Ekonomi-Piyasalar

DİSK'ten 2026 Asgari Ücret Çıkışı: Yılda İki Kez Zam ve Enflasyon Şartı

Asgari ücret maratonu öncesi beklenen kritik açıklama geldi. Enflasyon hedefleri, zam sıklığı ve büyümeden pay konusunda net uyarılar yapıldı. İşte milyonları ilgilendiren o çarpıcı talepler.

Milyonlarca çalışanın ve ailesinin gözü kulağı, yeni yılda geçerli olacak asgari ücret görüşmelerine çevrilmişken, işçi cephesinden gelen sesler masadaki pazarlık gücünü şekillendirmeye başladı. 2026 yılı için belirlenecek ücret, sadece en düşük maaş alanları değil, genel ücret seviyesini belirleyen bir standart haline geldiği için tüm çalışma hayatını doğrudan etkiliyor. Bu kritik süreçte, emeğin haklarını savunan konfederasyonlardan biri olan DİSK, görüşmeler öncesinde kapsamlı bir yol haritası çizerek taleplerini kamuoyu ile paylaştı.

Görüşmelerin başlamasına sayılı günler kala yapılan açıklamalarda, özellikle ülkedeki ekonomik koşulların ağırlığına dikkat çekildi. Mevcut ekonomik tabloda asgari ücretin istisnai bir ücret olmaktan çıktığı, neredeyse çalışanların yarısını ilgilendiren ortalama bir ücrete dönüştüğü vurgulandı. Bu bağlamda, belirlenecek yeni rakamın sadece bir geçim ücreti değil, aynı zamanda gelir adaletini sağlayacak bir araç olması gerektiği belirtiliyor. Yapılan değerlendirmelerde, hükümetin "işçiyi enflasyona ezdirmedik" söylemlerinin sahadaki gerçeklikle örtüşmediği, alım gücündeki kaybın telafisi için çok daha köklü adımların atılması gerektiği ifade ediliyor.

Taleplerin en dikkat çeken başlıklarından biri, ücret artışlarının belirlenme yöntemiyle ilgili oldu. Yüksek enflasyon ortamında, gerçekleşen hayat pahalılığı yerine, Merkez Bankası veya hükümet tarafından öngörülen "hedeflenen enflasyon" oranlarına göre zam yapılması kesin bir dille reddedildi. Bu yöntemin çalışanları daha da yoksullaştıracağı savunulurken, ücret artışlarında resmi enflasyon verilerinin ötesine geçilmesi, büyümeden ve milli gelir artışından pay verilmesi gerektiği vurgulandı. Özellikle açlık sınırının 30 bin liraya dayandığı, yoksulluk sınırının ise 90 bin lirayı aştığı bir ortamda, hedeflenen enflasyon oranında bir artışın kabul edilemez olduğu belirtiliyor.

Bir diğer kritik talep ise asgari ücretin güncellenme sıklığı üzerine yoğunlaştı. Enflasyon rakamları tek haneli seviyelere düşene kadar, asgari ücretin yılda sadece bir kez değil, en az iki kez güncellenmesi gerektiği savunuldu. Yılın başında belirlenen ücretin aylar içinde eridiği ve yıl sonuna kadar çalışanların ciddi bir alım gücü kaybı yaşadığına dikkat çekilerek, bu kaybın önlenmesi için ara zamların zorunlu olduğu ifade edildi. Bu talep, yüksek enflasyonist ortamda sabit gelirlilerin korunması adına hayati bir mekanizma olarak öne sürülüyor.

Ayrıca hesaplamalarda referans alınması gereken kriterler de netleştirildi. Asgari ücretin belirlenmesinde sadece gıda enflasyonunun değil, kamu işçileri ve memur maaşlarının da referans alınması gerektiği belirtildi. Bununla birlikte, asgari ücretin kişi başına düşen Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYH) belirli bir oranının, özellikle yüzde 60'ının altına düşmemesi gerektiği vurgulandı. Bu yaklaşım, ülkenin ekonomik büyümesinden işçilerin de pay almasını sağlamayı ve gelir dağılımındaki uçurumu kapatmayı hedefliyor.

Sonuç olarak, 2026 asgari ücreti için ortaya konan bu çerçeve, sadece rakamsal bir pazarlık değil, aynı zamanda bir yaşam standardı mücadelesi olarak tanımlanıyor. Masadaki talepler; hedeflenen değil gerçekleşen enflasyonun dikkate alınması, yılda en az iki kez zam yapılması, açlık ve yoksulluk sınırlarının gözetilmesi ve büyümeden pay verilmesi gibi dört ana sütun üzerine oturuyor. Önümüzdeki günlerde başlayacak olan resmi görüşmelerde, bu taleplerin ne ölçüde karşılık bulacağı, milyonlarca hanenin geleceğini doğrudan şekillendirecek.