Ekonomik göstergeler, siyasi tartışmaların gölgesinde kalmadan kendi yolunu çiziyor. Son veriler, aylık bazda bir rahatlama sinyali verse de, bu durumun kalıcılığı tartışma konusu. Vatandaşlar, market raflarındaki fiyat etiketlerini gördükçe, resmi rakamlara şüpheyle yaklaşıyor. Bu çelişki, sadece bugünün meselesi değil; geçmişteki benzer dalgalanmaların yankılarını taşıyor. Peki, bu veriler ne anlama geliyor ve nasıl yorumlanıyor? Detaylara inerek, hem iktidarın hem muhalefetin bakışını ele alalım.
TÜİK'in açıkladığı Kasım 2024 enflasyon verisi, yüzde 1'in altında bir aylık oranla son 30 ayın en düşük seviyesini işaret etti. Bu düşüş, iktidar tarafından "ekonomik toparlanma" olarak pazarlanırken, muhalefet "gerçek dışı" olarak nitelendirdi. Erdoğan, grup toplantısında bu rakamı överek, "Başarı hikâyemiz devam ediyor" mesajı verdi ve emeklilerle düşük gelirlilere değinerek empati kurmaya çalıştı. Ancak, yıllık enflasyonun yüzde 50'leri aşması, bu tabloyu gölgeliyor. Vatandaş tepkileri, "Bir gecede düşen enflasyon, yoksullarla alay" şeklinde sosyal medyada yayılıyor. Bu veriler, 2022 Kasım'ındaki benzer bir "sürpriz"i hatırlatıyor – o zaman da aylık düşüş ilan edilmiş, ancak yıl sonu hedefleri tutturulamamıştı. İktidar, o dönemde "dış etkenler"i suçlamış, Merkez Bankası politikalarıyla durumu dengelemişti. Bugün ise, faiz indirimleri ve bütçe disipliniyle benzer bir strateji izleniyor, ancak eleştirmenler "kısa vadeli kozmetik" diyor.
Muhalefet, bu rakamları siyasi bir araç olarak görüyor. Özel, Erdoğan'ı "Hayal satma" diye eleştirirken, "Demokrasi reçetesi olmadan ekonomi düzelmez" dedi. CHP'nin ekonomik vaatleri, 2023 seçim manifestosuna dayanıyor; o belge, adil vergi ve sosyal destekleri ön plana çıkarmıştı. Hatırlanacağı üzere, 2018 döviz krizi sonrası enflasyon yüzde 25'lere fırlamış, ancak 2019'da kısmi toparlanma yaşanmıştı. O süreçte de TÜİK verileri tartışılmış, bağımsız ekonomistler "metodoloji sorunu" vurgusu yapmıştı. Bugün, bu eleştiriler yeniden alevleniyor ve asgari ücret görüşmeleri öncesi baskı yaratıyor. Emeklilerin maaş zamları, bu verilere endekslenirken, sendikalar "gerçek enflasyon" talebinde bulunuyor. İktidarın "orta vadeli program"ı, 2025 için yüzde 36 hedef koyuyor, ancak uzmanlar "jeopolitik riskler" nedeniyle şüpheli yaklaşıyor.
Bu ekonomik dalgalanma, bölgesel olaylarla da kesişiyor. Barzani ziyaretindeki güvenlik harcamaları gibi unsurlar, bütçe tartışmalarını tetikliyor. Muhalefet, "Devlet kaynakları nereye gidiyor?" diye sorarken, iktidar "stratejik yatırımlar" diyor. 2020'deki pandemi sonrası toparlanma gibi, bugünkü düşüş de geçici bir nefes alma olarak görülüyor. Vatandaşlar, sebze-meyve fiyatlarındaki artışa rağmen resmi iyimserliği sorguluyor. Bu tablo, 2001 krizinin derslerini akla getiriyor; o zaman hiperenflasyon sonrası reformlar yapılmış, ancak eşitsizlik artmıştı. Bugün, benzer bir denge arayışı var – başarı mı, yoksa yeni bir balon mu? Zaman gösterecek, ama tartışmalar sürecek.