlemeyi amaçlıyor; federasyon başkanı şeffaflık ve hakem desteği vurguladı. Bu skandal, taraftar güvenini sarsıyor; faul/kart bahisleri gibi detaylar, "buzdağının görünen yüzü" olarak görülüyor. Ligin durması tartışılıyor; hakem travmaları için destek çağrısı var.

Kartalkaya yangını faciası, 78 ölü ve 133 yaralıyla trajik bir hatırlatma. 11 sanığa ağırlaştırılmış müebbet; gerekçeli kararda, riskleri önleme başarısızlığı, personel uyandırma talimatı ve içten söndürme emri vurgulandı. Bu karar, turizm güvenliğini sorgulatıyor.

Habertürk'ün Ünlü Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy Gözaltına Alındı
Habertürk'ün Ünlü Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy Gözaltına Alındı
İçeriği Görüntüle

Bu gelişmeler, Türkiye'nin çok katmanlı gündemini yansıtıyor; yasal baskılar, ekonomik zorluklar, bölgesel gerilimler ve iç parti yenilenmeleri iç içe. Muhalefetin anket üstünlüğü, değişim sinyali verse de, kararsızlar ve dış faktörler belirsizliği koruyor. Suriye entegrasyonu başarısız olursa, "terörsüz Türkiye" süreci risk altına girer; ABD'nin monarşi önerisi ise demokrasi tartışmalarını alevlendiriyor. CHP'nin gölge kabine ve miting hamleleri, muhalefeti güçlendirirken, İmamoğlu gibi figürlerin davaları motivasyon kaynağı oluyor. Ekonomik vaatler ve yargı reformu talepleri, 2026 bütçesinde test edilecek; asgari ücret ve emekli maaşları gibi konular, halkın nabzını tutuyor. Spor skandalı ise, adalet arayışını genişletiyor. Gündem, her an yeni sürprizlere gebe; izleyiciler, bu karmaşık mozaiğin nasıl şekilleneceğini merakla bekliyor.